babası, amcası, abisi profesyonel futbolcu olunca onun için de "futbol kanında var" demek çok mümkün. bu özelliğini trabzonspor'la çıktığı ilk maçında golünü atarak, daha sonra da kupada gollerini tekrarlayarak gösterdi. hayatının dönüm noktalarında onu trabzonspor'a kazandıran sadi tekelioğlu, 1461'de stoper ve ön liberodan alıp "bu çocuk santrfor doğmuş" diyerek bugünkü pozisyonuna getiren selçuk perekli ve "eğer futbolcu olamazsan kendine ihanet edersin" diyerek pozisyonunun özelliklerini ezberleten aşkın dilli bulunuyor. u19 millî takımı düzeyinde ay-yıldız gururunu yaşayan genç santrfor, ilginç hikâyesini tamsaha okurlarıyla paylaştı.
- evet, o maça gelelim. trabzonspor'da ilk golünü eskişehirspor'a attın. bitime 9 dakika kala oyuna girdin ve son anda da golü buldun. bize o golü, golden sonra hissettiklerini ve yaşadıklarını anlatır mısın?
maç günü kampta yusuf erdoğan abiyle oturuyorduk. sadi hoca yanımızdan geçerken, "muhammet'e iyi bak. allah'ın izniyle artık burada kalacak" dedi. yusuf abi de gülerek, "artık akşama oynatırsınız hocam" diye karşılık verdi. özer abi de maçtan üç gün önce, "rüyamda gördüm, oyuna giriyorsun ve benim verdiğim pasla gol atıyorsun" demişti. maçtan önce yusuf abiyle aytaç abi de gol atacağımı söyledi. maç için stada giderken otobüste yardımcı hoca da "hazır ol, bugün oyuna girebilirsin" dedi. maçın ilk yarısı bittiğinde sadi hoca ısınmamı istedi. 74. dakikada yanına çağırdı ama sonra "bu dakika uğursuz. biraz bekle" dedi. 2001-2002 sezonunda trabzonspor, denizlispor karşısında 2-0 üstünken oyuna eski kaptanlardan kemal serdar'ın oğlu ferdi serdar'ı alıyor ve maç 2-2 sona eriyor. sadi hoca da görevinden ayrılmak zorunda kalıyor. o olay aklına gelince beni biraz daha bekletti. 81. dakikada 2-0 öndeyken yanına çağırdı ve "gel seni öpeyim" deyip sahaya yolladı. o anda avni aker sanki üzerime geliyordu. kendi kendime, "şu kale arkası tribününde köfte ekmek yiyip çekirdek çitlerken fatih tekke'ye, yattara'ya tezahürat yapıyordun, şimdi sahanın içindesin" diyordum. üstelik de oyuna cardozo'nun yerine girmiştim. son anlarda özer abi bir top attı ama kaleci boffin de çıkmıştı ve topa daha yakındı. içimden "ah keşke top benim önümde kalsa" diye düşündüm ve gerçekten de boffin'in uzaklaştırmak istediği top bende kaldı. boş kaleyle aramda 25 metre mesafe vardı ama ben kaleyi minyatür kale gibi görüyordum. o kadar heyecanlıydım. topa vurdum ve gidişini görünce kaleye girdiğini görmeden hocama doğru koşmaya başladım. gidip elini öptüm. bana sarıldı, "aferin oğlum" dedi.
- soyunma odasında neler oldu peki? abilerin sana nasıl davrandı?
şöyle söyleyeyim… ligde hiç golü olmayan dame n'doye bile yanıma gelip bana sarıldı ve ellerini yüzüme sürüp, "elhamdülillah, çok şükür" dedi. bütün abiler ağız birliği etmiş gibi maç sonrası röportajına beni gönderdi. o gece yusuf abide kaldım. eve yemek sipariş ettik ama bir lokma bile yiyemedim, sabaha kadar uyuyamadım.