ilk basımı 2004 yılında olan hakan kulaçoğlu'nun "fırtına, ihtilal, efsane... trabzonspor" kitabından;
mehmet tan'ın "suat ile özkan" başlıklı yazısından;
trabzonspor son şampiyonluğunu 1983-84 sezonunda elde etmiştir. o sezon, trabzonspor'un başardığı en son sezondur.
3 ekim 1982 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurulda, genç, dinamik ve o zamana kadar kimsenin tanımadığı bir isim, mehmet ali yılmaz, 35 yaşında trabzonspor başkanlığına seçilmiştir.
kurumsal bütünlük, ekonomik refah ve değişim gibi söylemlerle iki günde başkanlık koltuğuna oturan yılmazla, bir yandan son şampiyonluk kazanılırken, öte yandan ise değişim adına başkalaşım yaşanmaya, kendini var eden değerleri reddetme ve kimlik kaybı dönemi başlamıştır.
tarih, 7 nisan 1985...
trabzonspor, ordu deplasmanındadır. k. hasan'ın beraberliği getiren golünden sonra ve maç bitiminde büyük olaylar meydana gelir. trabzonspor'da dayak yemeyen futbolcu ve teknik adam yoktur.
ihtilal döneminin izleri henüz silinmemiştir. ve, zamanın ordu valisi necati çetinkaya, ordu şehir stadı'nın tam karşısındaki polis karakolunun kapısından olanca haşmetiyle "burayı şırnak mı zannettiniz?" diye bağırmaktadır.
9 nisan 1985 pazartesi sabahı, güneş gazetesi sahibi ve trabzonspor başkanı mehmet ali yılmaz, eski günlerin tam aksine trabzon'a tek tabanca gelir. o dönemde trabzonspor kulüp binası, şimdi yerinde çirkinlik abidesi bir sitenin bulunduğu, trabzon futbol tarihinin soluk aldığı bir mekân olan nemlioğlu cemal sokaktaki ziya bey sahası'ndadır.
sabah meşvereti, öğle yemeği derken yönetim kurulu saat 15.00 gibi toplantı için kapıları kapatır. trabzonspor yönetim kurulunun özkan sümer hazretleriyle ilgili çok ciddi sıkıntılarının olduğu bilmiyor, bir karar alınacağı tahmin ediliyordu ama, iki gün sonra galatasaray ile oynanacak türkiye kupası yarı final maçı öncesi bir "kovulma" kararı çıkması beklenmiyordu.
saat 20.45... yönetim kurulu toplantısı bitmiş, zindan gibi bir yüzle toplantıdan çıkanların ağzını bıçak açmıyor.
güneş gazetesinin sahibi ve patronumuz. bugünkü gibi hatırlıyorum. yılmaz, binadan tek başına çıktı. o tarihî binanın merdivenlerini o bilinen halinin dışında son derece ağır indik. hani, sallana sallana derler ya, işte öyle. hacıkasım mahallesi'nin, şimdi cudi bey ilköğretim okulu olan kanuni ortaokulu önündeki sokakta belediyenin altyapı çalışmaları vardı. nemlioğlu cemal sokağı'nın başına kadar tek kelime etmedik...
sokağı döndük, döner dönmez de "özkan'ı kovduk" dedi, başkan. sendelediğimi, altyapı çalışmalarından dolayı köstebek yuvasına dönmüş sokakta uluorta bir çukurun içine düştüğümü, düşerken de "hata... yanlış" dediğimi hatırlıyorum.
otele gidinceye kadar kısa aralıklarla konuştuk. kovulmaya sebep olan olayları sıraladı ve kendince yorumladı, yılmaz. tuncay'ı, kemal'i anlattı. küfürleri sıraladı.
başkan mehmet ali yılmaz, kimsenin trabzonspor'dan büyük olamayacağını anlattı. nerden bilebilirdim, o günden nasıl anlayabilirdim, trabzonspor'da mehmet ali yılmaz'ın kendinden büyük kimseyi kabul etmeyeceğini ve içine sindiremeyeceğini...
çok sonradan satın aldığı otel özgür'ün tam önüne geldik; istirahate çekilecekti.
"yazalım mı" dedim.
"hayır" dedi.
ve ekledi:
"derler ki, kendi gazetesine haber uçurdu."
çok uzun bir geceydi.
yılın haberine yürek mi dayanır. vakit geçirmeden güneş gazetesinin o dönemdeki spor servisi istihbarat şefi sansal büvüka'yı aradım.
bana kalırsa haberi vermeliydik. şansal da öyle düşünüyordu. gece sekreteri ali sami alkış, başlığı bulmuştu bile: "sümer idam edildi."
son nokta, gece 23.30 sıralarında patron mehmet ali yılmaz ile spor müdürü necmi tanyolaç'ın telefon görüşmesinde koyuldu: ayıp olur...
içim hâlâ yanar. bir kararın yanlışlığını düşünemeyenler, etik açıdan ayıplığını öne sürerek buz gibi bir haberin içine kan doğradılar.
bomba elimizde patlamıştı. biz güneş olarak vermeyecektik, tamam. ya hürriyetçiler ne yapıyordu, şansal en çok onu merak ediyordu. milliyet"ten nezih ağabeyle, nezih alkışla konuşmuş, içi rahattı.
merak edilenler işin muhabetindeydiler. mehmet ali yılmaz, otelin 101 numaralı odasındaydı; "yazalım, yazmayalım"a direniyordu. iki kat altta da hürriyet ekibi demleniyordu, dünyadan bihaber.
gece yarısını çok geçmişti, ağzıma bir lokma koymadan eve gittim; sabah ola hayrola...
ordu'da polisten dayak yiyen sümer'e bel fıtığı teşhisi konmuştu. boylu boyunca, sert bir zemin üzerinde yatarken, gece 21.30 sıralarında yönetim kurulu üyesi suavi kaptan tarafından "sarı zarf tebliğ edilir sümer'e. fazla tepki vermez. sadece evine gelenleri kovalar.
ayağa kalkar, telefonlara sarılır; ama kimse telefonuna çıkmaz. kovulmaktan çok bu kahreder sümer'i.
ertesi gün, saat 11.00'de, kararın alındığı yönetim kurulu odasında ve mehmet ali yılmaz'ın başkanlık koltuğunda verip veriştirir:
- beni faşistçe idam ettiler.
sümer'in sözlerinin en hafifiydi faşistlik... trabzonspor'un çöküş süreci böyle başlar. büyük takım, inandırıcılığını yitirmiştir. bir daha da dikiş tutmaz...