futbolcular sordu: "biz şimdi nereye bağlıyız?" cevap: "nato'ya ve cento'ya"
* 5 mayıs 1965. bugün istanbul’dan ayrılışımızın tam haftası... 7 gündür yollardayız. 7gündür memleketimizden uzaktayız. parmak hesabiyle dönüşümüze tam 7 gün kaldı. çocukların yüzlerine bakıyorum; neşesiz bir topluluk. bir yerde seyahat heyecanı ve zevki etkisini kaybediyor ve özlem başlıyor. biri çıksa da «görülen lüzum üzerine bulgaristandaki maçlardan vazgeçildi» dese, bayram olacak.
* «görülen lüzum üzerine» bir hayâl, daha doğrusu bir gizli arzudan ibaret. muhterem özyurt’u, «görülen lüzum üzerine» görevinden azletmişler. işte destek olan bu... sayın devlet bakanı öyle lüzum görmüş olacaklar... yurt dışında böyle bir haberi duymak. ne yalan söyliyeyim insanın içini burkuyor. hani yurt dışında gazetem adına bir işi takib ederken, işimden kovulduğumu haber almış gibi oldum...
millî takım kafilesi yurt dışında iken federasyonu düştüğünü hatırlamıyorum. garib bir durum ortaya çıktı. macaristan ihtilâlinde macar milli takımı yurt dışında idi. hatırlayacaksınız. geri dönem hleri puşkaşlari koçişler, o bütün şöhretler sahipsiz takım hüviyetiyle avrupada güney amerikada bir cambazhane kumpanyası gibi turneye çıkmışlardı çaresizlikten. benzetmek gibi olmasın ama, bizim milli takım da şimdi hazır bulgaristan’a kadar gelmişken, şöyle avrupaya kadar uzansa, italya'ya, almanya'ya, fransa’ya ve ya isviçre’ye kadar uzansa ve kendi hesabına maçlar yapsa?...
* bu sabah tuna nehrinde vapurla gezinti yaparken, futbolcular kendi aralarında şöyle konuşuyorlardı: «biz şimdi kime, nereye bağlıyız?». bir ses yükseldi: «nato’ya ve cento’ya...»
* azilden sz açmışken, üç futbolcunun da azline değinmek lâzım. idareciler bir gece kulübüne gidip otele geç döndükleri için üç futbolcuyu azlettiler. üçü de kafile ile yiyor, içiyor, gediyor, antrenmana çıkıyor, fakat oynatılmıyorlar. lâf aramızda şenol daha bükreş'te iken azledilmişti ya, neyse. fevkalâde bir hal olmazsa üçü de oynatılmayacak. şenol ve sağaçık yılmaz’ın yerine adam koyarsın olur biter. fakat kaleci için öyle değil. ali, allah saklasın sakatlanırsa ne olacak? hemen söyliyelim ne olacağını. antrenör cihat arman soyunup kaleye geçecek... o da sakatlanırsa.... üzülmeyin, üzülmeyin bir kalecimiz daha var yedekte: istanbulsporun eski kalecisi saim kaur...
* menecer puppo sandro salam meraklısı... adamcağız bükreş’te aramış, taramış, binbir zahmetten sonra 1.5 kilo salam almış. rusçuk'a gelince, otelin garsonlarından birini bulup, «şunu frijidere koyun» demiş ve garsonlar «frejiler frejiler» diye söylenerek gitmiş. hikâyenin sonu: sabah kahvaltıda herkesin önünde puppo'nun salamları ince ince kesilmiş durmuyor mu?.. meğer «frejiler», bulgar lisanındı, «ince ince kesmek» anlamım taşırmış. gitti puppo'nun salamları sonunda... bizim hikâyemiz de salam hikâyesinden başka hikâye değil zaten...