fenerbahçe stadında maç seyretme utancını yaşamamak için, mecbur kalmazsam, bu hilkat garibesine gitmiyorum. hele o bahri vreskala’nm kaç kez söz verdiği halde, bir ucube halinde bıraktığı, maçı izlemeyi olanaksız hale getiren basın tribününden nefret ediyorum.
ama cumartesi günü bir şey dürttü. kalktık gittik... iyi ki de gitmişiz... pazar sabahı gazeteleri aldığımızda gözlerimize inanamadık. bir fenerbahçe’yi yerin dibine sokma yarışı... bir meşzöly’yi karalama kampanyası... macar havayollarının telefon numarasını başlık yapan, çok yüksek ve çok ince zekâlılar ıhı istersiniz, meszöly’ye «ya kırk katır ya kırk satır» tercihi yaptırmaya kalkanlar mı?.. breh... breh...
bütün bu çamur bataklığının içinde, tek sütunluk bir haberde meszöly çığlığı... «fenerbahçe çok güzel oynadı. bir atsak beş olurdu...» ve doğru söylüyor macar... bal gibi doğru söylüyor...
fenerbahçe maçını görmeyenler için söyleyelim. malatya önünde sarı-lacivertli takım, sezonun, bordeaux maçı dahil, en güzel futbolunu oynadı. o taş gibi malatya’ya tam 10 gol atabilirdi. fenerbahçe. selçuk, biri penaltı, dördü penaltıdan da ileri pozisyonda tam beş gol kaçırdı tek başına. kim selçuk?.. milli takımda yeri tartışılmayan, bu ülkenin en iyi beş forvet oyuncusundan birisi...
şimdi, o sayfaları, yazıları mizanpajları, başlıkları ile hazırlayan tüm babıâlili dostlarıma soruyorum. bir ellerini kalplerinin, ötekini beyinlerinin üzerine koysunlar. gene aynı maçla, ama girilen 10 tam gollük pozisyondan beşinin ağları bulduğu bir skorla, diyelim ki, 5-0 veya 5-1 bitseydi maç, gene aynı yazıyı yazar, aynı başlığı atar, aynı mizanpaj düzenini hazırlar mıydınız?...
hayır...
ya ne yapardınız?..
dün ne yaptıysanız onu... galatasaray, girdiği pozisyonlardan beşini attığı için göklere çıkarıldı. selçuk gibi, bülent ve cüneyt de kaçırsaydı (ki bunların kaçırması dırganmazdı da) dünkü o galatasaray destanı sayfalar ortaya çıkar mıydı?..
14 aydır sakat engin, son 10 dakikada oyuna alındı diye, meszöly’ye saldıran kalemler var. engin, bu ülkenin en iyi futbolcularından biri değil miydi? avrupalarda top koşturmadı mı? şimdi sakatlığı bitti. taş gibi antrenman yapıyor. buna rağmen hoca direkt takıma koymuyor. hafif hafif deniyor? soralım., başka nasıl yapılırdı bu iş?
takımları hakkında merak içinde bulunan fenerbahçelilere biz de görüşümüzü söyleyelim.
meszöly’nin yaptığı operasyon çok yerindedir, bir... takım çok iyi yolda, iki... fevkalade top oynuyor, üç... ı eksik olan ne? moral... bunun sebebi de, kulüpteki idari kaos ve parasızlık. futbolcu maaşım ya da primini alacağından emin değil. ümit takımına, giyecek eşofman alınamıyor. masraf olmasın diye durmadan teknik ve idari kadrodan adam atılıyor. macar hocanın tercümanı bile kovuluyor. yönetim bölünmüş. bayülken’in oyunları ne, futbolcular üzerinde de kulis yapan korkunç bir bölücü faaliyet, kulübün bütün koridorlarına yerleşmiş. teknik direktör, her an kovulma korkusu içinde. bu havadaki takımın sahaya çıkıp top oynaması mucize. adamlar çıkıyor, üstelik, bir de mucize denecek kadar güzel oynuyorlar. atılan yirmi tane şutta, top direğin bir karış içinden değil, bir karış dışından gitti diye, başta meszöly bütün takıma sıra dayağı... fenerbahçe’yi bu hale düşürenler de, şeref tribününün ön sırasında, beşi bir yerde oturup, roma’yı yakan neronlar gibi aşağı bakıyorlar. onlara bakması gereken babıâli de, onlarla birlikte yangına körükle gidiyor...
fenerbahçeliler!. fenerbahçe’ye bugün sahip olun... yarın çok geç olacaktır!.