şans hepsini bir kenara itti ve galatasarayı kupada finale çıkardı...
şimdi galatasaraylılar bu sözlere sinirlenip, amma da yaptın ha, diyeceklerdir.
şimdi galatasaraylılar bu sözlere sinirlenip, yumruklarını sıkacaklardır. ama, insaf edilsin. bu sonuç, iki farklı galibiyet dünkü galatasaraya mı, yoksa fenerbahçeye mi yakışırdı?
fenerbahçe klâsça da, cüssece de. futbolca da kendinden bir iki gömlek yukarı rakibini yasarın attığı golle ve umulmaz derecede başarılı oyunuyla pekalâ yenip, giderken.. bir kaza kurşunu ile can evinden vurulup, gidecekti. herşeye rağmen fenerbahçeyi işi temdide bırakmamak hırsı içerisinde rakibine saldırırken görüyorduk. ve sonra sıra iki devrelik uzatma'ya gelecek ve metin penaltıyı attıktan sonra o 20 dakika öncesine kadar bir futbol devi gibi oyuna renk veren ercan'ların, ali ihsanların ve şereflerin ufalana, ufalana yok olup gittiklerini görecektik. futbolun kaderi fenerbahçe’ye küsmüş, galatasaray’a gülmüştü. artık, saha da, oyun da, tribünler de, her şey, ama her şey galatasarayın olmuştu. fenerbahçe teslim olmuştu. fenerbahçe kepengi indirmişti. ve galatasaray, mustafa'sı, talât’ı, turhan'ı hariç ilk perdeyi kulisten seyreden galatasaray tümüyle birlikte sahneye çıkmıştı. ve şüphesiz galatasaray seyircileri dahil, herkes seyrettikleri bu melodramın sonunda fenerbahçeye mi acıyacaklarını, yoksa galatasarayın hiç hesapta olmayan zaferine mi sevineceklerini bilmeden yürüyüp, gideceklerdi
ama, ne olursa olsun, futbol budur, deyip geçenleri unutmak ve şu anda bu galibiyetten sonra duyacağı gururu ayıplamayı aklımızdan geçirmediğimiz türkiye kupası finalistini, 120 dakikaya sığan hikâyenin sonunda alkışlamak gerekiyordu.