romanya ve bulgaristan maçlarında uğradığımız iki farklı yenilgi, futbolumuzun geçirdiği krizin bur sonucudur. daha isabetli bir milli kadro teşkil edilebilir, seçimde daha dikkatli davranılabilir ve çalıştırma şekli daha etkili olabilirdi. bunlar bozgunun dar bir açıdan görülebilen sebepleridir.
dâvâyı daha geniş bir açıdan görebildiğimiz gün, farkın sahada oynayan takımlardan çok, spor islerini yöneten kadrolarda olduğu anlaşılacaktır. küçücük bir misâl verelim. sofya'daki milli maç 45.000 kişilik slavla stadında oynandı. slavia stadı son derece pratik, yemyeşil sahası ve rahat tribünleriyle rüyalarımızdaki tesislerden biridir. merak ettik, ne kadar zamanda yapılmış? 4 ayda hizmete açılmış. 4.5 milyon liraya çıkmış. biz 20 milyon liraya, 4 senede bir stad yapabildik. bu stadda maç oynatamıyoruz. dâvâyı derinliğine götürüp, buna bin tane acı. bin tane dertli misâl ilâve edebiliriz.
dava gençlik davasıdır
şimdi ne yapacağız, neler yapmalıyız?
1. önce devletin bir spor politikası olmalıdır. sayın kabine üyeleri ve sayın milletvekillerinin sporla ilgileri bâzı illerin gönlünü almak için lig'in 18 veya 20 takıma çıkarılmasına çalışmaktan öteye geçmemektedir. sporu gençlik divân olarak ele almak, onların işidir.
2. türkiye'de spor yatırımları arttırılmalı, tesisler, her türlü gençlik hareketlerine uygun sahalar, salonlar yaptırılmalı, plânlı çalışmalara girişilmelidir.
3. el beden terbiyesi teşkilât kanununun artık hiçbir değeri kalmadığı, bâzı iyi niyetli yöneticilerin elini ayağını bağladığı anlaşılmıştır. bütün kaynakları işletecek, zamanı değerlendirecek nitelikte bir kanun tasarısı hazırlanmalı ve bir spor bakanlığı kurulmalıdır.
4. beden terbiyesi teşkilâtı yeni kanunun ışığı altında, başından sonuna kadar değişik bir düzene girmeli, kademelerde geniş çapta revizyon yapılmalıdır.
5. türk sporcularının eğitim dâvâsını hal yoluna koymak, iyi sporcu yetiştirmek için spor akademileri açılmalıdır.
6. federasyonlar bugünkü dar çalışma sahasından çıkarılmalı. federasyon başkanlarına geniş yetkiler ve iş yapabilme imkânı verilmelidir.
işte sonuç
gittik, yenildik ve döndük. giderken. futbol federasyonu başkanı muhterem özyurt idi. dönüşte karşımıza orhan şeref apak başkan olarak çıktı. özyurt da, nöbeti alan apak gibi iyi niyetliydi. dâvâya gençlik yönünden önem veren özyurt, sonunda uzun bir süre çalışarak hazırladığı plânını gerçekleştirebilecek ortamı bulamadı. derdini anlatamadı, kimseye daha doğrusu. türkiye'de sporun başına belâ olan anlayış, onun da başını yedi. şimdi, uzun bir tecrübe devresi geçiren apak başta. apak, federasyon başkanlığından ayrılırken «yapmayı tasarladığım işler yarıda kaldı» demişti. teşkilâtçılığına ve yapıcılığına inandığımız apak, yarıda kalan işleri tamamlayabilecek midir? temenni edelim ki; yapabilsin, başarsın. bir gün özyurt'un başına gelen onun da başına gelirse üzülürüz.
bu yazılarda çözülüşün sadece futbolumuzda olmadığını anlatmaya çalıştık. bütün kurumları, bütün dalları ile türk sporu hastadır. ta hep beraber hastalığın üzerine yürüyüp, hastayı ayağa kaldıracağız, ya da cenaze töreninde buluşacağız!