raphael honigstein'ın "dördüncü yıldız: alman futbolunun kendini yeniden keşfi ve dünyayı fethi" adlı kitabından
tüm ülkede bir parti havası esiyordu. hayatları boyunca futbol izlememiş insanlar bile hiçbir maçı kaçırmak istemiyorlardı. hava daima güneşli ve sıcaktı ve en önemlisi yabancı taraftarlar da harika vakit geçiriyorlardı. yepyeni bir almanya’nın doğuşuna şahitlik ediyorduk: misafirperver ve hayattan zevk alan bir almanya. kupanın resmi sloganı olan “yeni arkadaşlar edinme zamanı”na uygun bir turnuva oluyordu. 2006 yazı, almanya’nın aşk yazı, bizim jenerasyonumuzun woodstock’ıydı.
bütün arabalarda almanya bayrakları asılıydı. vatansever olmak utanılacak bir şey olmaktan çıkmıştı. binlerce taraftar havaalanından stada giden yolda takım otobüsüne eşlik ediyordu her maç öncesi. sanki bir film setinde gibiydik. almanya’da futbolun ötesinde bir şeyler yaşanıyordu ve hepimiz bu tarifi zor şeyin bir parçası olmaktan büyük mutluluk duyuyorduk.
en çok ilgiyi halka açık alanlarda yapılan maç yayınları çekiyordu. her yere dev ekranlar kurulmuştu. arkadaşlarım beni arayıp “sokağa dev bir ekran kurduk. yüzlerce kişi burada toplandı. keşke sen de burada olsan,” diyorlardı. onlara şaka yoluyla “milli takımda olmak da fena değil aslında,” dediğimde ise “burada olsan daha çok eğlenirdin,” diye cevap veriyorlardı. işin ilginç yanı, gayet de ciddiydiler.
taraftarlar tüm turnuva boyunca birbirlerine karşı çok saygılıydılar. sanıyorum tek sorun stuttgart’taki ingiltere-ekvator maçında david beckham sahaya kustuktan sonra çıktı. almanlar daha önce yollarının düşmediği şehirlere gidiyorlar ve ülkelerini sevmenin kötü bir şey olmadığını öğreniyorlardı. belki de ikinci dünya savaşı'ndan sonra ilk kez insanların "burada olduğum için mutluyum. ülkemle gurur duyuyorum ve artık utanmadan ayrağımı sallıyorum," dediklerini duyuyorduk. kupadan önce, insanlar bu tip duyguları dile getirmekten hoşlanmazlardı.dünya kupası milli takımı desteklemenin utanılacak bir şey olmadığını; gösterdi hepimize. kimliğimizden rahatsız olmamayı ögreniyorduk.
bahar aylarında neo-naziler patrick owomeyela ve gerald asamoah’ın milli takıma alınmalarını protesto etmişlerdi. “siyah oyuncuların almanya’da yerleri yok," diyorlardı. daha en baştan alman halkının bu tip aptallıklar karşısında ödün vermeyeceklerini biliyorduk. ve futbol neo-nazilerin ne kadar yanıldıklarını herkese gösterdi. kutlamalar bile tam kıvamındaydı.