ilk basımı 2002 yılında olan hakan dilek'in "işte böyle bir şey" kitabından;
bir şarkısın sen, ömür boyu sürecek ogün altıparmak
ksk'li ogün
1959'da başlayan ligde, metin oktay 38 golle gol kralı olurken ogün'ün 23 golü var. adnan süvari ogün'ü santrafor oynadığı mevkide kanatlarda gezdiriyor. yarattığı boşluklara da orta sahadan zeki ve k.erol giriyor. sezon bittiğinde boş alan oyunu tutuyor ve iki orta saha oyuncusu 14 gol buluyor karşıyaka'da... ticaret lisesi bitiyor. ve 1957'de karşıyaka'ya atığı imzadan aldığı 2 bin lira transfer parasıyla nişanlanıyor. 1959'da ise 12 bin beşyüz liraya yine karşıyaka'da kalıyor ve evliler kervanına katılıyor. aynı yıl beton mustafa'yla (orduspor) birlikte taşradan milli takım'a seçilen iki topçudan biri ogün. rusya ile oynanacak dünya kupası eleme maçının aday kadrosuna çağırılıyor. ekipte suat, metin, can, lef ter, faruk, aydın yelken, hilmi kiremitçi var... rusya'ya yeniliyoruz. norveç'i 1-0 yeniyoruz ama nafile. 1960'da rusya turnesine çıkan galatasaray kadrosuna dahil ediliyor ama ülkeye dönüş te yeniden sarı kırmızılı formaya kazandırılmak istenen metin oktay'ın transferi gündeme gelince karşıyaka'da, yani izmir'de kalıyor. bir yandan da izmir i.t.i.a'sındaki öğreniminin sonlan geliyor. o yıl zaten karşıyaka akademililer takımı gibi. rusya turnesi dönüşü öğretmen askerliği başlıyor. kütahya'nın tavşanlı köyüne atanıyor. köye bağlanan elektrik de öğretmen ogün'ün hediyesi.
nisan 1962'de, 2-1 kaybettiğimiz macaristan maçında meszöly'nin darbesiyle beyin sarsıntısı geçiriyor ve türkiye'ye ölüm haberi gönderiliyor ogün'ün. ama durum böyle değil. milli oyuncu, macaristan'da hastanede bakıma alınıyor. takım teknik direktörü popo sandro da yanında refakatçi olarak kalıyor, iki aylık tedavi yeniden hayata döndürüyor ogün'ü. yeniden çok sevdiği futbola kavuşuyor. ancak talihsizlik başlamış bir kere, rüzgâr gibi estiği bir playoff maçında altay kalecisi varol'la çarpışarak ayağı kırılıyor. bu ikinci ayak kırılması. bu kez istanbul teşvikiye kliniği'nde tedavi görüyor. o kırık ayakla galatasaray, fenerbahçe ve beşiktaş aşındırıyor kliniğin kapısını. tedavi tamamlanıp izmir'e döndüğünde fenerbahçe'nin doktoru reşat dermanver ve antrenörü ahmet erol, o saate kadar kendi takımının arayıp sormadığı ogün'ün gönlünü çeliyorlar. duygulu anlar yaşanıyor karşılıklı ve ogün kendisini fenerbahçeli yapacak imzayı atıyor, işte o 'atom forvet' onun da katılmasıyla tamamlanıyor; nedim-ogün-aydın-şenol-birol: "50 bin lira ben aldım, 80 bin lira kulübüm aldı. bugünün 100 bin doları... beş yüz lira antrenman parası alırdık... 275 lira iç saha, 375 lira dış saha... büyük maç galibiyetleri 500 liraydı. şampiyon olduğumuz 1968'de de 5 bin lira şampiyonluk primi aldık..." ancak fenerbahçe kaynayan kazan. ogün'ün kırık ayakla transfer edilmesi bazılarının çenesini düşürüyor. yine de durmadan çalışıyor ogün. arkadaşları tıp fakültesi'nde doktor. potasyum, magnezyum ve diğer vitamin takviyeleri yapıyor, fizik tedavi uyguluyorlar. ve biyonik adam ogün çıkıyor ortaya.
o inanılmaz çabukluğu, golcülüğü ve mücadeleciliğiyle sarı-lacivertli tribünlerin gönlünde taht kuruyor ogün. eski fotoğraflarda fenerbahçe'nin bütün kale önü pozisyonlarında ogün'ü görüyorum. ya gol atıyor ya bir hava topunda ya da golün hemen yanı başında. 1962-63 sezonu kurulan kadro herhalde fenerbahçeli milyonların milyon olmaya başladığı senedir. o takımdaki şık çocukların oynadıkları futbol dillerde dolanır durur hâlâ.
manchester maçı
1968'de ailevi nedenlerle biraz uzağa amerika'ya gidiyor ogün. ama önce kulübünün iznini alıyor. wipss takımının formasını giyiyor bir altı-yedi ay: "bana söz veriyor musun tekrar dönecek misin, dediler. atalanta wipps takımıyla ilk maçıma çıktım. statta on tane türk bayrağı ve pankart vardı. 'ogün hoşgeldin' diyorlardı. maçtan sonra gazeteler bu altıparmak nereden çıktı diye yazdılar. orada 10 maç 10 gol attım. o sıralarda fenerbahçe 'senden görev bekliyoruz hazır mısın?' diye haber yolladı. ben de hiç düşünmeden 'hazırım' dedim. şampiyon kulüpler kupası'nda oynayacağımız manchester maçı için çağırıyorlardı beni. ilk maça biletim yetişmedi... o maç 0-0 bitmişti. ama yol parası 10 bin lirayı vermemek için yönetim kurulunda çok tartışmışlar. ben ise bütün vergilerimi ödediğime dair belgemi ibraz ederek, uçağa kuruldum. eşim yola çıkarken '2-1 yeneceksiniz ve gollerden birini sen birini de abdullah atacak' dedi."
"benimle kâh kinayeli konuştular, kâh isteyerek dalga geçtiler. maçın oynanacağı dakikalar yaklaşırken soyunma odasının kapı arkasında ağlayarak dua ettim, ilk yarı 1-0 mağluptuk. can'la da bir top mevzusuna biraz atıştık. devre arası molnar can'ı çıkarmaya kalktı. 'hayır' dedim çıkmayacak... hepimiz orada el birliği yapıp maçı alacağımıza dair yemin ettik. kendimi koydum ortaya, önce abdullah sonra da ben iki gol attık manchester'e. eşimin rüyası gerçek olmuştu. ama can futbolu bıraktıktan sonra beni de kadro dışı bıraktılar. fenerbahçe'de bazı grupçular eski futbolcuların ağırlığının olmasını istemezler. çünkü bizler otomatikman kongre üyesiyiz ve bizim bildiğimiz gerçekleri açıklamamızı istemezler. romen teaşka bana söylediğim bir laf için -palavrasın dedi, ben de sen palavrasın dedim beni kadro harici bıraktı. artık 32 yaşında idim ama bana muhtaç olduğu zaman çağıracağını biliyordum. hiç kimseye göstermeden geceleri çalışıyordum. gündüzleri çalışsam beni çağırmazlardı. hanım arabada arkada, ben önde ankara asfaltında çalıştım."