ligin ikinci yarısındaki diyarbakırspor-bursaspor maçı, olumsuz anlamıyla, tam bir rövanş (intikam) olur. bursa’daki maçı unutamayan diyarbakırspor taraftarı ligin ikinci yarısında şehre gelen bursaspor’a fiilî saldırılarla cevap verir. maçtan önce bursaspor’un otobüsü yoğun taş yağmuruna tutulur. tribünlere asılan “ülkemizi sizden çok seviyoruz”, “bize bir özür borcunuz var”, “tenlerimiz ve gözlerimiz farklı renkte olsa da akan gözyaşlarımızın rengi aynı” yazılı pankartlar çok güzeldir. bu pankartlar diyarbakır taraftarının bursa’daki ırkçı saldınlara güzel bir cevabıdır ama ne yazık ki tribünlerin sahaya dönük tavrı aynı olgunlukta olmamıştır.
maç yoğun protesto ve kürtçe marşlar eşliğinde, oldukça gergin bir havada başlar. bursasporlu futbolcular taç veya korner atmaya geldikleri anda üzerlerine maddeler yağar. 17. dakikada diyarbakır tribünlerinden atılan bir cismin yardımcı hakemin başına isabet etmesi nedeniyle hakem önce maçı durdurur sonra da tatil etme karan verir. diyarbakır cephesi hakemin maçı oynatmak niyetinde olmadığı kanısındadır.
maçın tatil edilmesi kentteki öfkeyi arttır ve stadyum çevresindeki cadde ve sokaklarda taraftarların tepkisi devam eder.
polisle diyarbakır taraftan arasında çatışma yaşanır, taraftarların attığı taşlara polis biber gazı ve tazyikli suyla karşılık verir.
olaylar uzunca bir süre devam eder.
türkiye futbol federasyonu diyarbakır’da oynanan bursaspor maçında diyarbakırspor’u hükmen mağlup sayarak, maçı 3-0 bursaspor’un lehine tescil eder ve diyarbakırspor’a üç maç tarafsız sahada oynama cezası verir.
sonraki hafta, 14 mart 2010 günü istanbul’da oynanan istanbul büyükşehir belediyespor maçında da olaylar çıkar. oysa maç öncesinde diyarbakırsporlu taraftarlar centilmenlik örneği göstererek, rakip takım oyuncularını alkışlamışlardır.
maç da gayet normal bir havada başlar ve devam eder. maçla ilgili olmayan tek şey diyarbakırspor taraftarının bursaspor’a tepkisidir. diyarbarsporlu taraftarlar, maç sırasında ara ara, “herkes kardeş, bursa kalleş” diye tezahürat yapar. maçın ilk yarısı 0-0 sona erer. maçın ikinci devresinin 87. dakikasında ibb’nin 1-0 öne geçmesiyle başlayan olaylar, diyarbakırspor taraftarının sahaya inmesiyle büyür. sahaya giren 50-60 kişilik diyarbakırspor taraftarı maçın durdurulmasına neden olur. hakem hüseyin göçek, yardımcıları ve sporcular sahayı terk ederler. bir süre sonra tribünler boşaltılır, ancak hakem maça devam karan vermez ve maç tatil edilir. maçın tatil edilmesinin ardından yaşanan olaylara karıştıkları iddiasıyla 10 diyarbakırspor taraftan gözaltına alınır.
türkiye futbol federasyonu, yaşanan olaylar nedeniyle tatil edilen maçı, 1-0 istanbul büyükşehir belediyespor lehine tescil eder. ayrıca pfdk’ya sevkedilen diyarbakırspor’a üç maç seyircisiz oynama cezası verilir. maçtan sonra gözaltına alınan 10 taraftar hakkında dava açılır. savcılık maç sırasında yaşanan olaylarla ilgili soruşturma başlatır. istanbul cumhuriyet savcısı hikmet usta tarafından hazırlanan iddianamede, sahaya inen taraftarların maçta olay çıkarmakla “pkk propagandası yaptıklarını” iddia ederek, molotof kokteylli gösterilere katıldığını ileri sürer.
fitili bursa’da ateşlenen bu “olaylar” silsilesi sonunda diyarbakırspor’un başını yakmış, takımın ligde kalma mücadelesi daha da zorlaşmıştır.
oysa spor yazarlarına göre, aksine, diyarbakırspor kollanmıştır. işlenen suçların cezasının doğrudan küme düşürme olması gerektiği, ama bunun yapılamadığı görüşü ağır basar. “üst üste iki maç ceza alan bir takım ligden düşürülür” kuralı uygulanmamış ve takım, diyarbakır’ın ve bölgenin hassasiyetleri göz önüne alınarak ligde şimdilik tutulmuştur.
bütün bu süreçte diyarbakırspor ekonomik olarak da sıkıntı içindedir. personele iki yılı aşkındır para ödenmediği ortaya çıkar. yine bu dönemde diyarbakırspor’da forma giyen 13 futbolcu alacakları için tff’ye başvurur. bu olumsuzluklar başkan çetin sümer’in çok da umurunda değil gibidir. futbolcuların yaklaşık 7 milyon lira alacakları bulunmasına rağmen, yöneticiler hiçbir çaba göstermez. tff’ye başvuran diyarbakırspor’un kaptanı banş ataş’ın basın açıklamasında “ben mecbur kaldım. yönetim beni buna zorladı. beni isteyen başka bir takıma vermelerine istedim. hiç umursamadılar. ben 240 bin tl alacağıma karşılık federasyon’a başvurdum. alacaklarımı son kuruşuna kadar alacağım!” der.
futbolcular tff’ye başvururken, aynı gün içerisinde kulüpte istifalar başlar. kulübün basın sözcüsü ve 2. başkan suat önen zehir zemberek açıklamalarda bulunarak istifa ederler. suat önen şu açıklamayı yapar:
“süper lig’in son 10 yılı bana göre çok karışık ve bulanık. geçen yıllarda lobisi güçlü olan sivasspor şampiyon yapılmak istendi ancak olmadı. bu sezon bursaspor’un şampiyonluğu şekil itibariyle deniz baykal’ın chp genel başkanlığından istifa nedenine benziyor. bursaspor’un korunduğunu düşünüyorum ve hatta büyük takımlar da bursaspor’un şampiyon olmasını istediler.
diyarbakırspor devlet takımı değil. bu söyleme katılmıyorum. geçmişte takıma verilen destekler hep yanlış şekilde kullanıldı ve takım batağa sürüklendi. diyarbakırspor devlet takımı değil. öyle olmadığı şimdi net bir şekilde ortaya çıktı.”
ligden düşen takım parasızlıktan kırılırken, başkan çetin sümer, görevinin başında olduğunu söyler ve ardından 6 haziran 2010’de dolmabahçe’de yapılan açılım toplantısına katılır. başbakan erdoğan’ın başkanlık yaptığı, kulüp ve federasyon başkanları, yöneticiler, teknik direktörler ve spor dünyasının önemli isimlerini bir araya getiren toplantıda çetin sümer “federasyon başkanı benim bir röportajımın ardından o gazeteyi arayıp ‘neden kürtlerle konuşuyorsunuz?’ diye sordu!” deyince tansiyon yükselir. çetin sümer’in konuşması şöyledir:
“biz diyarbakırspor olarak bu kentteki futbolu ve sosyal yaşamı desteklemek için her şeyi yaptık. özveriyle çalıştık. ancak tff bize haksız ceza verip diyarbakır’da futbol oynamamıza engel oldu. küme düşmemizin en büyük sorumlusu onlardır. ayrıca tff başkanı, benim bir gazeteyle yaptığım röportajdan sonra o gazeteyi arayarak ‘pkk’lılarla neden konuşuyorsunuz?’ diye sordu. ben pkk’lı değilim!”
bunun üzerine mahmut özgener, “burası tartışma yeri değil. diyarbakır başkanı’nın haksız ithamlarına cevap gereği duymuyorum,” diye konuşur.
başbakan erdoğan, bu tartışmaya müdahale etmez ve sessiz kalır.
mahmut özgener’in görüştüğü gazeteci hürriyet gazetesinden ismail er’dir. başbakan recep tayyip erdoğan’ın yaptığığı “spor zirvesi”nde gündeme gelen görüşmeyi reddeden mahmut özgener’in ilgili gazeteci ismail er’i aradığı bilgisi ise daha sonra www.diyarbakirspor.org sitesi tarafından doğrulanır. çetin sümer gelişmeler üzerine bir açıklama daha yapar:
“bu olay nisan ayının sonunda gerçekleşmişti. hürriyet gazetesi benimle röportaj yapmak istedi ve beni ikitelli’deki binalarına davet ettiler. röportajda ismail er ve müdürleri mehmet arslan vardı. röportajı yaptık. birkaç gün sonra röportaj yayımlandı. sanırım, yanlış hatırlamıyorsam ya 24 ya da 25 nisan günüydü. point otel'deydim. ismail er otele beni ziyarete geldi. sohbet ederken o sırada mahmut özgener ismail er’i aradı. o gün benim röportajım çıkmıştı. 5-6 dakika konuştular. konunun benimle ilgili olduğunu anladım. kapattığında ne dediğini sordum. ne dediğini öğrenmek için biraz zorladım. ‘mahmut bey bana sitem ediyor. ‘neden pkk’lılarla röportaj yapıyorsun?’ diyor. yani size sallıyor’ demişti...”