mehmet yüce'nin, "idmancı ruhlar: futbol tarihimizin klasik devreleri: 1923-1952, türkiye futbol tarihi - ikinci cilt" kitabından;
istanbul ligi (1925-1926)
(...)
basit bir hesapla birinci kümede, tek devreli bile olsa toplam doksan bir maç oynanması gerektiğini görüyoruz ki; ikinci küme müsabakalarının da aynı sahada oynatılacağı ve beher küme için haftada en fazla iki maçtan toplam dört müsabaka yapılabildiği düşünüldüğünde, toplam 46 haftaya ihtiyaç duyuluyor. müsabakaların en az üçte birinin hava muhalefeti, itiraz ve başka sebeplerden tehir ve tekrar edildiği geçmiş tecrübelerle sabit olduğuna göre, 1925-26 sezonu istanbul ligi bu hâli ile imkânsız bir düş gibi görünüyor.
bu vaziyeti ancak şubat başında fark edebilen lig heyeti ani bir kararla ligi iptal ediyor. iptal ediyor etmesine ama ilk hafta oynanan galatasaray-vefa müsabakasının ilginç sonucunu ve hikâyesini buraya nakletmemize mani olamıyor.
20 teşrin-i sâni 1925 cuma günü ittihadspor sahası’na gelen ehemmiyetsiz bir yekûn futbol tarihimizin en meşhur müsabakalarından birine tanıklık etti, işte müsabakanın ertesi günü bazı gazete ve mecmualardan seçmeler:
cumhuriyet:
“galatasaray vefa birinci takımları maçı, ünyon (union) kulüp sahasında yapılmış ve vefa takımı, sıfıra karşı yigirmi (yirmi) sayı ile mağlup olmuştur. malûm olduğu üzere vefa elyevm (bugün) istanbul’un ikincisidir.”
spor âlemi:
26 teşrinisani 1341 tarihli nüshasında maça iki sahife ayırmıştır. “galatasaraylılar için bu nasıl rekor teşkil ediyorsa, vefalılar için de o kadar elim bir hezimettir” yorumunu yapan mecmûa, vefa kalecisinin “felâket” ittihadspor sahası’nın ise “yeşil çimleriyle, çamursuz topraklarıyla bütün görenleri memnun ettiğini” belirtmiş ve galatasaray kalecisi ulvi bey’in bir resmini yayınlamıştır.
ikdâm:
“galatasaray vefa maçı misli nâmesbûk (benzeri görülmeyen) bir netice verdi. dünkü nüshamızda yazdığımız vechle federasyonca icrâsı takarrür eden (yapılması kararlaştırılan) lig maçlarının birinci nümrosu (ilk maç) dün kadıköy ittihadspor sahası’nda icrâ edildi. maalesef spor muharriri arkadaşlarımızın bu mühim müsabakalar hakkında kendi sütunlarında ufacık bir mütalaada bulunmadıkları, buna mukabil taksim’de icrâ edilecek ve lig maçlarına nisbetle ikinci derecede haiz-i ehemmiyet bazı müsabakaların daha bir hafta evvelinden reklamına başlamaları dün, lig maçları bilhassa memlekette en kuvvetli kulüpleri arasında ahz-ı mevki eden galatasaray-vefa maçını görmeye hâhisşger (istekli) birçok kişileri, bu spor hâdisesini görmekten mahrum etmiştir...”
yazının devamında maç anlatılıyor. ilk yarı 4-0 bitmiş. ikinci yarı vefa için 45 dakika devam eden bir felâket ve panik devresi olmuş, ikdam’dan devamla;
“...dün uzun bir antrenmansızlık ve oyunsuzluk devresinden sonra meydana çıkan galatasaray takımı 341 senesi (1925) şampiyona müsabakalarında finale kalan (ki o maçı da galatasaray’a karşı oynamış ve 4-0 kaybetmiştir) vefa takımını sıfıra karşı yigirmi golle mağlub etti...”
not: îkdâm'daki makaleyi yeni harflere çeviren galatasaray müzesi kadim emekçilerinden üstad adnan ışık ağabey burada şöyle bir de not düşmüş: “eski türkçe’de yirmi denmez, yigirmi denirdi.”
“...spor tarihimizin şimdiye kadar kaydetmediği gayri mem’ul (umulmadık) neticeyi elde etmeye muvaffak olan galatasaray takımının dün îttihadspor sahasında oynadığı oyun, bu kıymetli takımımızın gerek ferden, gerekse heyet-i umûmîyesi itibariyle ne büyük bir kabiliyet ve kudret hassasıyla mücehhez olduklarını bir kere daha isbad etmiş ve hiç şüphesiz hodbinane tasuvvuratın zebunu (bencil ve kendini beğenmiş bir düşüncenin) olarak mütemadiyen milli takım’daki galatasaray fenerbahçe inhisarından (tekelinden) bahseden birkaç kulübümüze de böyle bir inhisarın lâzım olduğunu tasdik ettirmiştir...'
neticesi itibarıyla futbol tarihimizde bir mevki işgal etmiş olan bu mühim müsabaka ile alâkalı lezzetli makaleyi yeni harflere çeviren sevgili ağabeyim adnan ışık’a buradan uzun ömürler temenni ediyorum.