bir zamanlar golleri atan da attıran da baba hakkıydı
şükrü gülesin
heey koca hakkı, hey!... şimdi tribünde başkalarının attığı goller üzerine beyanat veriyorsun. bizim zamanımızda ise golleri atan da, attıran da sendin.
hattâ öyle ki, hakemi bile attırdın bir gün sahadan.. hiç unutmam onu: izmirdeki bir maçta, hakemin hatâları seni çileden çıkarmış, hakem sana «çık!» diyeceğine sen hakeme «çık!» demiştin. koca vali sahaya kadar girmiş, seninle konuştuktan sonra hakemin çakmasına karar vermişti. yan hakemi hakem yapıp maça devam ettiren, gene sendin kaptan..
bir defasında da, izmir'de mağlûbiyetten nasıl kurtarmıştın takımı... onu da hiç unutmam: sıcak bir havada altınordu ile oynuyorduk. ilk devreyi 3-1 mağlûp bitirmiştik. altınordu tozumuzu atmıştı sahada. «maç kurtulmaz» diye soyunma odasında dövünüyorduk ki... ne «soyunma odası!..» merdiven altıydı aslında... orada başımız önünde, üzülürken, birden kapıdan baba hakkı girdi. «çabuk bana tosyalı'yı bulun!» dedi. remzi tosyalı geldi. ceketini ilikledi. «buyur hakla kaptan» dedi. hakkı baba «ver şu dönüş biletlerini» diye bir gürleyiş gürledi... ben kapının yanına kaçtım. bize döndü yeten: «ruhsuz veletler!.. bu maçı kaybedin, istanbul’a yaya döneceksiniz... sizin gibi renksiz yobazlara ihtiyacı yok bu takımın... siz bilirsiniz!..» ikinci devre oyuna bu atmosfer içinde girmiştik.
daha beşinci dakikada hakem, santrahafımız halil'i (kasap halis'i) de oyundan atmaz mı? halil «hakkı ağabeye sormadan çıkmam» diye dayattı. hakem «yahy, dedi, hakem ben miyim, hakkı mı?» halil, hakkı kaptan'a sordu. baba hakkı durakladı, şöyle bir baktı. halil’e «çık» dedi. şerefe de «santrhafa geç!» dedi. ondan sonran mı? baba hakkı «metro goldwyn mayer aslanı» gibi şahlanmış, hiç konuşmuyor, kükrüyordu. bütün topları robot gibi ona atıyorduk. kaleci ve yedi altınordulu kaleye yığılmış, etten duvar örmüşlerdi. fakat baba hakkı, bu büyük futbolcu, tek başına altınordu'ya dört gol atmış, 3-1 mağlûp durumda olduğumuz maçı 5-3 kazanmamızı sağlamıştı. fakat maç gece de bitmemiş. baba hakkı, yanında izmir'in meşhur yıldızı sait altınordu olduğu halde, kordon’da paytona binmişti. arabacıyı indiren baba hakkı, paytonu öyle sürmeğe başlamıştı ki, biz ardından otomobille yetişemiyorduk... hey gidi hey!.. ne günlerdi... işte beşiktaş'ı, kara kartallar'ı hep böyle, baba hakkı'nın şahlandığı günlerin beşiktaş'ı olarak görmek istiyor gözlerim...