millî takım izmir'li oyuncuların iltihakına rağmen maalesef iyi oynıyamadı
millî takımımız izmir'den celbedilen iki oyuncu ile takviye edildiği halde dün macar (b) milli takımile intikam müsabakasını yaptı. ilk maçta macar’lar 1-2 galip geldiklerine göre intikam maçında bizim, birinci maçın intikamını almamız lâzım geliyordu. halbuki, macar takımı birinci maçın neticesini kendisi için pek hafif bulmuş olmalıdır ki, bu defa daha büyük bir sayı farkile, 1-4 gibi kat'î bir netice ile bizden intikam aldı.
millî takımımızın dünkü mağlûbiyeti çok acıklı olmuş, oyunun son dakikalarına doğru büyük bir bozgunluğa uğraması stadyomu dolduran altı bin kişinin kalplerini sızlatmıştır.
milli takımın bu intikam maçı için büyük ümitler besleniyordu, güzel ve muvaffakiyetli bir netice alabilmesi için her türlü tedbir ittihaz ediliyordu. istanbul’daki beynelmilel oyuncuların ehliyetleri, kazanılması matlûp olan muvaffakiyet için kâfi görülmemiş. izmir’in en iyi oyuncuları oldukları söylenen ihsan ve sait beyler sureti mahsusada buraya getirilmişlerdi.
herkes takımın şeklini merak ediyordu
takımlar sahaya çıkıncıya kadar millî takımın nasıl teşkil edildiğini katî surette kimse bilmiyordu. gazetelerin yazdıkları tahminlere istinat ediyordu. stadyom, pazar gününe nazaran daha çok kalabalıktı. iki maç arasında geçen günler zarfındaki bir çok manali manasız dedikodular, halkı bu maçı görmeğe daha ziyade sevketmişti. ve herkes, bu maçın kazanılacağı ümidile gelmiş bulunuyordu.
takım nasıl çıktı?
macar takımı, gene ilk maçtaki formasile sahaya gelmişti. bizim takım on beş dakika sonra bunu takip etti.
takımlar sıralandığı vakit türk milli takımı şu şekli aldı:
ilk maçta oynatılmıyan hakkı'ya, intikam maçında yer verilmiş, bütün futbol hayatında merkez muavin oynıyan nihat müdafaa hattına alınmış, izmir’in iki güzide oyuncusu ihsan ve sait beyler de sağ açık ve merkez muavin mevkilerine getirilmişlerdi. rebii’nin, hastalığını ileri sürerek oynamak istememesi, fikret'i sol açığa, salâhattin'i de soliçe aldırmıştı.
izmir'li oyuncuların heyecanı
arkalarına ilk defa millî formayı giyen ihsan ve sait beyler sahaya çıkarken heyecanlarından titriyorlardı. ayaklarına yüklenen mes'uliyetin büyüklüğü ve altın bin seyirci gözünün kendi üzerlerine teveccüh etmesi bu çocukları hakikaten heyecana getirmişti. alışmadıkları bir sahada, tanımadıkları oyuncular arasında ve azim bir seyirci huzurunda milli bir imtihana çıkmaları, muhakkak ki kıymetlerinin yüzde ellisini tenkis etmişti.
oyuna nasıl başlandı?
oyunu gene mister allen idare ediyordu. dörde yirmi kala oyuna başlandı. top, daha bizim ayağımıza değmeden macar hücum hattının sağ cenahından kalemize kadar gitti. müdafaamızdan kurtulan top, biraz sonra da sol cenahlarından gene müdafilerimizin ayaklarına vardı. oyun iki üç dakika zarfında hemen macar’ların hâkimiyetine girivermişti. macar oyuncular, bugün daha rahat oynuyorlar, daha kolaylıkla topu kapıyorlar ve daha emniyetle paslaşıyorlardı.
bir iki akın tecrübesi
bizim muhacim hattı sağ taraftan bir iki hücum teşebbüsünde bulundu. fakat sait bey o kadar heyecan içinde idi ki bu iki tecrübede de topu tutamadı, hasma kaptırdı. bu iki akınımızın yegâne semeresi hasım kaleye iki korner şeklinde tecelli etti ve bunları kolaylıkla kurtardılar. macar kalesinden kurtulan top uzun bir vuruşla muhacimlerimizle muavinlerimiz arasında açılan derin boşluğun ortasına düşüyor ve bu boşluktan istifade eden macar muhacimleri tarafından da kapılarak müdafaamıza kadar yürütülüyor.
hatlarımız arasındaki boşluk
hakikaten müdafaa ile muhacimlerimiz arasındaki boşluk o kadar büyük bir şekil almıştı ki bunu kapatmağa bir türlü muvaffak olamıyorduk ve oyunun sistemi de buna mâni oluyordu. bu, sadece macar’ların serbestçe hareket etmelerine yarıyordu.
merkez muavin ihsan bey, temiz kafa vuruşları yapmakla beraber tamamen bir müdafaa oyunu oynuyor, sol müdafi nihat beyin de yerini yadırgadığı saraheten görülüyordu. on bir oyuncu arasında hiç bir irtibat kalmamış gibi idi.
macar'ların ilk golü
muhacim hattı ancak cevat’tan pas alabiliyor, mithat ta hep müdafilere yardıma koşuyordu. bu vaziyetin ergeç menfi bir netice vermesi mukadderdi. nitekim 18 inci dakikada sağ açıklarından iyi bir pas alan macar sağiçi kolaylıkla ilk sayıyı yaptı.
kaçırdığımız penaltı...
bu sayı macar’lara taze bir kuvvet vermiş oldu. artık hep onlar hücum ediyor, biz sadece topu kaleden uzaklaştırmağa mecbur oluyoruz. 21 inci dakikada bir hücum yapıyorduk. macar müdafilerinden biri topu el ile tevkif etti, hakem penaltı verdi. bu ceza vuruşunu bürhan kalecinin eline attı ve kalecinin elinden kurtulan top tekrar bürhan’ın ayağına geldi ve bu defa gol oldu. fakat penaltı çekilirken macar kalecisi kale çizgisinden açıldığı için hakem bunu tekrarlattı. bürhan bu defa gene topu macar kalecinin eline atmak suretile fırsatı kaybettirdi.
ikinci penaltı ve yegâne golümüz..
bundan sonra sol taraftan tektük hücumlar yapıyorduk. bunların birinde gene fikret’e çalma taktılar, hakem ikinci penaltıyı verdi. salâhattin, yegâne golümüzü bu suretle yapmağa muvaffak oldu.
bundan sonra bir iki akın daha yaptık. muhacim hattının sağ tarafı meflûç bir halde idi, ne açık ne de iç, oyuna seyirci kalıyordu. merkez muhacim de «dublove» nin orta ayağında geriden gelecek paslara intizar ediyordu. bütün yük sol tarafın ayaklarına yığılmıştı, fakat zavallı fikret ve salâhattin’in ileri geri gitmekten takatları kesilmiş, nefesleri tutulmuştu. nihayet ilk devreyi bu suretle bitirebildik.
ikinci devre
ikinci devre, ayyıldızlı formayi lâbis milli takımın hezimeti için çok müsait bir fırsat oldu. ilk devrede tatbik ettirilen «dubluve» sistemi, kâfi bir derse olmamış gibi, ikinci devrede gene bunun tatbiki isteniyor ve hâlâ bundan medet umuluyordu.
ikinci devrenin kapkara safahatı
ikinci devrenin kapkara safahatını bu sütunlara geçirmek istemiyoruz. çünkü ikinci devrede sahada yalnız macar oyuncular oynuyordu. 15 inci, 34 üncü ve 43 üncü dakikalarda macar’lar rahat rahat üç gol daha attılar. bu gollerin ikisi, yalnız başına kalan avni’nin, topu kurtarmak için kaleden çıkması yüzünden oldu, biri de mükemmel bir şütle temin edildi.
takım, şuurunu kaybetmişti
bu devrede artık bizim oyuncularda kuvvet ve nefes kalmadığı gibi şuur da kalmamıştı. kimse ne yaptığını bilmiyor, yalnız salâhattin, fikret ve cevat koşup duruyorlardı. nihat ta, pek yabancısı kaldığı mevkiinden arasıra bir fırlıyor ve derhal sönüyordu. izmir'li oyuncular takımın içinde kaybolmuşlardı. bir aralık hakkı sağ açığa, sait içe geçtikleri halde bile mevcudiyetleri hissolunmuyordu.
oyun nihayet 1-4 gibi azim bir farkla neticelendi ve macar takımı mağrurane bir surette sahayı terketti.