ilk basımı 2008 yılında olan harun çelik'in "bize her yer trabzon" kitabından;
kazım koyuncu cismen ölse de, bestelediği o güzel trabzonspor marsları ile tribünlerimizde hep yaşayacak. binlerce coşkulu taraftar onun şarkılarını söylerken, inanıyoruz ki o da bize eşlik edecek. o 'mı bir de emre şahin 'den dinleyelim mi?
kazım koyuncu ve çok sevdiği trabzonspor'u
allah'tan rahmet dileyerek tekrar anıyorum önce kazım'ı... gülbeyaz diye bir dizinin müziklerini yaparken ve bir-iki bölümünde şarkı söylerken tanıdık onu önce. "uy aha" şarkısına kafayı takmıştım o sıralar. diziyi sırf onun için izliyordum. ne de güzel diyordu "uyyy ahhhaaaa" diye.
ne bilirdim daha sonra avni aker'e marş olacağını ve her golden sonra bizi coşturacağını "uy aha"nın... kazım koyuncu'nun "hayde" albümü henüz çıkmamıştı ve o dönemlerde çok da tanınmıyordu.
bir gün türkiye kupası maçımız vardı istanbul'da. rakibimiz istanbulspor'du, maç ise güngören belediye stadında oynanacaktı. bmn'deki arkadaşlar ile tribündeki yerimizi almıştık. yanımda duran kardeşimin, "abi aşağı baksana, kim var orda?" demesiyle fark ettim uzun saçlı iki adamı. birisi kazım koyuncu, diğeri ise vokalisti harun'du, o dönem kazım'ı daha doğru düzgün kimse tanımıyordu. ben ise "dido" sarkısı ve "uy aha"ya hastaydım resmen.
kardeşim, "abi git bir konuş istersen" dedi. düşündüm adamı tanımıyoruz. havalı birisi çıkarsa canımız sıkılır diye düşünüyor, yanına gitmekte tereddüt ediyordum. gitmemeye karar verdim. tam o esnada fatih tekke golü attı ve hepimiz havalardayız. stat, boydan boya bordo mavi renklerle bezenmiş durumda. tribünler golün ardından "trabzon, trabzon" diye inliyor. o ara tekrar kazım'a baktım, öylesine mi yer almıştı tribünde yoksa gönül vermiş bir taraftar mıydı? kazım'ı çocuklar gibi sevinirken görünce, "tamam, bu uşak bizden" diye geçirdim içimden. kazım, gırtlağı yırtılırcasına "trabzon, trabzon, trabzon!" diye bağırıyordu.
bu galibiyet ile birlikte kupada bir tur daha atlamış olmuştuk. maçın ardından taksim'e geçmiş ve tüm dükkanları gezerek kazım'ın cd'sini aramıştım. ama maalesef yoktu. kime gitsem, "yok, kalmadı." diyordu. bulamamıştım ve bu da beni deli etmişti. aradan bir ay geçmişti ve kazım'ın yeni albümü olan "hayde" çıkmıştı. gittim hemen bir tane aldım kendime. albümü yapan sanatçı da trabzonsporlu olduğu için bir başka keyif veriyordu dinlemek.
ve gene bir trabzonspor maçı için istanbul olimpiyat stadyumu'ndaydık. kupa finaliydi ve gençlerbirliği ile oynuyorduk. gişenin önünde karşılattık kazım koyuncu ile. babamın misafiri için bilet lazım olmuştu. bu yüzden gişenin önündeydik. kardeşim hemen selam veriyor ve hal hatır soruyor kazım'a... kazım koyuncu gülümseyerek "sağolasın iyiyim, bizim uşakların maçını izlemeye geldik ama bir arkadaş gidemedi yoldan, fazla bir biletim var bilet alacaksanız hiç almayın bendekini veriyim size ziyan olmasın." diye karşılık veriyor. kardeşim emrah, "kazım abi parasını verelim ayıp olmasın sana." diyor. kazım'ın verdiği cevap "olur mu öyle hepimiz trabzonsporluyuz, burada yabancı yok." oluyor.
ben maç başlamadan 5 dakika önce geliyorum stada ve kardeşim "abi, kazım abi bana bilet verdi"' diyor. "helal olsun halis trabzonspor'luymuş." diyorum. maç başlıyor ve goller geliyor sağanak gibi. daha önce hiçbir türk takımı, maç hafta içi olmasına rağmen, olimpiyat stadı'nı trabzonspor taraftarı kadar dolduramamıştı. o mahşeri taraftar topluluğu olimpiyat stadı'nı "trabzon, trabzon" diye inletiyor.
maç bitmişti artık ve türkiye kupası bizimdi. statta şenlikler, kupa töreni ve tarihi bir geceyi daha yaşama şerefine erişmiştik şükürler olsun. maç bitti eve anca gece 1 gibi varabildik. yollar kapanmıştı izdihamdan. 50 bin kişinin aynı anda hareket etmesi çok güç olduğu için eve çok geç varabilmiştik. kazım koyuncu'nun bilet jestine hiç değilse teşekkür edebileceğim bir internet sayfası aramaya başladım. derken kazım koyuncu'nun forum sayfasına ulaştım ve hemen üye oldum. önce ziyaret defterine bir teşekkür yazısı yazdım fakat onu okumayacağını tahmin etmiştim, forumu takip etmeye başladım her gün belli aralıklarla.
kazım koyuncu trabzonspor'a marş yapacak, haberini forumda okuyunca mutluluktan havaya uçtum. acaba nasıl bir marş yapacak diye meraktan içim içimi yemeye başlamıştı. bir ay geçti aradan ve ses seda yok hala kazım koyuncu'dan. bunun üzerine albümü hangi plak şirketinin yapacağını araştırdım ve buldum. unkapanı'ndaki bürosuna gittim. trabzonspor albümü ne zaman çıkacak dedim ve biraz daha sürecek cevabını aldım. kazım'ın babylon konseri olacak haberi vardı kendi sitesinde ve ben de konsere gitmeye karar verdim. konser başladı, sahneye baktım gitarcısı metin'in üstünde bordo mavi trabzonspor'umuzun forması vardı. sahneye öyle çıkmış olması duygulandırdı beni. "helal olsun hepinize." dedim. öyle ya artık trabzonspor'lu oluşuyla övünen, konserlerinde bordo mavi formayı eksik etmeyen ve dinlemekten zevk aldığımız birisi çıkmıştı sonunda.
konser başladı eğlenmeye doyamadık, horon da horon, "biraz mola uşaklar." dedi kazım. dışarı çıktım, o arada bir baktım bmn'nin kurucusu çakır da orada. bağırdılar bana "ula emre sende mi buradasun?" diye. sohbet etmeye haşladık. çakır. av tekin. süleyman, fatih vardı hatırladığım kadarıyla. trabzonsror'u iyice masaya yatırdık konserde olmamıza rağmen. derken ara bitti. bmn tayfası bir şekilde konserde buluşmuştu. kazım coşturdukça coşturuyor, biz bordo mavi çekiyoruz herkesin içinde. konser bitti, hızımızı alamadan ve tadına doyamadan, herkes dağıldı bir tek kazım'in internet sitesindeki insanlar ve biz yani bmn tayfası kaldı.
kulisin arkasına gittik tanışmak için. herkesi içten ve sevgi dolu bir şekilde kucaklamaya başladı. bizimle tanışırken trabzonsporlu olduğumuzu söyleyince bana bir sarılışı vardı ki görmeliydiniz. hemen arkasında bulanan arkadaşına döndü ve gururla "bir insanın tüm sevdikleri mi bir arada olur! sağ olun kardeşlerim." dedi
kazım abi, "trabzonspor albümü ne zaman çıkacak, ne zaman dinleyeceğiz marşımızı?" diye sordum. "az kaldı, az sabredin uşaklar." dedi. "tek olmadığım için uzun sürüyor ama trabzonspor'umuza yakışacak emin olun." diye ekledi. bu güzel sohbetimizin üzerinden bir iki hafta geçmişti ki o unutulmaz "dalga dalga fırtına" marşı ve "uy aha trabzon" marşları geldi. karadeniz dalgaları gibi hırçın, yaylalar gibi serindi sözleri. her dinleyişimde trabzonsporlu olduğum için bir kez daha gurur duyuyordum.
işlerimden dolayı uzun süre internete girememiş, kazım abi ne yapıyor ne ediyor haberdar olamamıştım. sitesine girdim, belki bir konseri vardır umuduyla. ben konser haberi ararken, kazım'in kanser olduğu haberini okudum. ve işte o an yıkıldım. hemen arkadaşları aradım, işin aslı faslı nedir öğreneyim diye. arkadaşlar, "maalesef doğru." deyince yıkıldım.
toplanıp ziyaretine gidelim diye konuştuk. kemoterapiye girdiğini ve kendisiyle kimsenin görüşme sine müsaade edilmediğini öğrendik. belli bir tedavinin ardından biraz gücünü toparladığını ve konser vermek istediğini duyduk. en sonunda doktorundan konser verebilirsin iznini koparmıştı. "ha konser, ha kanser, yeneceğim bu illeti." diyordu. yeni melek konser salonu'nda kazım koyuncu konser verecek haberini duyduğumda hem sevindim, hem içim acıdı. kazım'ı sevindirmek için ne yapabilirim diye düşünmeye başladım.
onu sevindirecek şeyi biliyordum. bmn'den badaloğlu ve külünkoğlu'nu aradım. konser için kazım koyuncu'yu mutlu edecek bir planım olduğunu söyledim. içinde trabzonspor olan bir şeyler mutlu ederdi kazım'ı. bmn adına kendisine plaket verecektik. ama plaketin üstüne ne yazacaktık? tabelacıya kime ne için plaket hazırlatmak istediğimizi anlatınca, kendisinin artvinli olduğunu ve kazım koyuncu'yu en az bizim kadar iyi tanıdığını söyledi. tabelacı da kazım'in kanser olduğunu bizden öğrenmiş oldu. o da en az bizim kadar üzüldü ve "bu plaket için para falan istemem." dedi.
kazım' a hitaben: "önce sesini sevdik, sonra insanlığını ve sonra da öğrendik ki sen de bize, bordo mavimize sevdalıymışsın. sevgili kazım koyuncu, trabzonsporlular seninle gurur duyuyor." bu yazının üstüne bir de trabzonspor amblemi koyunca çok güzel oldu. badaloğlu ve külünkoğlu da plaketin üzerindeki yazıyı okuyunca çok duygulandılar.
konser günü gelmişti. dışarıda kar vardı, ben ise elimde plaketle "dolaşıyordum., kazım'ın sitesindeki arkadaşlarıma, konser başlamadan ' bakın kazım için ne yaptırdık trabzonsporlular!.." diyerek plaketimizi gösterdim. çok beğendiler ve kazım, boş yere trabzonspor'u tutmuyormuş doğrusu... diyerek bize takdir ettiler.
kazıma plaketi vermek üzere sahneye yanaşmaya katlığımda güvenlikçiler aramızda duvar oldular. hastalığı nedeniyle yanına yaklaşmanıza müsaade edemeyiz diye tutturdular. mecbur kaldık kazım'ın kemençecisi selim'e seslendik o bizim adımıza plaketi kazım'a verdi. konserden sonra grubumuzun lideri çakır'ı aramış kazım. "plaketiniz ile beni çok onurlandırdınız. sağ olasınız." demiş. çakır da bizler gibi kazım'ın yüzünde bir anlık tebessüm oluşturduğumuz için mutluydu ama buruk bir mutluluktu bu.
her gün takip ettik kazım'ın durumunu. kötü haberler geldikçe içimiz acıyordu. bir gün, sivaslı bir trabzonsporlu arkadaşım olan serkan, beni aradı ve "bord-mavi formayı giydim ve kazım'ın hastanesinin önündeyim." diye aradı. ikinci telefonu açtığında ise kazım'in ölüm haberini veriyordu; "emre başımız sağolsun, kazım'ı kaybettik." dedi ağlayarak. üzüntümden bir şey diyemedim. şok olmuştum. o sevecen, o iyi kalpli, o karadeniz'in asi çocuğu artık yok muydu yani? kazım tüm trabzonsporlulara sevdirmişti kendisini ve ardından tüm trabzonsporluları ağlattı.
cenazesinde trabzonspor formalı insanlar hep ön safta yer aldılar. tabutunu harbiye açık hava tiyatrosu'na taşıyan omuzların büyük çoğunluğu bordo mavi idi. sahneye konulan tabutun üstüne bordo mavi bayrak serildi ve son kez baktı kazım ile trabzonsporlular birbirlerine.
biz kazım'a söz verdik o gün. trabzonsporlular olarak şampiyonluk kupasını alıp mezarına götüreceğiz diye.
ruhun şad olsun kazım. allah'tan senin için rahmet diliyoruz.