120 dakika süren maçta f. bahçe'yi 3-1 mağlûp eden
galatasaray, 4. defa finalde
normal maç 1-1 bitti. sarı - kırmızı'lılar temditte ezeki rakiplerini elediler: 3-1
halit kıvanç
galatasaraylı taraftar, ellerini sevinçle havaya kaldırdı, staddaki «re re rr ra ra ra» zafer temposuna uydu. o sevinmeyecek de kim sevinecekti? takımı, geride kalan üç türkiye kupası’nı da kazanmış, pek sevdiği bir deyimle «kupa’ya abone olmuştu.» ve işte dördüncü defadır ki, sarı - kırmızılı onbirini finalde de coşturmağa koşacaktı.
büyük sevincini bir an için yendi, yanındaki fenerbahçeli arkadaşına döndü: «futbol bazan 90 değil, 120 dakikadır dostum...»
ağlamaklı bir sesle «hattâ 11 dakikadır» dedi fenerbahçeli...
evet, eksik tertibine rağmen tam kadrolu galatasaray karşısında mükemmel bir oyun tutturan fenerbahçe, güzel futbolunu golle de süslemiş ve sonuca iyice yaklaşmıştı. finale, belki de kupa'ya 11 dakikalık mesafesi kalmıştı sadece... ve her şey, her şey o anda, bir anda değişivermişti.
«en çok şerefe üzüldüm» diyordu fenerbahçe taraftarı, «alkışlamaktan ellerimi kızarttım onun için... hak etmişti. kayalaşan ercan'ın yanında. ali ihsanla birlikte gemisini fırtınaları aşarak yürüten kaptandı şeref.. ne de güzel oynuyordu.
ya ilerde, eski günleri kadar parlayan birol, ya o asları sıraya dizen körpe canan, ya her an gol kollayan yaşar... söyle allah aşkına, kötü mü oynadık da yenildik?»
doğruydu söyledikleri... fenerbahçe oyuna böylesine canlı girmiş, uzun süre de öylesine üstün götürmüştü maçı... ama her şey, har şey bir anda, maçın bitimine 11 dakika kala değişivermişti.
«iyi oynadınız normal sürede» dedi galatasaray taraftarı, «fakat gol atamadınız. tek golünüz de, talât’ın rüzgârı hesaplamayışından doğdu. ercan uzun şandeliyle topu bizim kaleye gönderdiğinde, talât yerevurmasını bekledi. oysa top üstünden aştı. yaşar da dalıp golü atıverdi. onun dışında, yakaladığmız, hele aydın'ın ayağına gelen fırsatlar, yüreğimi ağzıma getirdi. neyse ki, aydın kaleyi açık tribünlerin tepesinde gördü de hep... ucuz atlattık. ama sen de söyle, temditte nasıldı galatasaray? biz final takımıyız kardeşim...» fenerbahçeli başını iki yana salladı: «aaaah,. dedi. ah!.. tarık'ın ortaladığı topta şeref kurtarmak isterken içeri vurmasaydı, iş temdide kalır mıydı? ondan sonrasında haklısın... biz dağıldık, siz toparlandınız. ayhan'ın dalışında özerdi galiba, ayhan’ı çelmelemeseydi, belki iş kur'aya kalacaktı.»
galatasaraylı atıldı: «fakat öyle!.. mwtin’in penaltı-golü nasıldı? tam penaltı kralı'na yakışır bir bomba ile. nasıl gönderdi topu tam ortadan!.. beş kaleci yanyana dursa, yerdi o golü... kaleci deyince de, devleşen turgay’dan başkası var mı? yine demir elleriyle sahayı sardı. büyük adam be turgay..»
evet, fenerbahçe iyi başlamış, ikinci devreyle birlikte gole de kavuşmuş, ancak şerefin şanssız bir ters vuruşuyla beraberliğe ardından da temdite düşmüştü. yarım saatlik uzatmada ise, galatasaray birden coşmuş, metin'in penaltısıyla galibiyete yükselmişti. son devrede uğur'un, ayhan'dan aldığı yan pasla dalışı, özcan’ı geçişi ve topu yerden ağlara yuvarlayışı. sarı - kırmızılılar için galibiyetin garantisiydi artık...
«ilk defadır ki, oyuncularımıza yenildiler diye kızamıyorum. ellerinden geleni yaptıklarına inanıyorum» dedi fenerbahçe taraftarı. «her şey oynamakla bitmiyor. şans da lâzım, şans da...»
itiraz etti galatasaraylı: «yalnız şans değil, nefes ve hırs da lâzım. son yarım saattir mustafa'nın bir körü gibi ileri-geri işleyişi, metin'in klâsı, ayhan'ın atakları... unuttun mu onları? onbir dakika daha koruyamadınız galibiyetinizi... demek ki, şansınızı kendiniz kırdınız. bizim takım ise, temditteki gayretiyle şansını kendi yarattı. haydi dostum bu maç bitti, ben beşiktaş finalini düşünüyorum artık... ya sen?»
acı acı güldü fenerbahçeli: «kusara bakma!. ben hâlâ bu maçtayım... ama 79 uncu, dakikasına kadar... hep o ana kadar olan oyunu düşünüyorum. başka türlü teselli bulmama imkân yok. ama yanlış anlama seni ve senin gibi sarı - kırmızılı renklere gönül vermiş bütün taraftarlarınızı, tabii başta bu başarının kahramanı takımınızı gönülden tebrik ederim...»
galatasaraylı memnun, teşekkür etti, kolkola girdiler, kalabalığa karışırken, ikisinin de ayni anda söylediği sözler, kulaklarımıza çarpıyordu: «lâf aramızda, bu otoritesiz, avantaj kuralı bilmez hakemle maçın bittiğine de şükredelim. yine de futbolcuların iyiniyetine duâ edelim...»
arada bu iyiniyetin dışında tuttukları iki isim de söylediler, ama gürültüden duyulmadı. boşalan stadda ise, sayı tabelâsındaki «3-1», galatasaray’ın bu tarihi galibiyetini canlandırıyor, futbolde «son gülen iyi güler» gerçeğinin ifadesi olarak dimdik duruyordu.