1980'li yıllardan beri diyarbaktrspor'da çeşitti görevlerde bulunan ve 1993-99 döneminde kulüp başkanlığını yürüten mehmet ipek, diyarbakırspor' un 2001'de süper lig'e çıkmadan önce, kendisine yapılan müdahaleleri, diyarbakır'daki devlet erkanının spora nasıl bulaştığını anlatıyor:
"diyarbakırlıyım. benim için diyarbakırspor, yaşımla başlar. 1980'lerden bu yana yönetimde yer aldım. 1993 ile 1999 arasında da fiilen başkanlık yaptım.
diyarbakırspor çıkarları dışında, diyarbakırspor içinde kimse ile şahsi hiçbir çatışmamız olmadı. dışarıdan, gerek kurumsal düzeyi de gerekse siyasi anlamda müdahaleler oldu. hiçbir zaman bu müdahalelere boyun eğmedim. bunlara karşı tavrımı koydum ve bunları geçersiz saydım.
artık sporla ilgilenmiyorum. bunun nedeni de yaşadığımız olumsuzluklardı. başkanlığı bıraktıktan sonra kulüp kapısından dahi içeri girmiş değilim. yalnızca diyarbakırspor'un yöneticisi ve temsilcisiydim. başka bir olgunun ya da duruşun, anlayışın ne piyonuydum ne de temsilcisi. diyarbakırspor'un temsilcisiydim,
salih yıldırım, bölge'nin siyasetçisidir. bölge'de 'değişik" amaçları olan biriydi. ben memleketime yatırım yapmak, ekonomik bir canlılık kazandırmak amacındaydım. onun amacı ise siyasetti. onunla aramızdaki fark bu. benim başkanlık yaptığım dönemde, kulübün, siyasi bir takım yerlere ya da siyasi kişilerin güdümüne girmesine izin vermedi m.
diyarbakırspor'a son 2000-2001 yani o iki yılda dışarıdan müdahaleler yapılmak istendi ve yapıldı. takım tarihinin en karanlık dönemini yaşamıştır. bunun yanında sporun kendi gerçekliği içinde dürüstçe destek verenler de olmuştur. ancak bazı politik rant anlayışlarının ortaya çıkmasına engel olunamamıştır. bu anlayışı yüzünden dürüst unsurlar da arada susturuldu. bu konuda o dönem anap'lı siyasiler başroldedir.
şırnak valisi hüseyin başkaya, burada da ohal bölge valisi yardımcısıydı. artısı-eksisi en çok o dönem şırnaklıları ilgilendirir. bizim dönemimizde burada görevliydi. o zaman bölge valisi necati bilican'dı. kendisi ile zaman zaman görüşüyorduk. hüseyin başkaya, salih yıldırım'ın yakın arkadaşıydı. o zaman necati bilican takıma gelir getirsin diye habur sınır kapısına yönelik bağış makbuzu bastırdı. sınır kapısında o dönem milyarlarla ifade edilebilecek yardım projesi vardı. salih yıldırım buna engel oldu. yeniden milletvekili seçilme imkânı kalmadığını sezinleyen yıldırım, diyarbakırspor üzerinden kendine yeni bir nüfuz sahası açma arayışı içindeydi.
adnan öktüren'in başkanlığa getirilmesinde, salih yıldırım ve affar okkan etkili olmuştur. ancak gaffar okkan, adnan öktüren'in yaptıklarını ölümünden altı ay önce fark etti. bunun üzerine erken genel kurul kararı aldırttı. yönetime başka isimleri getirecekti. fakat geç kalınmıştı. ömrü yetmedi.
diyarbakır'da yayın yapan söz gazetesi tamamıyla ilin çıkarlarına karşı yayın yapan bir gazetedir. bu anlamda bu gazetenin, diyarbakırspor'u destekliyor görünmesi tamamıyla numaradır. diyarbakırspor üzerinde tehlikeli hesapları bulunanlar bu gazeteyi kullanmaktadırlar. ayrıca, diyarbakır'da gazeteci olduğuna inanmıyorum.
diyarbakırspor, 1999-2001 arası sezonlarda tarihî bir kara leke almıştır. diyarbakırspor'un bu şekilde lige çıkması diyarbakırlılar için bir şeref değildir.
ankaragücü'nün 1. lig'e nasıl çıktığını dünya alem biliyor.
1981'de kenan evren tarafından lige çıkartılması istenmiş ve çıkartılmıştır. yapılan hemen hemen aynıdır. sadece yöntem değişmiştir. elbette diyarbakır'ın lige çıkmasına sevindim. çünkü kimse çıkıp 'ben mehmet ipek'ten fazla emek verdim,' diyemez.
her şey sporun ahlak kuralları içinde olmalıydı. 2001 şampiyonluğu, bırakın ahlak ve edep kurallarını, çok iğrenç bir şekilde gerçekleştirildi. diyarbakırlıların birinciliği ahlaki olmalıdır. benim dönemimde böyle şeylere asla ve asla müsaade etmezdim.
diyarbakır kongre üyeleri arasında 700'ü aşkın polis var. bu, kentin desteğini bulamayanların, kendilerini onaylamayacaklarının tarihî bir telaşının sonucudur. paniğinin sonucudur. dolayısıyla bu polis arkadaşlarımızı oraya üye yaptılar.
beş yıllık kulüp başkanlığım boyunca bölge valiliğinden aldığım para yardımı sadece 32 milyardır. bunun dışında, diyarbakırlı iş adamlarının ya da bölge iş adamlarının diyarbakırspor sevgisinden dolayı 100-200 milyar (şimdiki 100-200 bin lira) gibi rakamlarla gelen para yardımları söz konusuydu. ancak, şahsi anlamda kimseye gidip 'bana yardım edin', 'kulübe yardım edin' demedim. genel çağrılarım olmuştur. ve bu çağnlarım da cevap bulmuştu.
birileri ciddi anlamda iyi niyetiyle takıma hizmet etmeye soyundu. ancak, bir başka kesim, onların da bu iyi niyetli çabalarını arkalarına alarak, kesinlikle rant ve siyasi açıdan bölgeyi ele geçirme çabası içine girmişti. dolayısıyla bu düşüncelerle, diyarbakırspor'un onuru, haysiyeti ve kimliği kurban edilmiştir. onur, şeref gibi şeyler düşünülmedi. '1. lig'e çıkalım da nasıl olursa olsun' mantığı güdüldü. onlar (adnan öktüren ve ekibini kastediyor) için bu lazımdı. çünkü korkunç paralar döndü ve bu başarı bu hesabın verilmesinin üstünü kapatacaktı. aksi durumda onlara bunun hesabı sorulacak ve kirli çamaşırları ortaya çıkacaktı. onlar için belki hesap bitti. ama bence hesap bitmedi. hesabın mutlaka taraftarlara ve halka, tarafsız ve net bir şekilde verilmesi gerektiğini düşünüyorum. yani uyduruk bir kongre ile 'bu kadar geldi, bu kadar gitti' anlayışıyla kulüpler yönetilemez.
diyarbakırspor tarihine bakarsanız nasıl onurlu bir takım olduğunu bazı eylemlerinden görürsünüz. eğer ankara'daki final maçında diyarbakırspor bir yerlerin takımı olmuş olsaydı, takım lige çıkartılabilirdi. ama takım, hiçbir zaman böyle bir yapılanmaya gitmedi, buna izin vermedik. benim görev yaptığım dönemde lehimize verilen penaltı sayısı sadece yediydi. biz bileğimizin hakkıyla zeytinburnu maçına (1996 play-off final maçı) kadar geldik. ancak, o gün lige çıkmamız, spor ve istanbul mafyası tarafından engellendi.
federasyon bugün siyasilerin etkisindedir. bu şüphe götürmez bir gerçektir. ve o kanat bugün diyarbakır'da siyasi egemenlik ve siyasi rant ile bazı kirli çıkarlar peşindedir. o yıllarda anap'lılar başroldeydi, bugün başka parti ya da partiler. biz bunu kabul edemeyiz.
diyarbakırspor kulübü, spor külübü olarak kalmalı. hiçbir siyasi düşüncenin egemenliğine girmemesi gerekir. ben mehmet ipek olarak bir kalkan gibi bunların karşısında durmaya çalıştım. büyük bedeller ödedim. gözlerimiz bağlandı, gözaltına alındım. otellerimiz basıldı, müşterilerimiz gece yarısı sokaklara çıkartıldı. nazif kâ-| yalı bu işin en önemli aktörlerinden biridir.
bütün diyarbakır bilir ki, ben diyarbakırspor'un başından açık bir operasyonla koparıldım ve haksızlığa uğradım. bundaki amaçları diyarbakırspor'u ele geçirmek ve kullanmaktı.
gaffar okkan hepimizin sevdiği bir bürokrattı. adının diyarbakırspor tesislerine verilmesini samimi bir davranış olarak değerlendirmiyorum. ölümünden önce kendisine düşmanca tutumlar içinde olanların 24 ocak gecesinden sonra değişik bir tavır sergilemeleri samimi değildir. madem okkan'ı çok seviyordunuz, (adnan öktüren yönetimini kastediyor) kalkıp bir tesis yapsaydınız. tesislere de 'ali gaffar okkan' adını verseydiniz. diyarbakırspor tesislerine, gaf-i far okkan ismini vermek en kolay olanıdır. ayrıca, her sene binanın onarımına destek olan sedat eser'e de yapılan bir saygısızlıktır. o ismi oraya verenler ve ardından timsah gözyaşları dökenler bence günah çıkarıyorlar."