muhtelit takım cansız, isteksiz bir oyun oynamıştır. ancak son saniyede...
şehrimizde bulunan ııı ker isimli macar takımı dün galatasaray - fenerbahçe muhteliti ile üçüncü bir müsabaka yapmıştır. macar takımının pazar günü fenerbahçe’ye mağlûp olması, dünkü karşılaşmaya hususi bir kıymet vermişti. macar'lar, o gün, bir sui talih eseri olarak yenildiklerini, hakemin de kendilerine haksızlıkta bulunduğunu ileri sürüyorlar, son maçı mutlaka kazanacakalrını, bu suretle hakiki kıymet ve kabiliyetlerini göstereceklerini iddia ediyorlardı. macar'lar bu maç için hakikaten çok ümit besliyorlardı. futbolculara riyaset eden kulüp reisi bu maçkazanıldığı takdride oyuncuların her birine 35 pengö, yani on yedi buçuk lira mü kâfat verileceğini vadetmiş, oyuncular da bu heves ile sahaya çıkmışlardır.
dünkü maç tarafeynin yaptığı birer sayı ile ve beraberlikle neticelendi. macar’lar, maçı kazanabilmek, bu suretle mev’ut olan 35 pengö mükâfatı alabilmek için hakikaten bütün kabiliyetlerini ortaya koydular, canla başla çalıştılar, hatta, futbol oyununun en sert ve en haşin sistemini takip ettiler, fakat bütün bu gayretleri ve tebarüz ettirdikleri nisbi hâkimiyete rağmen bir tek gol yapabilmekle neticelendi. bundan ileriye geçemediler.
muhtelit takım; avni, bürhan, kadri, cavat, nihat, reşat, niyazi, alâettin, zeki, muzaffer, kemal şefik beylerden mürekkep olarak ve sarı, lâcivert, kırmızı forma ile sahaya çıktı. bilâhare muzaffer ayağından yaralanrak çekildi, yerine celâl girdi.
müsbakanın heyeti umumîyesi şu suretle hulâsa edilebilir. daha ilk dakikalardan, itibaren bizim oyuncularda umumi biz atalet göze batıyor, pazar günkü canlı, muntazam, seri oyun yerine bati, durgun ve isteksiz bir hal görünüyordu. ne muhacimler doğru dürüst paslaşabiliyorlar, ne de muavinler top kesebiliyorlardı. yalnız müdafiler ve kaleci vazifelerini yapıyorlardı. bizimkilerin bu ataletine mukabil macar’lar bilhassa sol açıkları vasıtasile mütemdiyen oyunu açarak kalemize iniyorlar, her an gol vaziyetleri ihdas ediyorlardı. müdafiler ve kaleci, macar'lara gol yaptırmamak için cidden fedakârane çalışıyorlardı. macar’ların tekerrür eden akınları bu suretle hep menfi netice verdikçe sinirleniyorlar, sinirlendikçe oyuna sert bir şekil veriyorlar, bizimkilerin durgunluğu, onların sertliği oyunun bütün zevkini kaçırıyordu. nihayet otuz beşinci dakikada sol içleri yegâne golü atmağa muvaffak oldu. birinci devre bu netice ile bitti.
birinci devrede hiç bir faaliyet gösteremiyen bizim muhacimler için ikinci devre daha ümitsiz idi. nitekim öyle oldu. ikinci devrenin bütün faaliyetini macarların akınları teşkil etti.
ekseriyetle kale önüne kadar inen bu akınların kurtarılması gene müdafilerin gayretine bağlı kalıyor. onların fedakârlığı ile bertaraf ediliyordu. bu devrede öyle dakikalar oldu ki, muhacimlerimiz nısıf sahanın ötesine geçmediler. macar’lar bu kadar gayretlerine rağmen sayı yapamadılar. bizimkilerin de sayı yapmalarına yüzde doksan ihtimal verilmiyordu. oyunun bitmesine bir iki dakika varken seyircilerin ekserisi tiribünlerden yavaş yavaş iniyor, berbat bir oyun neticesinde mağlûp vaziyete düşen takımı sahadan çıkarken görmemek için stadı terkediyordu. maçın hitamına üç saniye vardı. muhacimlerimiz son bir gayretle macar kalesine aktılar, top ayaktan ayağa dolaştı ve kuvvetli bir darbe ile kale direğine çarparak içeri girdi, beraberlik temin edildi. oyun bitmeden stadı terkedenler:
— gol!
feryadı üzerine tekrar içeriye hücum ettiler, beraberlik sayısını hep beraber alkışladılar. son saniyedeki yegâne gol muhtelit takımı mağlûbiyetten kurtarmış, macar oyuncularını da otuz beşer pengöden mahrum etmişti.