dayan galatasaray! 25 kasım 1906 "...galatasaray kulübü lige girişinin 'en ilk' maçında, o zamanlar ingiliz sefareti'nin ımogene adındaki maiyet gemisinin anılmış timi ile kuşdili çayırı'nda saat 14.00'de karşılaştı. ve âlem şaştı, bir bire berabere kaldı..."*
tarihte bugün türk futbol tarihinin en ehemmiyetli kilometre taşlarından biri kabul edilebilecek bir müsabaka oynandı. henüz tesisi bir sene olmuş galatasaray, üçüncü sezonu oynanan lige kabul edilip, ilk müsabakasını yaptı.
galatasaray'ın girdiği ligin adı constantinople association football league championship shield idi. yani istanbul futbol birliği ligi şilt şampiyonası. bu ligi istanbul'da ikame ingiliz levanten bay james lafontaine ile bay henry pears ilk defa olarak 1904 senesinde tesis etmiş ve o dönemde federe olabilen dört kulüp lige dahil olmuştu. tamamı ingilizlerden teşkil moda, reisliğini bay lafontaine'nin yaptığı ve çoğunluğu kadıköylü rumlardan mürekkeb kadıköy, ingiliz sefareti gezi yatı hms ımogene ile modalı rumların kulübü elpis.
ilk iki sezon bu dört kulüp oynadılar ligde. esasında istanbul'da kurulmuş pek çok kulüp vardı. ancak bu lige girebilecek esvapta olmadıklarından lige dahil olamıyorlardı.ligin üçüncü sezonu bu dört kulübe balta liman namında bir rum kulübü daha ilave edilerek beş takımla başladı. fikstür hazırlanmış ve birkaç maç da oynanmıştı. galatasaray kulübü reisi ali sami bey, bay james lafontaine'ye resmi bir yazıyla lige kabulü için başvurdu.
aslına bakarsanız levantenler ile türkler pek samimi değillerdi. o dönemin tanığı ruşen eşref merhum'un yazdığı gibi "...yüksekten bakışlı, bir kendine inanmışlığı, bir öğretici ve terbiye verici misyonu..." olan james ve ingilizler türkleri kolay kolay aralarına almazdı. ama büyük âlim şemsettin sami bey'in mahdumu ali sami bey yüksek ikna gücü ve zarif üslubu ile galatasaray'ın lige kabulünü sağlamıştı.
galatasaray'ın da lige girmesiyle takım sayısı altıya yükselmişti. bu sebeple yeniden fikstür düzenlendi. fikstür mucibince ilk maç ingiliz ımogene ile oynanacaktı.dağlarda, tepelerde, meydanlarda çalıştılar. semt semt gezdiler, nerede bir boş alan bulsalar hemen oracıkta yaptılar egzersizlerini. büyük maç için pera'daki baker mağazasına siyaha yakın koyu kraliyet laciverdi ile nohut sarısı gömlekleri de sipariş ettiler. şimdi fener'inkine benzer.
müsabaka günü önce ımogene geldi çayıra. ingiliz deniz piyadeleri hep bir biçimde, bir tertip giyinmişler; geniş paçalı lacivert şayak ceketleri ve üzerinde gemilerinin ismi yazılı kepleriyle doğruca lazari'nin kahvesine soyunmaya gitmişlerdi. ımogene'nin pehlivan cüsseli askerileri gibi zengin olmayan galatasaraylılar da göründü birazdan. onlar da muhallebici zeynel ağa'nın dükkanına girdiler soyunmaya...
seyircilere gelince; çayırın dört bir yanı ana baba günüydü. şık giyimli ingiliz hanımlar beyler havanın soğuğuna ellerini ovuşturarak dayanmaya çalışıyor, kale arkasında kümelenmiş mekteb-i sultanili gençler de soğuktan tir tir titriyordu. sonra titreme durdu. mektebin jimnastik muallimi faik bey ve filozof şair rıza tevfik geldi. galatasaraylı takımın büyükleri, hocaları da gelince seyircisi de tamam oldu.
evliyalar takımı
ımogene çarçabuk soyunup çıktı. ardından da galatasaraylılar; yeni potinleri, gömlekleri ile taraftarlarının göğsünü kabartarak çıktı meydana. başta bulgar kaptan ayı nikolof, sonra kızıl saçlı şair emin bülend, karadağlı milo, iki kişiyi aynı anda yere serecek güçte ve yürekte kürt celâl, ali sami'nin yokluğunda 'o sıra istanbul dışındaydı' onun yerine javalı abdülmuttalip, kadıköy'den gelen meşhur hasan ve dalaklı hüseyin, takımın has kalecisi hintli ingiliz ahmet robenson. sonra forvette küçük ali, sol bek mazhar, en sonda da muavin hattının sağında bekir hoca. hepsi artık elvliya.
ilk golü hangi takım attı bilemiyoruz. bildiğimiz; nikolof'un golünü çayırı dolduran iki bini mütecaviz halk alkışladı. emin bülend sonraları yazdığı bir manzumede bu maçtan bahsediyor ve şöyle diyor: "... ömründe nikolof nasılsa iş etti..."
bin dokuz yüz altı senesi teşrinsani yirmi beşinci pazar, yoğurt çeşme çayırı'nda galatasaraylılar ilk müsabakalarında ingiliz takımı ile berabere kaldı. müsabakanın sonlarına doğru iri cüsseli ingilizler iyice sıkıştırmıştı kaleyi. o esnada kale arkasında izleyenlerden biri; ruşen eşref bey, başındaki fesi çıkarmış ve avazı çıktığı kadar bağırmıştı takıma: "dayan galatasaray!" bunu duyan diğerleri de hep bir ağızdan söyledi: "dayan, dayan galatasaray!"
*) galatasaray ve futbol - hatıralar, ruşen eşref (ünaydın)