muhtelit takım ikinci devrede, altı gol atacak kadar güzel bir oyun oynadı
belgrat şampiyonu beoğradski takımı dördüncü müsabakayı da dün galatasaray, fenerbahçe ve beşiktaş kulüpleri oyuncularından teşkil edilen bir muhtelit takımla yaptılar ve 6-2 mağlûp oldular. muhtelit takımın belgrat şampiyonu ile yaptığı müsabaka futbol tarihimizde şimdiye kadar görülmiyen bir şekilde neticelenmiştir. muhtelit takım ilk devreyi 1-0 mağlûp vaziyette bitirmiş, ikinci devrede ise altı gol yaparak azim farkla bir galibiyet temin etmiştir ki, şimdiye kadar bizim takımların ecnebi takımlarına 45 dakikalık bir devre zarfında altı gol yaptıkları vaki değildir. dünkü müsabakanın en şayani dikkat noktası bu olmuş, azmü cesaretle oynamanın neler temin edeceğini göstermiştir.
birinci devre muhtelit takım şu şekilde çıkmıştı:
kaleci: natık (vefa).
müdafi: mitat (g. s.), burhan (g. s.).
muavin: reşat (fener), nihat (g. s.), hüsnü (beşiktaş).
muhacim: rebiî (g. s.), fikret (f.), muzaffer (f.), kemal faruki (g. s.), fahri (istanbulspor).
kaleci avni, sırp’ların sert oyunu yüzünden sakattı. kaleci osman kaptan olduğu için sefere çıkmıştı. bu vaziyette en münasip kaleci vefa'dan hüsamettin idi. halbuki vefa’nın diğer kalecisi natık gibi boyunun kısalığı ve beynelmilel müsabakalara müptediliği itibarile mühim bir maçta kifayeti şüpheli bir genç ikame edilmişti.
leblebi galatasaray maçında ayağına tekme yediği, zeki de eli ağrıdığı için oynamıyorlardı. sağ açık ihtiyatı olan küçük celâl şefik, büyük maçtan evvel galatasaray ikinci ve süleymaniye birinci takımları arasındaki maçta oynadığı için yorgundu. binaenaleyh sümmettedarik istanbulspor’dan fahri bulunarak takıma ithal edildi.
müsabakayı fenerbahçe’nin eski oyuncularından avcı lâkabile meşhur sait salâhattin b. idare ediyordu. muhtelit takım, üç kulübün rengini gösteren güzel ve beyaz bir forma giymişti. takımın eksik olması ve son maçlardaki tecrübelere nazaran hayli yanlış tertip edilmiş bulunması maçın neticesi hakkında herkeste tereddütler tevlit etmiş, hatta son müsabakanın kaybedilmesi ihtimallerini uyandırmıştı. oyuna bizimkilerin hücumile başlandı, misafirler buna mukabele ettiler, top bir iki defa gidip geldikten sonra seri akınla bizim kaleye indi, sonra alelade bir şiddetle kaleye havale edildi, kaleci topu tuttu, fakat heyecanından elinden içeri kaçırdı ve gol oldu. oyun başlıyalı daha iki dakika olmamıştı. pek bedavadan yenilen bu gol, mağlûbiyet endişelerini artırdı. fakat bizim muhacimler derhal taarruza geçtiler, artık top üç orta arasında mekik dokuyor, kısa ve fena paslarla gidip geliyor, bir türlü gol olamıyordu.
merkez muhacim oynıyan muzaffer, bir çok nefis pasları kaçırmakta veya hasma kaptırmakta adeta inat ediyordu. sağ açık istanbulspor’lu fahri de ayağına gelen topu ya dışarı atıyor, yahut belgrat'lı oyunculara veriyordu. muzaffer mütemadiyen kısa paslarla ve daha ziyade ferdi oynadığı için fikret ve bilhassa rebiî oynamak fırsatını bulamıyorlardı. yalnız kemal faruki mütemadiyen uğraşıyor, topu çıkarıyor, sağa, sola nefis paslar ihzar ediyor, fakat bütün emekleri heba oluyordu. bir türlü açıklarla geniş ve gol fırsatı hazırlıyan bir oyun oynanamıyordu.
muhacimlerin faydasız didinmelerinin bir tek faydası oluyordu ki o da bizim kaleye hücum yapılmasına mâni olması idi. top mütemadiyen hasım nısıf sahasında dönüp dolaşıyordu. muavin hattımızda nihat’tan başka topa ayak vuran yok gibi idi. iyi bir müdafaa oyuncusu olan hüsnü sağda sadece koşuyor, reşat ta bugün pek fena bir oyun oynıyordu. kalecinin fenalığına nisbetle müdafaa iyi oynıyordu.
oyunun birinci devresi, sureti zahirede bizim hâkimiyetimiz altında geçer gibi oynandı, sırp’lar başka bir fırsat bularak kalemize sıkı bir şut filân atamadılar, bizimkiler de sadece koşup durdular ve ilk devreyi 1-0 vaziyette mağluben bitirdiler.
ikinci devre
ikinci devrede takımda isabetli tadilât yapılmıştı. kaleye beşiktaş’tan halis getirilmiş, hüsnü müdafaaya, mithat sol muavine alınmış, reşad’ın yerine ... getirilmiş, sağ açığa da biraz evvel süleymaniye ile maç yapmış olan galatasaray’lı muslih alınmış, kemal faruki de merkez muhacim mevkiine geçmişti.
oyuna yeni cesaret ve canlılıkla başlandı ve ilk dakikada bu tadilâtın müsbet semeresi görüldü. güzel bir akın fikret’in ayağile ilk golü yapmamızı temin etti. tıpkı bize olan ilk gol gibi sırp kalecisi de topu tuttuğu halde yumurtlamıştı. artık oyun açılmıştı, muhtelit takımın bütün hatları muntazam işliyordu. emektar ve eski oyuncu muslih b., yarım saat evvel galatasaray’ın ikinci takımında süleymaniye’ye karşı oynadığı halde teri kurumadan bu çetin maça girmesine rağmen çok güzel oynıyor, kale önüne çok tehlikeli şandeller gönderiyor. kemal faruki ortada daha iyi, fikret'le rebiî de daha canlı oynıyorlar, muzaffer de müsmir olmağa uğraşıyor. hüsnü’nün müdafaaya mithat’ın muavin hattına alınması ve reşad’ın yerine sağlam bir oyun oynıyan suphi’nin girmesi bu hatları da azamî şekilde takviye etmişti. muavinler daima muhacimleri takip edebiliyorlar, müdafaa ise mukabil tarafın akınlarını kolaylıkla kesiyordu.
devrenin 14 üncü dakikasında bir hücum esnasında misafirlerimiz, muhakkak bir gol yapmak üzere olan kemal faruki’yi kale önünde fena halde düşürdüler, hakem penaltı cezası verdi. bürhan müthiş bir şutla ikinci golü yaptı. sırp’lar, bu golü yedikten sonra kalecilerini değiştirdiler, maamafih bizim çocuklar artık oyunun sevkü idaresine tamamen hâkim olmuşlardı. güzel oyunlarımızdan birini daha gösteriyorlar. 25 inci dakikada misafirlere verilen bir frikik vuruşundan sonra fikret’in attığı topu kapan muzaffer, seri bir dönüşle durmadan şutu çekti ve topu kaleye soktu. 29 uncu dakikada muslih, kale önünde enfes bir sandel gösterdi. fikret topu istop etti ve hemen kaleye dayandı: dördüncü gol! fikret, bu suretle biraz evvel ayni vaziyette muslih’ten aldığı mükemmel bir şandeli avuta atmasını telâfi etmiş oldu.
bu golden bir dakika sonra rebiî, aldığı topu sürdü ve uzaktan kaleye dayandı: beşinci gol! artık, stadyom alkıştan inliyordu.
arka arkaya yapılan goller belgrat şampiyonunu adeta paniğe uğrattı. takımda bir hercümerç başladı. maamafih çabuk kendilerini topladılar. taarruza geçtiler. fakat müdafaamız biaman bir oyun oynıyor. sırp hücumlarını bıçak gibi kesiyor. bu arada bize bir frikik cezası verildi ve karışıklık arasında ikinci sayılarını yaptılar. oyun üzerinde bizim hâkimiyetimiz devam ediyor. oyunun son dakikaları yaklaşıyor, muhacimlerimiz hücum üstüne hücum yapıyorlar. kemal faruki arkasından nihad’ın da yardımile hücum hattını yıldırım gibi ileriye sürüyor. rebiî, fikret, muzaffer ve muslih, güzide bir avrupa takımının muhacim hattı gibi mütemadiyen iniyorlar. rebii’nin bir iki tehlikeli hücumu sırp’ları büsbütün şaşırttı, golle neticelenecek bir hücumda kale önünde bir favül daha yaptılar. bir penaltı. fikret'in şutu: altıncı gol!
bu suretle sırp’larla yaptığımız son müsabaka, çok büyük bir farkla bizim galibiyetimiz ile bitti ve bu neticeler bulgar takımının karşısında uğradığımız fena mağlubiyetin acısını unutturacaktır. esasen o feci mağlubiyete uğramasa idik, belki belgrat şampiyonuna karşı bu neticeleri alamazdık. belgrat şampiyonunun dört maçını da gördükten sonra şimdi hakikati itiraf etmek lâzımdır ki bu takım ferdî kabiliyetleri itibarile bizden yüksektir, bilhassa nefis ve atletik meziyetler noktai nazarından bize faiktirler. altı günde muhtelif üç takımla dört müsabaka yapmak, sonra bu müsabakaları kesilmeden, yorulmadan bitirmek her takımm harcı değildir. sırp takımı burada bir galibiyet bile temin edemeden memleketine gidecektir ve burada bırakacağı hatıra da iyi ve usta futbolcu olmalarına rağmen çok haşin, sert ve favüllü bir oyun oynadıklarından ibaret olacaktır.