istanbul takımı iyi teşkil edilmişti, canlı, gayretli bir oyun oynadı ve üstünlüğünü ortaya koydu
atina ve istanbul takımları dün üçüncü defa olarak taksim stadyomunda karşılaştılar. dünkü maçta bundan evvelki iki maçta istanbulu temsilen çıkan takımların oynadığı oyunlarla aldığı sonunçlar gözönünde tutularak en iyiye çok yakın diyebileceğimiz bir takım teşkil edilmişti.
bedii - yaşar lûtfi - faruk (beşiktaş), esad, mehmed reşad - niyazi, münevver rasih, şeref, fikret şeklindeki takım dün, tekniğine, inceliğine bütün enerjisini katarak oynadı ve herkesi sevindiren bir sonunç aldı.
maç dokuz binden fazla bir seyirci önünde oynandı. hakem said salâhaddindi. oyun başlar başlamaz istanbul takımı hemen hücuma geçti. fakat ilk tehlikeyi gene istanbul kalesi geçirdi. 11 inci dakikada atinalı sağaçığın ortalayışını sol açıkları kaçırdı.
istanbulun birinci golü
12 nci dakikada münevverle niyazi atina nısıf sahasının haf hattından başlıyarak bir iki güzel paslaşma yaptılar. on sekiz çizgisi içine gelince top münevverde idi. münevver şütünü çekip talihini deniyebilirdi. fakat bunu yapmadı. topu, önü tabak gibi açık olan rasihe geçirdi. rasih te golü yaptı.
atinalıların golü
21 inci dakikada atinalı sağaçık on sekiz çizgisi üzerinden enfes bir gol yaptı. solaçık tarafından yere sürünerek gelen topa doğru koşarak kaleyi sağına aldı ve o güç vaziyette falsosuz mükemmel bir şüt çekerek topu ağlara taktı.
istanbulun ikinci golü
34 üncü dakikada gene münevverle niyazi güzel bir surette anlaşarak atina kalesine kadar indiler. niyazinin kalenin yakininden ortaladığı topa şeref yetişti, ikinci golü yaptı ve devre bu suretle bitti.
ikinci devre
bu devrede istanbul takımı galibiyeti sigorta etmek için çok çalıştı ve muvaffak ta oldu. 15 ve 17 inci dakikalarda atinalı kaleci şerefin ve esadın şütlerini güçlükle kurtarabildi.
istanbulun üçüncü golü
30 uncu dakikada yunan bekine yetişen rasih topla içeri girerken ceza çizgisi içinde çelme takılarak düşürüldü. hakem penaltı verdi. bu, o kadar bariz bir hata idi ki, hakemin en ufak kararlarına bile itiraz eden yunanlılar bu cezaya ses çıkarmadan boyun iğdiler. münevver, kaleci gole mâni olmak için sol tarafa koşarken topu sağdan içeri attı.
istanbul takımı 3-1 vaziyetini elde ettikten sonra, büsbütün açıldı. bir aralık sağdan yaptığımız bir hücumda top niyaziden münevvere, ondan rasihe, rasihten de şerefe geçti. şerefin önü boş ve kaleye pek yakındı, gol muhakkaktı; fakat şerefin şütü bütün stadyomu dolduranların ah sesleri arasında havadan gitti.
istanbulun dördüncü golü
oyunun bitmesine iki üç dakika kalmıştı. istanbul takımı mütemadiyen sıkıştırıyor, fakat bir türlü gol yapamıyordu. bir aralık münevver, rasihin kaçırdığı topu kaparak sağa doğru kaydı, önüne geleni hafif bir çalımla atlattıktan sonra güç bir vaziyette şimşek gibi bir şüt attı. top üst direği teperek içeriye girdi. golün yapılış tarzı enfesti. stdayom alkıştan, yaşa seslerinden inledi. herkes en çok bu gole sevindi. çünkü bu suretle istanbul takımı hem 3-1 mağlûbiyetinin acısını çıkarmış, hem de iyi bir şekilde tertib edilmiş bir istanbul takımının yunan futbolündan daima yüksek olduğu isbat edilmiş bulunuyordu.
nasıl oynadılar
istanbul takımı dün karşılarındaki atinalı oyuncuları atletik kabiliyetlerine yetişebilmek için son gayretle çalıştılar. bu yüzden mehmed reşad birinci devrenin ortalarında sakatlanarak oyundan çıktı. yerine kadri girdi. ikinci devrede de esad sakatlandı. o da oyundan çıktı. yerine fikret geçti, solaçığa da şaban alındı. bunlardan başka lûtfi ile yaşar ikinci devrenin başlangıcında sakatlandılar. fakat iki oyuncudan fazla değiştirilemediği için maçın sonuna kadar topallıyarak oynamak mecburiyetinde kaldılar.
istanbul takımı dün iyi bir oyun çıkardı. fakat gene ayni takımın daha iyi oynıyabileceğini tereddüdsüz söyliyebiliriz. mevsimin geçmesi oyuncularda gözle görünür bir isteksizlik, bir kanıksama yaratmıştı. içlerinden birkaçı top kontrolünü kaybeder gibi olmuşlardı.
atinalılar dün 4-1 yenildiler. fakat hiçbir vakit karşılarındakilerin üstünlüğünü görerek mağlûbiyeti kabul etmiş bir şekilde oynamadılar. aman fazla gol yemiyelim diye kalelerinin önüne yığılıp müdafa oyunu tatbik etmediler. bilâkis her fırsatta hücuma geçtiler.
istanbul takımı dün adına futbol denir, ne yaptığını, ne yapmak istediğini bilir bir oyun oynadı. bekler iri vücudlerile kalelerinin önünde bir tahta perde gibi durarak futbolde iri vücudlü olmanın nekadar avantaj toplıyabileceğini gösterdiler. yaşar oyunun başlangıcında yaptığı bir iki sert çıkış sayesinde karşısındakileri yıldırdı ve ondan sonra rahat bir oyun oynadı.
hafbek hattımız, üzerinde en çok durup konuşabilecek, tenkid edilebilecek bir vaziyette idi. takımın canı, desteği olan bu hat, dünkü oyunda zaman zaman pek aksadı. ödevini oyunun başlangıcındaki gibi muntazam ve metodik bir şekilde yapsaydı, yunanlı misafirleri dün daha büyük farkla yenebilirdik.
kendi hücum hattını takib ve beslemekte, müdafaaya yardım işinde hiç muvaffak olamıyordu. daha doğrusu başlangıçta bu ödevlerini iyi yaparlarken kuvvetleri çabuk bitti. karşılarındakilerin atletik faikiyetlerine, hızlarına davanamıyarak ortadan silindiler. fikret gibi futbolü kavramış bir oyuncu merkez muavin yerine geçince işin rengi hemen değişti. fikretsiz hücum hattı bile daha çok işlemeğe başladı. muhacimler, bilhassa orta muavinden pas alabilmeğe başladılar. ikinci devredeki iki golü de fikret merkez muavin yerine geçtikten sonra attık.
dünkü durumu gördükten sonra hafbek hattının esad, fikret, kadri şeklinde tesbit edilmesi lâzım geldiğine kanaat getirdik. sol açık yerinde de eşref oynatılabilirdi.
hücum hattına gelince; içlerinde en çok muvaffak olanı münevverdi. münevver, bu suretle mevkie en lâyık oyuncu olduğunu gösterdi. attığı şimşek gibi şütle yaptığı dördüncü golü bir tarafa bıraksak bile, istanbul takımlarının hücumlarını o tanzim ediyordu. bütün pasları yerindeydi ve yerine gidiyordu. birinci golümüzde onun, rasihin önüne verdiği enfes bir pasla yapıldı.
rasih birinci golü yaptıktan sonra oyununu çok fantaziye kaçırdı ve bu yüzden ekseriyetle topu kaçırıyordu. daha dikkatle ve daha candan oynaması lâzımdı. kaçırdığı iki mühim fırsat ta dikkatli ve candan oynamamasından ileri gelmiştir.
hakem said salâhaddin, yunanlı misafirlerimize karşı çok müsamahakâr davrandı. yunanlılar, hakemin kararına karşı geldikleri, ellerile, kollarile, hatta ağızlarile bu kararları protesto ettikleri halde, hakem, oyunun inzibatını temin edecek şekilde hareket etmiyordu. bu gevşeklik, misafirlerimizi bütün bütün şımartıyor, oyunun nezahatini kaçırıyordu. misafirlerimiz, oyunun sonlarına doğru işi o kadar azıttılar ki, bu yumuşak başlı hakemin bile sabrı tükendi ve yunanlı oyunculardan birini dışarı çıkarmağa mecbur oldu. böyle bir karar oyunun başlangıcında alınsaydı, maç daha güzel bir hava içinde oynanmış olacaktı.