1982 dünya kupası finallerini ispanya’da izlememiz, bize meszöly’yi yakından tanıma şansı vermişti. yaptığı işle tanımıştık onu. adı avrupa’da unutulmaya başlayan bir macaristan’ı, dünya kupası finallerine getirmişti. macaristan, ıspanya’da çeyrek finale yükselmeyi kıl payı ve tatsız tesadüflerle kaybetmişti, ama «macaristan geliyor, hazır olun» dedirtmişti. daha sonra coşkun özarı, macaristan ile moral maçı aldığında, «bunlar artık avrupa’nın şamar oğlanı değil, eski yollarındalar, aman dikkat» diye yazmış, maçı da 6-0 kaybetmiştik. özan’nın sonu bu maçla başlamıştı. meszöly, macaristan’ın kaderini yıllar sonra döndüren adamdı, ama her ülkede olduğu gibi orada da kaybedene tahammül yoktu. dünya kupası çeyrek finallerinde takılışını affetmediler.
kuzey irlanda - türkiye maçını televizyonda izledik. ertesi gün de basındaki değerlendirmeleri gözden geçirdik. maçı en doğru analiz eden, hatta tek doğru yorumlayan kalem, ilginçtir coşkun özan’ya aitti. babıâli, gerçekte irlanda maçının bir başlangıç olduğunun dahi farkında olmaz görünüyor, meszöly’nin takımını, ötekilere bağlayıp, yenilgi serisi üzerine başlıklar düzüyordu. insanlar sporu değil, skoru yazdıkları sürece böylesine başlık ve yazı bulmak için dahi olmak da gerekmezdi zaten...
türkiye gene yenilmişti, ama nasıl oynamıştı? ne yapmak istemiş, ne yapmıştı? yapamadığını niçin yapamamıştı? «futbolcularımız iyi niyetli, ancak ürkekti. bir maç kaybettik, ama utanç verici bir maç olmadı» başlığı ile olayı en iyi özetleyen coşkun özarı’ydı.
hakemin maçı bir dakika uzattığını işaret ettiğinden az sonra, yani 46’ncı dakika dolarken, yediğimiz tesadüfi golle, devreyi 1-0 yenik kapamıştık. bu ilk yan boyunca, kalecimiz erhan için kayda değer tek kurtarış yoktu. oysa emektar jennings, birisi muhakkak gol olacak türden iki kurtanş yapmıştı. koskoca bir 45 dakika içinde irlanda kalemize gelememişti bile. niçin? çanakkale geçilmez oynadığımız için mi? 11 kişilik takımda üç bek (semih, ismail, müjdat), üç stoper (hasan, raşit, yusuf), bir libero varken, işin başında böyle düşünmüştük biz de. ama özellikle ilk yarının en az yarısının onların sahasında oynandığını gördük. onlar kadar korner attığımızı gördük. sahaya adam markajı ile çıkan yusuf’un ataklarını gördük.
son anda yediğimiz talihsiz ve pis gol, futbolcuları doğal olarak bir moral şokuna soktu, ama ikinci yanda da durum farklı değildi. bu yanda da erhan’ı kurtarış yaparken görmedik. gene bir top geldi, onu da aldı. gerisi yoktu. niçin? çünkü savunma planlı oyunu akıllı oynuyorduk. çirkin olan sadece başta kaptan raşit bazı futbolculara, 2-0 yenikken bile vakit çalma çabaları oldu. bu bir aşağılık kompleksi ifadesi. öyle olmasa bile avrupalı öyle görür ve değerlendirir. 2-0 yenik takımın maçı sona erdirme çabası içinde olmasını, futbol, spor mantığı ile izaha imkân var mı?
şimdi soğukkanlı düşünelim. kalemizde simoviç, ya da trabzonlu şenol olsa, biz bu maçı 0-0 bitirebilirdik. jennings bizim, erhan öbür kalede olsaydı, 2-0 biz kazanabilirdik. ne değişirdi? söyleyelim: gazete başlıkları. deplasmanda irlanda’yı yenmiş olmanın zafer çığlıklarını atardık bugün.
özetle, meszöly’nin seçtiği takımı beğenmedik. ama daha ülkede kendi adamlarını seçme vakti olmayan bir teknik direktörün, eski malzemeden fazla kopamamasnı da yadırgamadık. küçük hasan’ı santrfora koyarken cesaretini alkışladık, onun aşırdığı toplara depar atacak bir erdal, bir selçuk, ya da bir rıdvan olsaydı diye düşündük. futbolu çirkinleştirmeden savunma planlı oyun taktiğini beğendik.
dünya kupası elemelerinde iddiasını sürdüren bir irlanda emektar pet jennings’inin milli takıma elvedasnı bir resmi maçla yaparken, meszöly’nin bugün hâlâ türkiye’nin en iyi futbolcusu fatih’i unutmasını içimiz burkularak izledik.
meszöly türkiye’deki futbol ulemalarına, «gölge etmeyin başka ihsan istemem» diyebilirse, onların beyin yıkama ve şartlandırmalarından kaçabilirse, doğrusu ve yanlışı ile sadece kendi kafasını, takıma ve sahaya koyabilirse, türkiye’de başarılı olacaktır.