1-1 berabere biten maçta bulgar hakemin aczi oyunu çığrından çıkardı. siyah - beyazlılar revanş maçı için arnavut'a gitmek istemiyor. hakem kaya ve ayrel'i oyundan attı
namık sevik
dün gece oynanan beşiktaş - 17 kasım balkan kupası maçında büyük bir arbede çıkmış, futbolcular birbirlerini tartaklamış ve tekmelemişlerdir.
bulgar hakemin aczinin sebep olduğu ve daha ziyade misafir takımın centilmenlik dışı davranışlarından doğan olaylar, sporda efendilik yerine edepsizliğin bir örneğini teşkil etmiştir. denilebilir ki, 15 yıldan bu tarafa mithatpaşa stadında böylesine birbirine haince giren iki ekibin karşılaşmasına şahit olunmamıştır.
açıkça söyleyelim ki, beşiktaş kendi takımımız olduğu için değil, bu üzücü olaylara sonradan kendisini kaptırmıştır. tekme, sille, tokat... ve ondan sonra balkan futbol şampiyonası. yok böyle şampiyona., yok böyle centilmenlik., yok böyle 20. asırda gayri insani hareket.
22 kızgın adam ve bir âciz hakem, dün gece mithatpaşa stadını salhaneye çevirdi. atılan tekmenin sesi taa tribünlerde duyuluyordu. kezâ suratta şaklayan tokadın sesi de öyle. hele yerde kıvranan futbolcunun bir diğeri tarafından çiğnenişi ve sahanın muhtelif yerlerine kümelenen futbolcuların birbirlerinin gırtlağını sıkışı... eski model bir otomobil farına benzeyen mithatpaşa stadının reflektörlerinin aydınlattığı zeminde bir futbol maçı değil, sanki «kanlı meydan» filmini seyrediyor gibiydik. halbuki arnavut takımı pekâlâ da maça iyi girmişti.
sür'at, deplâsman, şut... hepsi mevcuttu. gayri ihtiyari kendi kendimize, «bak, arnavutlarda bile futbol bizden daha ileri» demekten kendimizi alamamıştık. işte tam bu sırada santrhafta bir pas alan pavlo, kaya'nın yanından bir ok gibi fırlayacak ve müthiş bir şutla ilk golü kaydedecekti. hareket güzeldi ve alkışlanmağa değerdi.
ondan sonra lüzumsuz tekmeler, tokatlar. bu arada coşkun, ahmet ve k. rahmi girdikleri pozisyonları bir parça değerlendirmiş olsalardı, beşiktaş ilk devreyi mağlup bitirmeyecekti. sonra ikinci yarı başladı. futbolcular kemikleşmişti âdeta. gergin asâplar, gittikçe gerilmiş ve 22 futbolcu, 22 gözü dönen adam haline dönmüştü. o kadar ki, kaya dahi, hani şu efendi ve hakikaten centilmen sporcu kaya, 43. dakikada sağhaf gizima’ya top yokken kafa vurmaktan kendini alamadı. ona arnavut takımından aurel bir tekme ile mukabele etti. aciz hakem, iki futbolcuyu atıyordu.
artık sertlik, tekme, oyunun tabii icabı haline gelmişti. bu tansiyon içersinde sağaçıktan içe kayan coşkun çok güzel bir şutla takımını beraberliğe ulaştıran gollü attı. misafir takımın sinirleri büsbütün gerilmiş, ilk devredeki oyundan eser kalmamıştı. şimdi artık herkes sahada top yerine adam kovalamağa başlamıştı. 73 dakikada yavuz amansız bir girişle pavlo'yu yere yıktı. pavlo, sedye ile sahayı terkediyordu. artık yedek arnavut oyuncuları, hakem, beşiktaş kulübü başkanı hakkı yeten ve polisler sahanın içine yerleşmişti. bir spor muhabiri yerine polis muhabirinin takip edeceği hâdiseler cereyan ediyordu sahada halkı yatıştırmak, oyuncuları yatıştırmak ve hâdisenin daha da büyümesine mâni olmak hiç de kolay olmadı.
tekme, sille, tokat yağmur altında geçen maçın bittiğini hakemin düdüğünün ilân etmesi «çok şükür bu maç bu kadarla sona erdi» demek bakımından bir müjde teşkil etti.