36 bin kişinin ayakta alkışladığı bartu, 42 dakikalık son oyununda, sahanın yıldızı idi. fenerbahçe’yi beşiktaş karşısında galip getiren golü, bülent attı…
eşine ender rastlanan bir futbol zekâsının idare ettiği iki usta ayağın 42 dakikalık son temsilini seyrettik dün gece... onbinlerce futbol meraklısı son defa görebilmek, bizler de son defa onun için birşeyler yazabilmek için koşmuştuk tribünlere. tam 42 dakika, nefeslerimizi tutarak izledik can bartu'nun her hareketini...
can. sahaya yapayalnız çıkışıyla, kaptanı olduğu takımından ve türk futbolundan kopuverdiğini anlatmak istemişti bizlere. daha sonra onu, tribünleri selâmlarken en efendi hâli içinde gördük. topu ayağına alıp arkadaşları arasına karıştığı zaman ise «gitme» demek istedik ona. fenerbahçe - beşiktaş karşılaşmasını değil, can'ın maçını seyrediyorduk. futbola vedâ edişiyle bir devri kapatan şöhretli oyuncunun dün geceki her hareketinde, yine zekâ, ustalık ve incelik bulduk. biz istediğimiz kadar «gitme» diyelim, o karar vermişti bir kere, gidecekti. 42 dakika içinde, top peşinden koşsa da, yürüse de, dursa da, hep onu seyrettik ve hatırladığımız, gördüğümüz, duyduğumuz kadariyle bir, bir onun futbol hayatı geçti gözlerimizin önünden. sonra da can bartu ile birlikte, zaman zaman yapraklarını karıştırıp okumak üzere bir defteri daha kapatıverdik…
ve maç…
gözlerde, gönüllerde sadece can vardı, dün gece. bu yüzden sadece usta futbolcunun oynadığı sürece heyecan verdi büyük maç.
can'ı tâkip ederken, ne güray’ın, ne saim'in direklerden dönen şütleri, ne de kaleci şükrü’nün göze güzel görünen kurtarışları bizleri fazla heyecanlandırmadı. bu arada, fenerbahçeli arkadaşları can'a giderayak son hediyelerini bir galibiyetle verdiler. bu galibiyetin golünü atmak da 48. dakikada, genç bir futbolcu. bülent'e düştü.
can'ın çıkışından sonra heyecanını kaybeden oyun, golün yapılışıyla da tatlanamadı ve son dakikaları mahalle futbolünden farksız şekilde oynanarak 1–0 fenerbahçe’nin galibiyetiyle bitti.