ilk basımı 2008 yılında olan harun çelik'in "bize her yer trabzon" kitabından;
salih kakışım ağabeyimiz, birçoğumuzun kısa donla gezdiği dönemlerden bir anı paylaşmış bizimle. yer istanbul, 1975-1976 sezonu. galatasaray ile türkiye kupası finali oynamaktayız. maç esnasında elektrikler kesilir ve sonra bakın neler olur.
"ula çalmasunler habu kupayi"
75-76 sezonu, ilk şampiyon olduğumuz yıl. türkiye kupası finalindeyiz. maçın normal süresi bitti, ilk maçı 1-0 kazanmıştık, 1-0 yenildik ikincisinde, uzatmalara gitti maç.
uzatmalarda elektrik kesildi. hemen de gelmedi, bir süre öyle kaldı.
seyirci o zaman iç içe, şimdiki gibi tribün tribün değil. yan yanayız gs'lilerle. elektrik kesildi, etraf karanlık. herkes yorum yapıyor tabi. bir tanesi" ali kemal gole gidiyordu. maçın tam kaldığı yerden devam etmesi lazım" diyor. film gibi yani. ama gerçekten de tam biz ali kemal'le kontra atağa çıkarken kesildi elektrikler. biri "yok olmaz öyle şey." diyor, "hakem atışıyla başlar maç." başka biri "ama haksızlık yav, golü atacağımızı anladılar, bilerek kesti elektriği bu galatasaraylılar." diyor.
neyse, karanlık bir süre devam etti.
sultan isimli bir arkadaş vardı arafilboyu'ndan, birden kalktı ayağa "ben gidiyorum." dedi. "nereye?" falan diye sorduk hepimiz.
"bu gs'liler kupayı çalarlar şimdi, ben gidip kupayı garantiye alayım gardaşum." dedi.
kupayı da olduğumuz yerden görebiliyoruz. kapalı tribündeyiz, şeref tribününe yakın. kupa da şeref tribününde, türkiye kupası. çok yakın bize.
etraftaki büyük otellerden gelen ışıklar çok hafif aydınlatıyor sahayı, loş bir ortam var. tabi, bir de, aynı anda binlerce sigara yanıyor tribünde ateş böceği gibi. kupa zifiri karanlık tribünde parlıyor hafif hafif...
bu dedi ki; "uşaklar bir el atın da koy verin beni aşağıya, garantiye alayım habu kupayı."
neyse, herkes "tamam." dedi, el ele verdiler, indirdiler aşağı, şeref tribünü tarafına geçti bu.
el ele, el ele vererek kupanın yanına kadar gitti; kupanın kulpuna taktı parmağı, çekiyor, çekiyor ama kupa gelmiyor.
bir taraftan da konuşuyor, "gardaşum!" diyor, "ne ağır kupaymış! çekiyorum, çekiyorum gelmiyor!"
neyse, bu yükleniyor, çekiyor, çekiyor ama yok kupa gelmiyor.
sonra kafayı kaldırıp bir bakıyor ki, komiserin kucağında duruyor kupa!
komiser bağırıyor bir anda, "ulan kupayı çalacaklar!" "kesin galatasaraylıdır bu, yakalayın bunu!"
komiser de trabzonluymuş meğer! o kadar inanmışız ki, gs'liler kupayı çalacak diye. meğer trabzonlu komiser de aynı şeyi düşünmüş.
neyse, sultan atladı sahaya kaçıyor, polisler peşinde bunu yakalamaya çalışıyor. sahanın içinde koşan koşana!
15-20 dakika sonra kan revan, ter içinde geldi bu; bütün sahayı koşmuş polislerle. döndü bana:
"habu yaptığımız işi gördün mü gardaşum?" dedi "kupa adamın kucağındaymış meğer!"