ilk basımı 2001 yılında olan hakan dilek'in "mahallenin en şık abileri" kitabından;
o kara gün
nuri asan hoca ne zaman transfer teklifi alsa samsun'a yakın olanları tercih ederdi. amasya, bafra gibi yerlerde çalışmayı yeğlerdi. o samsun'a ve samsunspor'a âşıktı çünkü... 1989 yılı yine nuri asan'ın hep başı sıkıştığında yetiştiği ve canından çok sevdiği samsunspor'da görev aldığı yıl... ekipte tanju gibi bir golcü eksik, ama yine de iyi bir yerdeyiz...
menteşoğullar'nın başkanlığındaki iki ekipten samsunspor malatya, çarşambaspor ise diyarbakır deplasmanına çıkıyor. ankara yolu çıkışında iki ekibin önlerinde takımlarının adının yazılı olduğu otobüsler yola koyuluyor. futbolcular birbirleriyle camlardan şakalaşıyorlar ve samsunspor otobüsü arayı açıp gidiyor.
çakallı denilen yer, samsun karayolu trafiğinin en kötü yeridir ve çok can yakmıştır. nuri hocam yine otobüsün ön koltuğunda... otobüs karşıdan boşalmış gelen bir kamyonla çarpışıyor ki ne çarpışma... çarşambaspor ekibi kaza yerine ulaştığında nuri asan'ın, muzafferdin, mete'nin cansız bedenlerini kaldırıyor ve yaralı kardeşlerini yetiştiriyor hastanelere...
yazdıklanm boğazımı düğümlüyor... sözü çarşambaspor'da yetişmiş, samsunspor'da filizlenmiş, beşiktaş'ta forma giymiş ve nuri hoca'yla tam dokuz yıl samsunspor forması altında ter akıtmış olan adem kurukaya'ya bırakalım: "nuri abi mükemmel bir insan, tam bir profesyoneldi. onun gibi bir yetenek ve futbol düşüncesine sahip bir insan kolay kolay yetişmez. beş yıl yan yana forma giydikten sonra, dört yıl da hocalığımı yaptı. saha içinde takım arkadaşlarını her kötülükten koruyan bir yapıya sahipti. isminin samsunspor tesislerine verilmesi tam bir vefa örneği. samsunspor için canını verirdi. zaten öyle de oldu... bugün samsunspor'un, şehir terminali karşısındaki tesislerine onun adı verildi. yetmez.."
ve...
ve yeni bin yıl... nuri asan aramızda değil. futbolunu, teknik adamlığını, samsunspor aşkını biz yaşadıkça konuşacağız. o, bizim futbol adına hatırladığımız güzelliklerin vazgeçilmezi olarak kalacak. hayat fena halde futbola benzedi hocam... hata kabul etmiyor. .. her hatamızda mağlup oluyor, her mağlubiyette "s....miş" gibi oluyoruz, doğruymuş... yakamızda sökülmedik düğme bırakma dılar... yenildik... ama maçın devam ettiği de doğruymuş. seni gül destesi sözcüklerle anıyorum... hâlâ gözlerimin önünde, yedek kulübesinden çıkıp bağırıyorsun: "hadıi, hadiii!"