11 eylül 1991 tarihli dünyada ve türkiye'de spor dergisinden;
özel haber
atina'daki akdeniz oyunları'nın "gizli" skandal dosyasını açıklıyoruz
iki milli futbolcunun doping itirafı
akdeniz oyunları'nda haltercilerimizde doping çıkmasından sonra bir sağduyu örneği veren milli takımlar baş antrenörü fatih terim son anda çıkabilecek bir başka doping rezaleti ihtimaline karşı futbolcuları topladı ve uyardı:
"aranızda dopingli olan var mı? eğer varsa yiğitçe, mertçe ortaya çıksın. yoksa kimsenin yüzüne bakamayız. ülkemizin onuru, şampiyonluğun üzerindedir."
ankaragücü'nden serhat ve cengiz itiraf ettiler: "federasyon kupası'nda galatasaray ile oynadığımız final maçı öncesi bize bazı haplar verdiler. biz de bunları aldık."
futbolcuların sporcuya geçici bir süre güç veren an-1 adlı doping nitelikli anfetaminal bir ilaç aldıkları ortaya çıktı.
halterciler skandalı için atina'da bulunan doping uzmanı doktora göre ilacın vücuttaki kalıntılarının tamamen ortadan kalkması için 40 günlük bir süre gerekiyordu. federasyon kupası'ndan, yunanistan maçına kadar yaklaşık 60 gün geçince, her iki futbolcunun da oynamasının bir sakınca tespit etmeyeceği sonucuna varıldı. ama bu olay, türk futbolunda dopingin varlığını kanıtlamıştı.
olimpik milli takımı teknik direktörü fatih terim, akdeniz oyunlarında yunanistan ile oynayacakları final maçından bir gün önce futbolcularını toplantı odasında topluyor ve çok önemli bir konuşma yapıyordu: "bakın çocuklar, kafilemizdeki sporcularda doping çıkması hepimizi yıktı. ben şampiyonluk falan istemiyorum, bizim için ülkemizin şeref ve haysiyeti herşeyden önemlidir. eğer sizlerden birisinde bile bir doping, maddesi çıkarsa dünyaya rezil oluruz. kimsenin yüzüne bir daha bakamayız. yarın biliyorsunuz yunanistan ile final maçına çıkacağız. yunanlılar mutlaka doping kontrolu isteyeceklerdir. ve kurayla saptanacak 2 kişi çok büyük olasılıkla doping testinden geçirilecektir. bu nedenle son zamanlarda ne yiyip, ne içtiyseniz, vitamin bile olsa ne tür ilaçlar aldıysanız yiğitçe, mertçe bana söyleyin. burada ülkenin milli menfaatleri söz konusudur. bu nedenle dürüst olun."
peki neydi fatih terim'i böylesine bir konuşmayı yapmaya mecbur eden..
gelin belleğimizi biraz zorlayıp maçtan kaç gün öncesine dönelim..
7 temmuz pazar. saat sabahın henüz sekiziydi.. akdeniz oyunları için atina intercontinental oteli'nde konaklayan türk kafilesi tam bir panik halindeydi.. kafile başkanı rona özener, kafile doktoru uğurtan baysan, türkiye milli olimpiyat komitesi başkanı sinan erdem ve halter federasyonu başkanı arif nusret say toplantı üstüne toplantı yapıyorlar. zira akdeniz oyunları organiuzasyon komitesi sağlık merkezi 2 türk haltercisinde doping tespit etmiş ve haltercilerin oyunlardan ihraç edilmelerine karar verilmişti.
82.5 kiloda sunay bulut 3 altın, 90 kiloda da ali eroğlu 2 altın, bir bronz madalya kazanmışlardı. şimdi her iki sporcunun da madalyalan geri alınıyordu. diabolizan kullanan ali bulut, ömür boyu yarışmalardan men ediliyor, efedrin aldığı tespit edilen sunay bulut'un ise daha hafif bir ceza alması için bir takım girişimler yapılıyordu.
önce bir yunan komplosu var dendi. ikinci bir kontrolun yapılması istendi. bu kez türkiye'den konunun uzmanı olan profesör atilla hıncal da atina'ya bizzat gelerek doping merkezinde yapılan ikinci kontrole katıldı. ikinci denemede de sonuç türkiye aleyhineydi. sonuçlar pozitif çıkmış, her iki haltercide de bir kez daha doping bulunmuştu.
hele doping yaptığı tespit edilen 90 kilo haltercisi ali eroğlu'nun basına demeç vermesi kafile yetkililerini bir anda telaşa düşürdü.. üçüncü bir doping olayının çıkması halinde türkiye çok daha büyük bir ceza alacak, belki de 1992 barcelona olimpiyatları'na bile katılamayacaktı. bir gün sonra müsabakası olan ağır sıklet haltercisi erdinç aslan hemen yarışmalardan çekildi. bir başka türk sporcusunda daha doping çıkması türkiye açısından onarılamaz yaralar açacaktı.
oyunların son iki gününe girilirken müsabaka yapacak bir tek futbol takımımız vardı. akdeniz oyunları'nın kapanış günü olan 11 temmuz da yunanistan ile altın madalya mücadelesi için sahaya çıkacaktı. türk kafilesini bir kaygı aldı. sinirler çelik gibi gerilmişti. yunan basını kıyamet koparmaya devam ediyor, haltercilerimizin dopingli çıkmaları manşetlerden indirmiyordu.
aralarında olimpiyat komitesi başkanı sinan erdem, spor yazarları derneği başkanı togay bayatlı, kafile başkanı rona özener, futbol sorumlusu oğuz ökem, kafile doktoru şaban acarbay toplanmış, hep beraber fatih'i dinliyorlardı. ve fatih biraz önce okuduğunuz konuşmayı yapıyordu.
bu konuşma üzerine her futbolcu, son zamanlarda ne tür antibiyotik aldığını, ne kadar koka-kola içtiğini (koka-kola fazla miktarda alındığı takdirde doping etkisi gösteriyor) ne kadar kafein aldığını teker teker fatih terim'e anlatmaya başladı.. sıra ankaragüçlü iki futbolcu, cengiz ve serhat'a geldi anda bu iki futbolcu: "hocam biz, 8 mayıs günü izmir'de galatasaray ile yaptığımız federasyon kupası maçı öncesi bir takım ilaçlar aldık. bize bunların vitamin ilaçları olduğu söylendi. şimdi siz böyle söyleyince bunu size iletme gereğini duyduk." aynı cengiz, galatasaray maçında çok başarılı bir performans çizmiş, takımının 3-1 yenildiği bu maçta tek golü atmıştı.
ankaragüçlü cengiz ve serhat'ın vitamin hapı adı altında bir ilaç aldıkları yolundaki açıklamaları üzerine araştırma derinleştirildi. atina'ya haltercilerin skandalı üzerine gelen doping uzmanı atilla hıncal el koydu. konu hakkında daha fazla bilgi almak amacıyla ankara ile bağlantı kuruldu. futbolcuların an-1 adlı anfetaminal kuvvetlendirici bir ilaç aldıkları ortaya çıktı. ankara'dan gelen bilgiler, ilacın etkisinin sadece 24 saat sürdüğü ancak kalıntılarının tam anlamıyla vücuttan atılabilmesi için 40 günlük bir süreye ihtiyaç olduğu, bu süreden sonra etkilerinin ortadan kalktığı yolundaydı.
8 mayıs'ta oynanan galatasaray-ankaragücü final maçından, yunanistan maçına kadar yaklaşık 60 günlük bir zaman geçmişti. an-1 adlı ilacın kalıntılarının vücuttan tamamen atıldığına kanaat getirildikten sonra her iki futbolcunun da final maçında oynamasına izin verildi.
konudan haberi olan tüm yetkililer, olayın tamamen gizli kalması ve basına hiçbir sızıntı olmaması konusunda söz birliği ettiler. bundan amaç, belki de bilinçsiz olarak aldıkları ilaçlar yüzünden bu iki genç futbolcunun futbol yaşamlarının sönmemesiydi. ancak derginiz dünya'da ve türkiye'de spor, konunun ayrıntılarını kamuoyuna sunduktan sonra spordan sorumlu devlet bakanı ve futbol federasyonu'nun gerekli tavrı koyacağına inanmak istiyoruz.
bu arada milli takımlar başantrenörü fatih terim'i arayıp da konuyu nasıl değerlendirdiğini sorduğumuzda, terim: "biz bu konunun dışarı sızmaması için kesin bir söz birliğine varmıştık. siz haberi nasıl aldınız hala anlayamadım. ben doping konusuna karşı son derece duyarlıyım. bir örnek vermek gerekirse galatasaray'da 1976-77 sezonunda turgay şeren teknik direktör iken, galatasaraylı futbolcuların doping yaptığı iddiaları kulaktan kulağa dolaşmaya başladı. ben o sıralar takımın kaptanıydım. gazetelerde futbolculara bira içirtip dopingi çıkarttığım yazıldı. gerçi doğru değildi yazılanlar ama, ben yine kadro dışı kaldım. söylemek istediğim bu konuda her türlü hassasiyeti göstereceğimizden kimsenin şüphesi olmasın"
fatih terim'in konu üzerinde son derece hassasiyetle duracağı sözünün yanında unutmayalım ki doping yapan haltercilerimizden biri yaşam boyu diğeri de iki yıllık bir ceza alırken, aynı zamanda uluslararası halter federasyonu, türkiye'ye de para cezası verdi.
bir centilmenlik yarışması olan spora hile ve haksız rekabet, kir getirmektedir. ayrıca fidan gibi gençleri de zehirlemektedir. doping alan sporcunun çocuğu sakat doğabilir. doping alan sporcu genç yaşlarda fiziki olarak çöker. yani doping yaptırmak bir insanlık günahı, bir insanlık suçudur. türkiye'de suçluların cezalandırıldığı, kamuoyu vicdanı ve hukuk düzeni olduğu kanıtlanmalıdır.