ilk basımı 2008 yılında olan harun çelik'in "bize her yer trabzon" kitabından;
trabzon hikâyeleri aslında biraz da gurbet hikâyeleridir. trabzonlular her ne kadar uzağa gitseler de toprağından ruhuyla ve kültürüyle hiç kopmayan insanlar değil midir? nereye gidersek gidelim, hem horonumuz, bir silahımız, bir de trabzonspor 'umuz değil midir yürek heybemizde taşıdığımız? ali kul 'u dinleyelim.
babama yalvara yakara 1976 yılında bir radyo aldırdım. kocaman bir kutu ama artık her hafta sonu maçları ve haftada bir kere yayınlanan trt-1'in "spor saati" programını dinleyebiliyordum.
1980'li yılların başıydı. köyümüzün mezradaki dağ evinde hayvanlarımızı bekliyorum. burası köyden yayan yaklaşık bir saatte çıkılabilen bir mekândı. bir cumartesi akşamıydı. radyomun pilleri bitmişti ve ertesi gün pazardı yani maçlar vardı. trabzonspor'un maçını dinlemeden nasıl durabilirdim. gece vaktiydi ve kar da bir metreydi. ben, o dağdan kendi kilom kadar ağırlıkta bir ağaç kütüğüne ipi bağladım. gece vakti sürükleyerek köye gidip bakkala odun olarak sattım. ardından saat 21.00 sularında, kazandığım para ile radyoma pil alarak yine gece vakti o karda, üstelik kar boyuma kadar çıkmış, o dağ yolunu, o şartlarda uğraşıp yürüyerek evimize ulaştım. hem kardan, hem terden sırılsıklam ıslanmıştım. eve geldiğimde ateşe doldurdum odunları ve demledim çayımızı. ateşin karşısında hem üstümü kuruturken, bir yandan da mis gibi odun ateşinde, közde demlediğim çayımı içerken, ertesi gün trabzonspor'un maçını dinleyebilecek olmanın huzurunu yaşıyordum.
ertesi gün babam, benden haber almak için köyden kalkıp yanıma gelmişti. radyomun pili olmadığını biliyordu. daha sabah saatleri olduğu için ben hayvanlarımızın otunu sapını yemini verdikten sonra, ateşimi yakmış, kahvaltımı hazırlamıştım. babamın gelişi de bu saatlere denk geldiği için, kahvaltıya birlikte başladık. bu arada sürprizimi yaptım, tahta terekte duran radyomun düğmesini açtım ve radyom gümbür gümbür çalmaya başladı. babam "ula hani pilin yoktu senin, nasıl çalayi habu radyo?" deyince gece yaşadıklarımı anlattım. babam anlattıklarıma inanamıştı. "ben gündüz vakti gelmeye zorlandum buraya, sen gece vakti, karda kışta, kurdu ve kuşu var, nasıl git. tin geldin?" diye sorunca babama şöyle cevap vermiştim: "trabzonspor aşkı bu baba. konu trabzonspor olunca hem gidilir, hem de gelinir"
not: anıda belli bir maç olmadığı için tarihe göre ilk trabzonspor maçına yazdım...