diyarbakırspor, 2001’de zirve lige yükseldiğinde sadece diyarıbakır’da değil, bölgenin diğer illerinde de sevinç gösterileri düzenlenmişti.
diyarbakırspor’un bölgede böyle geniş bir coğrafyada sevilip geniş taraftar kitlesine sahip olması elbette sadece başarıyla açıklanamazdı. diyarbakırspor, hiç kuşkusuz türkiye’de yaşayan neredeyse bütün kürtlerin yeşil sahalardaki temsilcisiydi.
26 eylül 2009’da oynanan bursaspor-diyarbakırspor maçı, ankara-diyarbakır-brüksel-lmralı-kandil odaklı açılım sürecinin en hararetli zamanlarına denk geldi. diyarbakırspor taraftan bursasporlulann ırkçı tepkisine maruz kaldı.
maç öncesinde, stadyuma olağanüstü bir hazırlık göze çarpıyordu. tribünler türk bayraklanyla donatılmıştı, durmaksızın “şehitler ölmez vatan bölünmez” ve “kahrolsun pkk” sloganları atılıyor, araya toplu halde söylenen galiz küfürler de karışıyordu. gerçi bursa tribünleri zaten “milliyetçi hassasiyetiyle” biliniyordu, özellikle çatışmalarda hayatını kaybeden askerlerle ilgili haberlerin geldiği günlerde böylesi tezahüratlar ve gösteriler, alışıldık uygulamaydı. ancak bu defa, olağanın ötesinde bir gerilim, bir öfke vardı. nitekim bursaspor başkanı ibrahim yazıcı, maçtan iki gün sonra yaptığı açıklamada: “bu sefer olaylar biraz daha farklı bir şekilde, biraz provoke edilerek yapıldı,” diyecekti muhtemelen bazı odaklar, bursaspor-diyarbakırspor maçını, “kürt açılımına” yönelik milliyetçi tepkiyi sahnelemenin bir fırsatı olarak değerlendirmişlerdi. bu atmosferde, az sayıdaki diyarbakırspor taraftarlarının kendi sloganlarına katılmaması, bursa tribünlerinde “tahrik unsuru” olarak yorumlandı ve saldırgan bir tepkinin kabarmasına yol açtı. bu maçla ilgili bir söyleşide bir genç taraftarın söyledikleri, bu “tahrik” algısının örneğidir: “şehitleri vuran futbolcular değil bunu biliyoruz, ama onlar madem ki pkk’lı değiller, türkler, neden biz istiklâl marşı’nı söylediğimizde ve ‘şehitler ölmez’ dediğimizde alkışlamadılar? geçen hafta manisa’daydık, hep beraber ‘kırmızı beyaz en büyük türkiye’ diye bağırdık. onlar da bizimle birlikte bağırsalardı, alkışlasalardı. (...) buraya gelen insanların en az 250 tanesi dtp’ye oyunu veriyordur, yani buraya gelenler de pkk’lıydı. sütten çıkmış ak kaşık değillerdi. dağa çıkıp şehitlerimizi vurmasalar da, düşüncede hepsi pkk'lıydı. bence masum değiller, az bile yaptık, ağabeylerimizi dinlemeyip, onlara iyi bir uğurlama yapabilirdik texas’ın yüzde 90’ı milliyetçidir ama siyasi görüşümüzü ön plana almıyoruz. bizi sinirlendiren türk bayrağından rahatsız olmalarıydı. maçtan sonra kendi web sitelerinde bir açıklama yaptılar, neden başka maçlarda o kadar büyük bayrak açmıyormu-şuz ve pkk’ya küfrediyormuşuz diye. belki biraz daha fazla küfretmiş olabiliriz ama neden gocunuyorlar?”
diyarbakırspor tribününde açılan gaffar okkan posterinin “öcalan’ın resmini açıyorlar,” diye yorumlanmasıyla provokasyon doruğa ulaştı. diyarbakırspor tribünlerine taşlar, koltuklar yağdı. on kişi yaralandı, bunlardan biri de babasıyla maça gelmiş bir çocuktu.
aynı bursaspor taraftarları, 5 aralık 2010’da beşiktaş ile deplasmanda oynanan maçta, siyah-beyazlı takım taraftarlarına “ermeni köpekler, beşiktaş’ı destekler!” diye bağırmıştı. bu maçın ardından, “ırkçılığa dur de” girişimi bursaspor taraftarım aralık ayının ırkçısına aday gösterdi. bursaspor taraftarı, oylamaya katılanların yüzde 51 oyuyla aralık ayının ırkçısı seçildi.
maçtan sonra milliyet yazarı can dündar, köşesinde ırkçı saldırıda birinci sorumluluğun devlet’e ait olduğunu yazıyordu:
“tribünleri bu ölçüde politikleştiren, şimdi o politikleşmeden yakınır görünen devlet’in bizzat kendisidir.
dolayısıyla şovenizmin durması da tribündekilerin insafına değil, devlet’in tavrına bağlı...
italya’da zoro’nun tepkisinden sonra uefa duruma el koymuş, uyarılan italyan futbol federasyonu da artan ırkçılığa karşı önlem almak zorunda kalmıştı.
ırkçı tezahüratta hakeme maçı tatil etme yetkisi verilmesi, taraftan ırkçılık yapan kulüplere yaptırım uygulanması, maçların 5 dakika geç başlatılması o dönem gündeme gelmişti.
caydırıcı önlemler, ırkçı tezahüratı bitiremedi, ama azalttı.
şimdi top, bizim futbol federasyonu’ndadır.
bu rezaletin sürüp sürmeyeceğine onlar karar verecek.
derhal ve çok sert önlemler alınmazsa statlardaki ırkçılık daha da büyüyecek ve korkanm sonunda şiddete bulanacaktır.”
sevindirici yan, bu ırkçı saldırganlığa yönelik oldukça fazla tepkinin gelmesiydi. milliyetçi ve “vur kurtul” cu yorumlarıyla tanınan dönemin ünlü ligtv yorumcusu erman toroğlu bile bursasporluları kınadı. hatta seyirciler toroğlu’nun, öcalan’a küfredilmesini bile uygunsuz bir tepki gösterme biçimi olarak eleştirdiğini duydular. star ana haber sunucusu uğur dündar, diyarbakırspor aleyhine statlarda yapılan tezahüratlara tepki göstermek için diyarbakır formasıyla haber sundu. bu tutumda muhtemelen, o aralar hükümetin ve devlet’in resmî politikası olarak sürdürülen “kürt açılımı” çizgisine riayet etme eğiliminin medyada, hâkim olmasının etkisi vardı. buna karşılık örneğin yılmaz özdil, bursasporlulara yönelik tepkileri protesto amacıyla sembolik olarak bursaspor forması giymişti!
maçtan sonra diyarbakırspor’a bazı takımlardan da destek mesajları geldi. en ilginç destek akp’nin kalelerinden ve cumhurbaşkanı abdullah gül’ün memleketi kayserispor’dan gelmişti. kayserililer, bursaspor maçında yaşanılanları sert bir dille eleştiriyordu. bazı kayserisporlu taraftar dernekleri ise 24 kasım günü oynanacak maç öncesi diyarbakırsporlu futbolcuları kamp yaptıkları otelde ziyaret etmiş, her iki takımın taraftarları maç öncesi kahvaltıda bir araya gelmişti. diyarbakırspor’a yönelik deplasmanlardaki olumsuz tezahüratlara tepki gösteren kayserili futbolseverler, maç sırasında da diyarbakırspor’a dostluk mesajları vermişti.
ama asıl önemlisi, futbol federasyonunun bu olay üzerine nasıl bir tavır alacağı, nasıl bir yaptırım uygulayacağı idi. türkiye futbol federasyonu'nun istinye’deki merkezinde diyarbakırspor ve bursaspor kulüplerinin başkanları ile tff başkanı mahmut özgener’in katıldığı bir basın toplantısı düzenlendi.
toplantıda konuşan özgener, türk futbol kamuoyuna çağrıda bulunarak, bursa’da oynanan bursaspor-diyarbakırspor karşılaşması sırasında yaşanan olayların tüm spor ailesini derinden yaraladığını belirterek, sporun ve dolayısıyla futbolun, türkiye’de ve tüm dünyada “kardeşliği, fair-play’i ve birliği” öne çıkarması gereken olgular olduğunu ifade etti. “futbol, ülkemizin göz bebeği olan bir spor dalı olduğu gibi üzüntüde ve sevinçte tüm ülkemizi birleştiren, kenetleyen en önemli değerlerimizden bir tanesidir,” diyen özgener açıklamasını şöyle sürdürür:
“futbol, bu birleştirici özellikleri içinde barındırmadığı ve bu değerlerden uzaklaştığı takdirde, başta gençlerimiz olmak üzere, hiç kimseye, hiçbir yarar sağlamaz. şiddete yol açabilecek her türlü davranış, küfür gibi olayların yanı sıra siyaset ve siyasi nedenlerden dolayı gösterilen tüm tepkiler, futbolla asla bir araya gelmemesi gereken olgulardır. siyasi konulan, amacı ne olursa olsun statlarımıza ve tribünlerimize taşımak hem futbolumuzda, hem de ülkemizde onarılması çok zor tahribatlara yol açma tehlikesi taşımaktadır. siyasi konulan, rekabetin, adrenalinin, mücadelenin en yüksek seviyelerde yaşandığı spor sahalarına taşımak, istenmeyen olayların yaşanmasına yol açabilir. ülkemiz bu konuda geçmişte de birçok tatsız tecrübe yaşamıştır. ülkemiz liglerinde yıllardır mücadele eden güzide bir kulübümüzün ismini siyaset bir yana bir terör örgütü ile birlikte anmak, kulübümüze bu yönde ithamlarda bulunmak hiçbir koşulda kabul edilebilir bir durum değildir. bu ithamların sadece bir kulüp taraftan tarafından değil, zaman zaman birçok statta tekrarlandığını üzülerek gözlemlemekteyiz. statüsü veya ligi her ne olursa olsun, hiçbir kulübümüzün bu ve benzeri bir yaklaşımla karşılaşmaması için gerekli her türlü önlemi alma konusunda kararlıyız.”
özgener’den sonra söz alan diyarbakırspor kulübü başkanı çetin sümer, bursaspor maçında, bursasporlu taraftarların nahoş tezahüratlarına maruz kaldıklarını ifade ederek, şunları söyler:
“bursaspor kulübü, bize idman sahalarını kullandırdı. lâkin maç esnasında çok kötü, nahoş siyasi oyunlara alet olduk. biz, türkiye’nin bir takımıyız. diyarbakır, türkiye’nin bir ilidir, diyarbakırspor da futbol federasyonu’na bağlı bir takımdır. bizler, statlarda siyasi provokasyonlara alet olmamalıyız. diyarbakırspor, hiçbir siyasi örgüt veya partiye bağlı bir kulüp değildir. diyarbakırspor, diyarbakır halkının takımıdır. siyaset yapmak isteyenler tbmm’ye gidip siyaset yapmalıdır.”
bursaspor kulübü başkanı ibrahim yazıcı ise birçok şeyin yanlış anlaşıldığını dile getirerek, takımı adına şöyle konuşur:
“diyarbakırspor, bursa’ya geldiği zaman kendi tesislerimizde idman yapmalarını sağladık. şeref tribününde sayın başkanla beraber olduk. maçı da sayın başkanla birlikte seyrettik. şeref tribününde tek laf olmadı. ben yaşamadım. ama maalesef hiç arzu edilmeyen bazı olaylar oldu. bu sefer olaylar biraz daha farklı bir şekilde, biraz provoke edilerek yapıldı. bunda bursaspor’un dahli yoktur. bizim diyarbakırspor’a karşı bir tavrımız yoktur. hatta geçmiş yönetimimizde diyarbakır doğumlu arkadaşlarımız vardı. bu olayların gündem oluşturmasını da doğru bulmuyorum. böyle kritik dönemde sağduyu ile hareket edilmesi gerektiğini düşünüyorum. spora siyasetin girmemesi gerektiğine inanıyorum.”
bu toplantıdan sonra basına açıklamalarda bulunan diyarbakırspor basın sözcüsü suat önen ise bursa’da bursaspor’la diyarbakırspor arasında oynanan futbol maçı sırasında “pkk dışarı” sloganlarıyla başlayan ve şiddetle süren olayları açıkça “ırkçı tavır” olarak niteler ve sert mesajlar verir.
önen, “ilk değildi, daha önce de yaşandı,” dediği bu tür olayların tekrarlanmaması için türkiye futbol federasyonu’ndan (tff) ve kulüp yönetimlerinden somut ve acil önlem beklediklerini, ancak tekrarlanması halinde, süper lig’den çekileceklerini açıklar. tff başkanı özgener’in açıklamalarını samimi bulduklarını ve önlemleri görmeyi beklediklerini söyler ve şunları ekler:
“şartlar değişmezse, her gittiğimiz yerde bu ülkenin takımı olarak değil de, farklı bir şekilde karşılanırsak, ligden çekiliriz. çünkü insan kanı akıyor. taraftarlar birbirine giriyor. hangi takımdan olursa olsun bunlar türkiye futbolseverleri. buna sebep olacaksak, bu ligde olmayacağız. bütün tribün, maçın başlamasından önce spordan bağımsız marşlar okudu, ilahiler söyledi. kendimizi yabancı bir ülkede hissettik. böyle bir şeyi anlamak çok zor.
türkiye’de gelişen bir süreç var. demokratik açılımdan bahsediyoruz. yaşananlar bunun yansıması da olabilir. ama spor sahaları siyasete alet edilmemelidir. üstelik türkiye bir mozaik. kürtler de türkler de yaşıyor. insanları futbol adına birbirine düşman kılamayız. bütün kulüp yöneticileri, federasyon, hep birlikte bunun üstesinden gelmek zorundayız. geçiştirilecek bir durum yok. biz, taşları geri atan kendi taraftarımızdaki küçük grubu eleştirdik."
önen, ırkçı tezahürat ve şiddetin kesin olarak cezalandırılması gerektiğini, kulübe de, kamerayla tespit edilecek izleyicilere de ceza verilebileceğini, avrupa’da ırkçılıkla ilgili cezaların gayet ağır olduğunu söyler.
bursa maçından sonra diyarbakırspor’da “ligden çekilelim” görüşü hâkim olur. özellikle diyarbakırlı akp’li bakan mehdi eker’in bilgisi dahilinde kulüp içerisinde yaşanan tartışmalar, son olarak profesyonel futbol disiplin kurulu’nun (pfdk) vereceği cezaların beklenmesi şartıyla son bulur. pfdk şayet bursaspor’a gerekli ve tatmin edici cezalan vermezse kulüp ligden çekilecektir. pfdk’nın bursa’daki maçla ilgili verdiği cezalar diyarbakırspor yönetimi ve taraftarını tatmin etmez. kulüp yeniden karışmaya başlar fakat gizli bir elin devreye girmesiyle tartışmalar son bulur. takım ligden çekilmez, maçlarına devam eder. ancak takımda ve taraftarlar arasında lig konsantrasyonu bozulmuştur. kötü sonuçlar gelmeye başlar.
bursa’da oynanan maçtan 10 gün sonra amerika’nın sesi radyosu’na konuşan kulüp başkanı çetin sümer, “diyarbakırspor kürt halkının takımıdır,” diye başladığı konuşmasında önemli noktalara dikkat çeker:
“bursa’da oynanan bursaspor-diyarbakırspor maçında bizlere büyük hakaretler yapıldı. bizim kürt olduğumuzu biliyorlar. siyasi ve kötü sloganlar attılar. diyarbakır’dan gelen seyircilerimizi taşladılar. kimse bize bu zulmü yapamaz. biz de çıkıp takımı ligden çekeceğimizi federasyon’a söyledik. bundan dolayı türk basını da olaya çok fazla yer verdi. çünkü, gördüğümüz zulüm ve mağduriyet ortadadır. bursa’daki maç öncesi sporun kardeşlik olduğunu, sporda siyasetin yerinin olmadığı yönünde beyanlar ve açıklamalar yaptık. fakat, onlar organize bir şekilde üzerimize geldiler. türk bayrağını açtılar. sanki biz başka bir devlet’ten gelmişiz. bize büyük bir zulüm yaptılar. akp hükümetinin yetkilileri meydana gelen olayı tasvip etmediklerini, yanımızda ve diyarbakırsporlu olduklarını söylediler. altyapı ve parasal anlamda büyük sıkıntılarımız var. kimse bize sahip çıkmıyor. bugün büyükşehir belediye başkanı osman baydemir’i ziyaret ettik. bazılarının diyarbakırspor üzerinden oyunlar oynadığını, kısıtlı imkânlarla bugünlere geldiğimizi söyledim. baydemir bize destek olacağını söyledi. ama bugüne kadar bir desteğini görmedik. biz devlet’ten yardım isteyemiyoruz, istesek ‘devlet’in takımıdır,’ diyorlar. biz diyarbakır’ın takımıyız. biz kürt halkının takımıyız. 20 milyon kürt insanımız var bu ülkede. insanlarımızın kulüplerine destek çıkmasını istiyoruz. bu destek ile kulübümüzün dünyada tanınmasını istiyoruz.”
medyadaki kimi olumlu tutumlara rağmen asıl önemlisi, federasyon bursa’daki olaylarla ilgili caydırıcı bir ceza vermemişti. bu durum, futbolda ırkçılığın teşhisine ve vahim bir suç olarak damgalanmasına engel oldu. bursaspor-diyarbakırspor maçından 74 gün sonra 11 aralık 2009 tarihinde dtp’nin kapatılmasıyla birlikte, diyarbakır’da, futboldaki hayal kırıklığının üzerine daha büyük bir hayal kırıklığı eklenmiş oldu. kapatılan dtp’nin yerine barış ve demokrasi partisi (bdp) kuruldu.
bir yandan mali sorunlarla da boğuşan diyarbakırspor’un ligdeki düşüşü devam etmekteydi.