dağhan ırak'ın "hükmen yenik!: türkiye'de ve ingiltere'de futbolun sosyo-politiği" kitabından;
çok partili dönem (1945-1960): "özgür" dünyaya açılım
(...)
savaştan önce türkiye’ye uğramayan ingiliz takımları da 1945’ten sonra gelmeye başladı. belki bunun nedeni kulüplerin parasının yetmemesi olabilirdi, ancak 1949’da beşiktaş ile galatasaray, charlton’ı türkiye’ye davet ettiğinde, gereken 90 bin lirayı paunda çevirmek için mutlaka devletin yardımı olmuştu.
1946 ve 1947’de macar ve çek takımları da sıklıkla türkiye’ye geldi. bu takımlarla oynanan maçlar siyasi önem taşımaktan ziyade sportif ve ekonomik değere sahipti. bu ekipler, seyircinin gözünün alıştığı yunan takımlarından çok daha kuvvetliydiler. üstelik macaristan ve çekoslovakya henüz doğu bloku’na dahil olmuş da değildi. bahsedilen ülkelerden takım getirmek türkiye kulüpleri için ekonomik olarak karşılanabilirdi. üstelik siyasi açıdan türkiye’yle hemen hemen aynı durumdaydılar.
yunan takımlarıyla oynanan maçların sayısı da savaştan sonra arttı. işgal kuvvetlerinin yunanistan’dan ayrılmasından sonra türkiye’ye gelen ilk yunan takımı istanbullu rumların kurduğu aek (konstantiniye spor birliği) oldu. bu ziyaretten sonra türkiye millî takımı başta olmak üzere pek çok takım, hatta göztepe, aydınspor ve beykoz gibi ulusal ölçekte olmayan kulüpler dahi yunanistan’a turneler düzenledi. bunun iki nedeni vardı. birincisi; yunanistan’a gidip gelmek, bir ingiliz takımını getirmekten çok daha ucuzdu. ikinci neden ise tamamen siyasiydi. iki ülke de nato üyeliğine hazırlanıyordu ve bunun için karşılıklı ilişkilerin tamamen düzelmesi gerekiyordu. devletler nezdinde çok fazla problem kalmamıştı ancak kamuoyu sempatisi de eşit derecede önemliydi. futbol bu noktada oldukça işe yarıyordu.
ancak bir olay bu gidişatı biraz olsun sekteye uğrattı. 15 mayıs 1949 tarihinde türkiye millî takımı atina’da bir maç oynamıştı. türkiye’nin 2-1’lik galibiyetinden sonra bazı oyuncular yunan taraftarın sözlü tacizine uğradı. bu olay, türkiye’de türk millî talebe birliği tarafından protesto edildi. protestocular “yunanistan’la sporteması istemiyoruz” pankartları taşıdı. mecliste de dışişleri bakanı necmeddin sadak’ın yanıtlaması isteğiyle soru önergesi verildi. sadak bu tür olayların türkiye takımları arasında oynanan maçlarda da olabilen sıradan olaylar olduğunu söyledi. protestolar yatışırken, bu olayın en önemli tarafı ilerleyen yıllarda, özellikle de kıbrıs sorununun alevlendiği günlerde sahne alacak milliyetçi-muhafazakâr tmtb’nin ilk büyük eylemi olmasıydı. işin ilginç tarafı ise eylem gününe kadar maç hakkında yayın yapan gazetelerin maçta büyük bir olay çıktığını not etmemiş olmalarıydı. gazetelerin olayların “vahametini” bu tarz örgütlerin eylemleri yardımıyla idrak etmesi, özellikle 1955 yılından itibaren karşımıza tekrar çıkacaktı.