ilk basımı 2008 yılında olan harun çelik'in "bize her yer trabzon" kitabından;
trabzonspor'un istanbul yakasından gelen bir yazı. metin külünkoğlu 'ndan...
"hakem düdüğünün nohutuni...
istanbul ali sami yen'de kocaelispor'la oynuyoruz, kocaelispor o sezona fırtına gibi girmiş. maç çok çetin geçiyor. her iki takım da cesur futbol oynuyor, taraftarımız ise gol gelmedikçe geriliyordu. kapalı tribünde yaşlı bir dayı dikkatimi çekti, saçı sakalı ağarmış, başında bir kuki-da sağ elinde bir tespih, iki elini de demirlere koymuş elindeki tespihi demirle eli arasına sıkıştırmış, yılların izlerini taşıyan ellerini öyle bir sıkıyor ki ellerinde renk kalmamış, tespih kırıldı kırılacak. çatık kaşlarla sahada olana bitene bakıyor.
ahlar vahlar arasında pozisyonlar kaçıyor. hakem bir anda faulü ters veriyor milletin homurdanması geçiyor, o ara garip bir sessizlik oluyor. bir sessizlik ama sessiz durmaya niyetli olmayan biri var. evet, o dayı... ve birden allah'ım o nasıl tiz ve kuvvetli bir ses. bütün kapalı da yankılanıyor: "hakeeeeeeemmm, düdüğünün nohutuni..." devamını tahmin edebiliyorsunuz, bütün kapalı gülmekten yerlerde... dayıya bakıyorum gülmek bir yana şakaklarına kadar kıpkırmızı olmuş, öfkesi geçmemiş dünyayla ilişkisi kesilmiş, gülenlere "gel dayı otur şöyle." diyenlere itibar etmiyor. kaşlar daha da çatılmış, hala sahaya bakıyor, "kilitlenmek işte bu" diyorum içimden. "gel otur dayı." diyorsun, size baktığı yok, biraz daha ısrar etseniz alimallah elinden bir kaza çıkacak gibi.
neyse oturtuyoruz ama oturması ile kalması bir oluyor sert bir ifade ile "bırakın beni" diyor ve ekliyor "trabzon'u sevmiyor bu şerefsiz!". "ya dayı tamam, hakem du daa..." diyoruz. dayı devam ediyor "bunun şeceresine bakmak lazım" o haksız kararı milli mesele haline getirmeyi başardı başaracak dayı, sonuçta maç berabere bitiyor. trabzonsporlular rakip oyuncuyla değil genelde hakemle uğraşırlardı çünkü "hakem" hâkim güçleri, hegemonyayı temsil eden bir simge idi ve biz hâkim güçlere hegemonyaya karşıydık. o yüzden bunları iyi inceler, ne yaptıklarına, ne yapmadıklarına bakar, anlar, bilir, düdüğünün nohutunundan başlardık.