karşıyaka nostalji sayfamızda bu ay, 30 nisan 1926 tarihinde, romanya şampiyonu temeşvar takımını ağırlamıştık. beyaz üzerine mor yıldız ile sahaya çıkmıştık. maç öncesi yapılan lobi faaliyetleri ile dönemin futbol federasyonu tarafından izmirlilere verilen, 07.05.1926 tarihli türkiye – romanya maçı’nın milli takım ünvanı, istanbulluların girişimleri ile dönemin futbol federasyonu tarafından geri alınıp, istanbul’a verilmişti. yine maçta yaşanan hakem mister fowler’ın nizami penaltı golümüzü saymaması ise tarihteki yerini alıyordu. keyifli okumalar.
daha önceki sayılarımızda, karşıyaka nostalji sayfamızda, bulgar şampiyonu levski ve mısır şampiyonu el ittihad takımlarının ziyaretlerini ve maçların detaylarını birer tarihi vesika olan fotoğraf ve dönemin basın yayın organlarının görüntüleri ile derleyip, sunmuştuk. o yıllarda yabancı takımlarla yapılan maçlar her ne kadar milliyetçi bir refleksle algılansa da çoğunlukla yeni savaştan çıkmış ve yeni ilan edilmiş cumhuriyet’in kazanımlarını bu dünya takımlarına tanıtmak ve dostluk kurmak önceliğimiz oluyordu. bu maçlarda en güçlü kadroları oluşturmak maksadıyla çoğunlukla şehir karmaları sahaya çıkıyordu. 30 nisan 1926’da türkiye’de bulunan romanya takımı temeşvar, izmir’e geldiğinde karşısında tek tek takımlar yerine izmir muhtelitini(karma) buldu. hatta dönemin basın yayın organları izmir karmasının, 07.05.1926 tarihinde oynanacak türkiye – romanya milli maçı için, milli takım olarak mücadele edeceğinin sözünün dönemin futbol federasyonu olan “futbol heyet-i müttehidesi” tarafından izmir kulüplerine bildirilmiş olduğunu, ancak istanbul takım ve oyuncularının baskıları doğrultusunda bu ünvanı izmir’den geri aldığını yazıyordu. alıntı yaptığımız mecmualardaki yazarlardan ahmed said’in bu konu ile ilgili açık seçik yazısı bir tarihi vesika olarak saklanmaktadır. yazının önemli kısımlarını sayfamızda aktarıyorum ve yazarın son cümlesi ise izmirlilerden istanbullulara kısa bir serzeniş oluyordu; “gölge etme başka ihsan istemem” izmir karması şu futbolculardan oluşuyordu: fehmi eriş (altay), alaeddin (altay), zeki (altınordu), vahi (karşıyaka), hamit aslan (altay), baron fevzi (altınordu),şevki (altınordu), hüseyin (altınordu), halil ağabey (karşıyaka), nevzad (karşıyaka) ve vahap özaltay (altay). yoğun bir ilgiyle karşılanan romen sporcuları getiren ekspres bandırma, soma, kırkağaç, akhisar, menemen ve karşıyaka istasyonlarında tezahürat ve sevgi gösterileriyle karşılanmışlardı. romanya şampiyonuna karşı güçlü bir takımla sahaya çıkılması düşünülerek bir karma takım meydana getirilmişti. fehmi, alaaddin, zeki, vahi, hamid, fevzi, şevki, hüseyin, halil, nevzad, vahab on biriyle temeşvar karşısına çıkan izmir karması maçta 2-2 berabere kaldı. temeşvar takımı sahaya mor-beyaz, izmir muhteliti de beyaz fanila ve göğsünde mıntıkanın rengi olan mor yıldızla sahaya çıkmışlardı
izmir – temeşvar müsabakasında
izmir muhteliti çok yüksek bir oyun oynayarak, istanbul muhtelitini 3-0 mağlub eden bu takımla 2-2 berabere kalmıştır. tuhaf denklemi, futbolda “şans”ın fen ve kabiliyet kadar lüzumlu olduğunu herkes takdir ederde, bunu ancak yapılan maçın neticesine göre kendi iltizam ettiği(gerekli gördüğü) takım lehine, istediği vakit müsbet(olumlu), istediği vakit menfi(olumsuz) şekilde istimal eder(kullanır). işine gelmeyen takım hakkında ise, hakikate yakın olsa bile hoşuna gitmedi diye itiraf etmez… biz bu şans meselesini istanbul’da yapılan beynelmilel maçlarda sık sık duyuyoruz. çıkardığı milli takım hangi müsabakayı kazanırsa alkışlanır, mağlub olduğu zamanda takımın kişisel başarısından ziyade “bugün şansımız yok idi” diye buna hemen kulp takılır…
zavallı izmir… izmir’in galiba istanbul’da (şans) tarafından hiç kredisi yok… bunu biz süleymaniye-beykoz muhteliti ile yapılan son müsabakada kendiliğinden anladık. bir hafta evvel, istanbul’un ümid veren futbolcularından kurulu muhtelit takımını, izmir muhteliti hezimet derecesine getirdiği için futbol federasyonu(futbol heyet-i müttehidesi) izmir’e macarlarla(romen) yapılacak müsabaka için (milli takım) ünvanı verme cesaretini göstermişti. halbuki bir hafta sonra aynı ünvanı istanbul muhtelitine verdi. ve bizde hayretle gördük ki; futbol federasyonu şu son maçın neticesine aid sebebleri derinlemesine araştırmadan ilk verdiği kararı geri alıyor… izmir – temeşvar müsabakası, izmir spor muhitinde önemi dolayısıyla büyük bir alaka uyandırdı. müsabakanın icra edildiği 30 nisan günü alsancak stadyumu daha sabahtan akın eden halk kitlesiyle müsabaka saatine kadar dolmuştu. izmir muhitinde çok büyük ve samimi bir hüsnü kabul gören macar(romen) futbolcuları önden, izmir muhteliti arkadan alkışlar arasında sahaya çıktılar. alışılagelmiş merasimden sonra mister fowler’in idaresinde oyuna başlandı. kaleci : fehmi defanslar: zeki, alaaddin orta saha: fevzi hamid, vahyi forvet: vahab, nevzad, halil ağabey, hüseyin, şevki.
rüzgar bugün romenlerin lehine… ilk dakikalardan itibaren iyi ve seri bir şekilde tertib ederek, izmir kalesini tehdit ediyorlar… bütün forvet hatları yüksek bir kabiliyle işliyor ve takımımızın zayıf tarafını araştırıyordu. on dakikalık sıkışık bir vaziyetten sonra oyun açıldı. orta sahamızın başarılı pasları ile izmir forveti de romen kalesini sıkıştırıyordu. fakat hücumlarımızda onlarınki kadar canlılık beraberlik yok… en yüksek oyuncuları olan her iki açık forvetine, vahyi ile fevzi göz açtırmıyorlar, bu sebeple kanatlardan ortadan kısa ve seri paslarla ilerlemek mecburiyetinde kalan romen forvet hattının bütün tehlikeleri, hücumları çok muvaffakiyetli çalışan fehmi, zeki ve alaaddin tarafından iade ediliyordu… bizde merkez orta sahadan ve forvet hattımızdan güzel paslarla sağdan soldan romen kalesine iniyoruz. bu hücumların berisinde nevzad ve vahab arasında yapılan güzel bir paslaşmada vahab’ın tam yerinde verdiği bir pas ile hüseyin 33. dakikada ilk golü attı. 1-0
heyecandan titreyen halk büyük bir nefes aldı bütün şapkalar havada uçuştu…
romenlerin hiç beklemediği bu gol şaşırtmıştı. daha seri ve çok sert oynamaya başladılar. kalecimiz fehmi bu sırada bir de penaltı kurtarmıştı. ancak birinci devre böyle tamamlandı.
ikinci devre başlayınca, romenlerin her ne pahasına olursa olsun mutlaka galip gelmek için oynadıkları görülüyordu. bu devrede hataları çoğaldı. hakemin pek ayan olan faullere lakayıt kalması yalnız oyuncuları değil, seyircileri bile kızdırıyordu. bu devrede romenlerin sert hücumlarına defansımız şahane bir mukavemet gösteriyordu. buna rağmen nefis bir hücumda sol içeri güzel bir gol yaptılar. 1-1 hakem romenlerin faul ve dirseklerini görmemekte ısrar ediyordu. bir hücumda nevzad şut çekeceği sırada sol ayağına bir çelme ile yerde kaldı. hakam penaltı verdi. ancak futbol federasyonu’nun milli takım yetkisini geri alması gibi nizama uygun atılmış, geçerli olan golü geri aldı. hüseyin şutu ağlara bıraktı ancak hakem atılan golü saymadı nizama uygun olmadığını bildirdi. halbuki bütün seyircilerde gördü ki gol nizamata uygundu. salahiyetten sorumlu zevad golü kabul ediyordu ancak hakem etmiyordu. ikinci atılan penaltı ise avuta gitti. solaçıktan gelen romenler bir aralık fırsat bulup son dakikalarda ikinci gollerini attılar. 1-2 ve maç böylece tamamlandı. misafirlerimizin antrenörü mösyö frans’da takımımız hakkında şu beyanatta bulundu; “oyuncularınız çok güzide ve dayanıklılar. kaleciniz birinci sınıf bir oyuncudur. bu takım güzel bir antrene edildiği suretle, avrupa’nın en köklü takımları ile oynayabilir.” antrenörün bu sözleri çok manidar olduğu beyan edilmiş ve kısaca izmir’in istanbul’a kısaca diyor ki ; “gölge etme başka ihsan istemem”