dağhan ırak'ın "hükmen yenik!: türkiye'de ve ingiltere'de futbolun sosyo-politiği" kitabından;
işgal maçları üzerine...
diğer taraftan, fenerbahçe istanbul’daki .rakiplerine kıyasla türk milliyetçiliğinin gelişmesine çok daha fazla katkı yapmıştı. özellikle istanbul’un işgali sırasında bu rol epeyce ön plana çıktı. takım işgal kuvvetlerinin takımlarıyla elli maç yaptı ve bunların 41’ini kazandı. bu, beşiktaş ve galatasaray’ın benzer rakiplere karşı yaptığı maçların toplamından daha fazlaydı. türk spor tarihi yazıcılığında, bu maçların sportif değeri genelde pek incelenmez. mesela türkiye futbol federasyonnu'nun çıkardığı tarih kitabında bu maçlar şöyle annlatılmaktadır: "özellikle istanbulda, işgal kuvvetlerine mensup askeri takımlarla yapılan maçlarda türk takımlarının kazandıkları galibiyetler futbolu bir “millî dava" hâline getirmiş ve milletin kırık gururunu okşayan olaylar olmuştur. işte bu yüzden futbol ülkemizde çok geniş kitleler tarafından sevilmiş; fenerbahçe, galatasaray, beşiktaş gibi kulüplerimizin futbol takımları, işgal kuvvetleri takımları karşısında elde ettikleri zaferlere milletin gönlünde unutulmaz yerler işgal etmişler ve bugün tüm yurdu kaplayan o büyük sevginin ilk tohumlarını işte mütarekenin o karanlık genlerinde atmışlardır."
bu tarz bir milliyetçi dil, türk spor tarihi yazıcılığında bir istisna değildir. hatta bu tarz bir dili kullanmayan kaynak bulmak imkânsıza yakındır. bu milliyetçi anlatı kendisini en çok meşhur general harrington kupası’nın aktarılmasında gösterir. 1923 haziranında işgal orduları kumandanı sir charles harrington tarafından istanbul'da düzenlenen bu kupa, tek maç üzerinden fenerbahçe ile işgal ordularından oluşturulan bir karma arasında oynanmıştır. maçı fenerbahçe, dönemin en iyi oyuncularından zeki rıza sporel’in tek golüyle kazanmıştır. rakip takımda dört oyuncu dışında hiç kimse aslen futbolcu değildir.
general harrington kupasının ve diğer benzer maçların şehirde yarattığı milliyetçi heyecan göz ardı edilemez. ancak bu maçlar günümüze aktarılırken kullanılan milliyetçi anlatı ve maçlara yüklenen değer sorgulanmalıdır. zira işgal kuvvetlerine karşı oynanan maçların, yerel etnik rekabetlerden ya da diğer yabancı takımlara karşı oynanan maçlardan farklı bir anlamı vardır. türk takımları işgal ordularından gelen maç tekliflerini kabul ederken, bir taraftan onların ülkedeki varlıklarını meşrulaştırma çabalarına yardım etmektedir. örneğin general harrington kupasında oynamak, aslında işgal kumandanının şehirdeki yönetici olma iddiasını kabul etmek anlamına da gelir. bu tür maçların istanbuldaki türk ulusçuluğuna yaptığı katkı anlatılırken, aynı zamanda meşruiyeti olmayan işgal kurumlarının kulüpler tarafindan sürekli muhatap alındığının da unutulmaması gerekir. sonuçta meşruiyetini tanımadığınız birinin adına düzenlenmiş bir kupayı bizzat o insanın elinden almak, siyasi açıdan pek bir mantık içermemektedir.
işe sportif açıdan bakarsak, bu maçlar genelde normal futbol maçları olarak algılanır. meselâ, halen fenerbahçe hakkında yazılmış en detaylı tarih kitaplarından biri olan rüştü dağlaroğlu'nun fenerbahçe spor kulübü tarihi’nde bu maçlar, tıpkı sıradan yabancı takımlarla oynanan özel maçlar gibi “yabancı takımlara karşı oynanan maçlar" kategorisinde listelenir. ancak, işgal kuvvetleri takımlarındaki oyuncuların pek çoğu aslında futbolcu olmayıp yâlnızca bu sporu seven hevesli askerlerdir. mesela general harrington kupası, haziran 1923’te, lozan görüşmeleri sırasında oynanmıştır. fenerbahçe'nin karşısına rakip olarak çıkardan takım, beş yıldır ailelerinden ve normal hayatlarından uzak ve terhise birkaç haftası kalmış askerlerden oluşmaktaydı. fenerbahçe ise 1922-23 cuma ligi sezonunu 12 maçın 11'ini kazanarak daha yeni şampiyon bitirmiş, aylardır antrenman ve maç yapan futbolculardan kuruluydu. dolayısıyla sportif anlamda bu iki takımı eşit koşullardaymış gibi görmek ve bunu normal bir futbol maçı olarak kabul etmek aslında hiçbir şekilde mümkün değil. ancak ulusçu tarih anlatısının temel görevlerinden birinin bu tarz aidi iflasların üstünü hamasetle sıvamak olduğunu unutmamak gerekir.