sporcularımız lenin'in lâhdine merasimle büyük bir çelenk koydular
moskova 16 (darülfünun takımına refakat eden hususî muhabirimizden) — dün akşam yemeğinden sonra otomobillerle lünapark’a gittik. bu güzel parkın içinde her türlü eğlenceler var, her taraf nuranur elektriklerle süslenmiştir. binlerce halk girip çıkmaktadır. parkın içinde bir de sirk var. bir hayvanat cambazı ile karısı irili ufaklı hayvanatı ehliye ve vahşiyeye marifetler yaptırıyor.
buradaki hayvanların en şayanı dikkati fok balığıdır. muhafaza edildikleri sudan çıkarılıp hemen meydana getirilen bu hayvanlar emir altında yürüyorlar, oturup kalkıyorlar, bağırıyorlar, hatta teganni ediyorlar, düdük çalıyorlar, boru çalıyorlar, borulu armoniklerde ufak parçalar çalıyorlar ve ellerini birbirine vurmak suretile yekdiğerini alkışlıyorlar, ahaliye reveranslar yapıyorlar. yerdeki külâhını ağzile havaya atarak başına geçiriyorlar, kafasile vurmak suretile bu adamla top oynuyorlar. yere dizilmiş halkaları ağzile alıp havaya atarak oradan boynuna geçiriyorlar.. hoşça vakit geçirdik.
oradan çıkıp moskova'yı panorama gibi görmekte olan yüksek bir noktaya gittik. napolyon buraya kadar gelmiş.. moskova yanarken burada imiş.
gece bu noktadan şehrin görünüşü pek hoşa gidiyor. insan bulunduğu noktadan ta uzaklara kadar nısıf daire şeklinde nuranur bir manzara karşısında bulunuyor. vakit gece yarısını geçmiş olmasına rağmen biz avdet ederken sokaklar irili ufaklı insanla dolu idi. ikizli, üçüzlü tramvayların kalabalığını bizim meşhur istanbul tramvaylarını aratacak kadar çok. koca şehrin lâakal dörtte üç caddesinden müteaddit tramvaylar geçtiği halde her vakit ve hatta işte gece yarısı dahi hepsi, mahşerallah, dolu. her istasyonda nöbet bekliyenler de başka. fakat öyle bir nöbet ki kimse kimsenin hakkına tecavüz etmiyor. herkes sırasına razı. her gelen mutlaka kendinden evvel gelmiş olanın arkasında sıraya giriyor. her medenî şehirde olduğu gibi inşaallah bizim memlekette de bunu görmek nasip olur. yalnız tramvay beklerken değil, her yerde nöbet ve sıra. otobüs te keza. bir dükkâna girerken keza, bir gişeden bilet alırken keza, her vakit ve her yerde böyle. buna bilâkaydü şart ve bilâ tefrik büyük küçük herkes riayet ediyor...
bu sabah bir kısım arkadaşlar şehri gezdiler.. öğle yemeğinde haricî spor teşkilâtı şefi gelerek bizimle beraber bulundu. yemekten sonra stadın sinemasında 928 senesinde alınmış bir spor filmini temaşa etti.
statta hararetli hazırlıklar var. bütün müsait mahallerde ihtiyat kanapeler getiriliyor ve numaralar yapıştırılıyor, saha mütemadiyen tanzim edilmekte. biletler galiba şimdiden satılmağa başlandı. stadın idare odasında ve gişelerindeki faaliyet buna delâlet ediyor.
evvelce tanıdığımız oyunculardan soliç kanonikof geldi, görüştük, ayağından rahatsızmış, tekaüt olmuş. botosof'u gördük, daha şişmanlamış, doksan kilo geliyormuş. leblebi ile karşı karşıya oynıyacaklar..
arkadaşların ayakkaplarındaki ıskaraları çıkartıp çayırda kaymamak için yerine krampon koyduruyoruz.
hava arasıra bulutlu, fakat sureti umumiyede açık ve güneşli, yarın da böyle olursa çok iyi. yağmur yağmasından endişe ediliyor.
dinamo stadının muhtelif yerlerinde minimini çocuklar muhtelif jimnastikler ve muntazam yürüyüşler yapıyorlar. yedi sekiz yaşına kadar olan bu çocukların şefleri de azamî 10-12 yaşında kız çocuklar. bazı arkadaşlar sinema ile çay arasında at yarışlarına gittiler. bir kısmı da köşkte istirahatte.
ben karanfili yalnız bizim memlekette ve italya’da sanırdım, meğerse moskova'nın da karanfilleri meşhurmuş. bütün parklarda bahçelerde bizim yemek salonumuzda ve köşkümüzde rengârenk karanfiller dolu. bittabi çoğu kızıl. ismini bilmediğim ve tanımadığım daha bir çok güzel çiçekler var.
dinamo stadinin her tarafında hiyabanlar var.
saat beş buçukta lenin’in lâhtini ziyaret ettik. bir çelenk yaptırmıştık, vakti muayyeninde otomobillerle hep beraber gittik. mihmandarlarımız ve memurini mahsusası delâletile girdik, arkadaşlardan ikisi çelengi taşıyorlardı, mahalli mahsusuna vazettik. bu memleketin en büyük adamının huzurunda iki dakika sükût ettik ve hürmetle durduk. çıktığımız zaman bu koça lâhdin bulunduğu meşhur koca meydanın bir ucundan öbür ucuna kadar yüzlerce halk ziyaret için arka arkaya ve yanyana duruşmuşlar, sıra bekliyorlardı. lahit evvelce tahtadan yapılmıştı. sonradan ayni formada somaki taşına tebdil etmişler. arkada ve kremlin sarayının duvarları önüne tesadüf eden setler bozulmuş, yerine meydanın bir ucundan öbür ucuna kadar taştan anefi yapılmış.
tekrar otomobillere binerek kremlin’in etrafında bir tur yaptıktan sonra nehrin karşı sahiline geçtik ve bu tarihi sarayı karşıdan ve yanlarından da seyrettik. şehrin diğer şayani temaşa mahallerinden geze geze stada avdet ediyoruz.
üç milyondan fazla nüfusu bulunan koca moskova şehrinin sokaklarını caddelerini bellemek değil bir kaç günde, bir kaç ayda bile kabil değil.
dinamo stadinin otuz bin kişilik olduğunu yazmıştım. bugün öğrendim ki onun biraz daha ilerisinde yüz bin kişilik bir stadyom inşasına başlanmış, iki senede bitecekmiş. yarınki maçın ilânları ve reklâmları görülüyor. bizim için çok muhibbane kelimeler kullanıyorlar. stadın dahilinde müteaddit yerlere kırmızı üzerine beyaz yazı ile (dost türkiye’nin sporcularına selâmlar) levhaları asılmaktadır. »