1990’lı yıllar türkiye için önemli bir dönemeçti ve bu dönemecin en önemli unsuru kürtler, devletin bölgedeki uygulamalarına karşı başlattıkları toplu eylemlerle tarihteki yerlerini aldılar. mardin’in savur ilçesinde öldürülen bir pkk gerillasının 17 mart 1989’da yapılan cenaze töreninden sonra, bölgede “toplu isyanlar” dönemi başlar. bunu, nusaybin ve cizre’de esnafın kepenk kapatma eylemleri izler. diyarbakır, döneme damgasını vuran kent olma özelliğini korur. dönemin koalisyon hükümeti dyp-shp’nin liderleri demirel ve inönü bölgeye yaptıkları ziyaretlerde kürt realitesini tanıdıklarını ifade ederler. bakanlar kurulu’nun 25 ocak 1991’deki toplantısında esas olarak kürtçe konuşmayı ve şarkı söylemeyi yasaklamasıyla bilinen 1983 tarih ve 2932 sayılı “türkçe’den başka dillerde yapılacak yayınlar hakkındaki kanun”un kaldırılması karara bağlanır. kanun iptal edilir, ancak kürtçe tv ve radyo yayınma izin verilmez. devlet kürt sorununa yönelik çözüm adımlarını kısa ve aralıklı tutarken, bölgede faili meçhul cinayetlerin, gözaltında kayıp vakalarının ardı arkası kesilmez. bölgede her alanda bir savaş yaşanır. pkk-tsk savaşı, genelkurmayın tanımlamasıyla düşük yoğunluklu bir seyirde devam eder.
paris kürt konferansı’na katıldıkları için shp’den ihraç edilen kürt vekiller ve bir grup aydın halkın emek partisi ni kurar (hep). hep diyarbakır il başkanı vedat aydın, hem diyarbakır’ın hem de bölgenin saygın ve önemli politik isimleri arasındadır. katıldığı cenaze törenlerinde, parti toplantılarında ve hatta yargılandığı davalarda, sürekli kürtçe konuşmasıyla dikkat çeken aydın, 8 temmuz 1991’de ergani-maden yolunda ölü bulunur. sivil ve telsizli polislerce evinden alınıp götürüldükten sonra ölü bulunması tansiyonu yükseltir. şehirde bir isyan başlar. vedat aydın’ın cenaze törenine yüz binlerce insan katılır. cenaze töreninde güvenlik güçlerinin yaptığı müdahale sonucu 10’u aşkın kişi yaşamını yitirir. bu tarihten itibaren kentte gerginlik artmaya başlar. faili meçhul cinayetler ve silahlı çatışmalar günlük hayatın olağan akışına dahil olur ve bölge insanının en büyük endişesi can güvenliği olmaya başlar.
gergin ve kanlı yaşanan bu koşullarda kimse diyarbakırspor yönetiminde yer almak istemiyordu. bir yandan bölgenin kırsal kesimlerinden diyarbakır’a yoğun bir göç yaşanırken, diğer yandan diyarbakır’dan türkiye’nin batı illerine doğru göç hızlanmaktaydı. diyarbakır adeta doldur-boşalt bir şehir olmuştu.
diyarbakırspor bu dönemde oynadığı hiçbir maçta tribünleri dolduramamıştır. takımın aldığı sonuçlar dahi ilgi çekmiyordu. bölge insanı için gündelik hayatın en önemli gündem maddesi savaştı. böyle bir dönemde kulübü yalnız ve sahibiz bira istemeyen eski yöneticilerden mehmet sakin, kulüp başkanlığına aday olduğunu açıklar ve seçilir. yine bu dönemde ohal valisi ünal erkan’ın girişimiyle ve hükümetin de desteğiyle türkiye futbol fedarasyonu stadyumlarda maç öncesi istiklal marşı okunma zorunluluğunu getirir. hemepeş (ileri-kürtçe marş) ise kürt taraftann bu karara tepkisine tercüman olur. diyarbakır atatürk stadyumu’nda maç öncesinde iki marş okunur.
lokantacılık yaparak hayatını kazanan mehmet sakin’in başkanlık yaptığı dönem diyarbakırspor’un en sahipsiz olduğu dönem olarak bilinir. kulüp, artık neredeyse bir tabela takımıdır ve gittikçe daha kötü sonuçlar almaktadır. 1991-92 sezonunda 3. lig’e düşmekten şans eseri kurtulur. rakibi iskenderunspor’un san kart cezalısı bir oyuncusunu oynatması ve sahada kazandığı maçı kaybetmesi sonucu diyarbakırspor şansının yardımıyla ligde kalmıştır. 3. lig’e düşen takım ise iskenderunspor olur.
bölgede artarak devam eden şiddedi çatışmalar diyarbakırspor’u her açıdan etkiler. can güvenliği olmayan iş adamlarının ekonomik kaygılan, taraftarın bilet parasını bulmakta zorlanması gibi sıkıntılar hasıl olmuştur. takım da yaşanan kaynak sıkıntısı nedeniyle zor günler geçirir. diyarbakırspor bu dönemde gittiği hemen hemen her deplasmanda, “pkk dışarı”, “kahrolsun pkk”, “katiller dışarı”, “şehitler ölmez, vatan bölünmez” şeklinde sloganlara maruz kalır. birçok deplasman maçından sonra taraftarlar hatta futbolcular sıra dayağından geçirilir. diyarbakırspor ve pkk neredeyse eş tutulur. maçlara olan ilgisizlik had safhaya ulaşırken, takımda personel ve yönetici sıkıntısı da baş gösterir. başkan mehmet sakin de kulüple yeteri kadar ilgilenmemektedir. dünya ve türkiye futbolu endüstriyel atılımlara yönelirken diyarbakır’da bir tek çivi çakılmaz. hazır futbolcu potansiyeline sahip halkın çocukları işlenmediği gibi, kulübe gelir sağlayacak hiçbir etkinlik ve girişim de yapılmaz. mehmet sakin dönemi başladığı gibi biter.
berbat denilebilecek bu koşullarda yönetimsiz kalan kulüp için kafa yoran diyarbakırlı bir grup iş ve spor adamı yaptıkları bir dizi toplantılar sonucu önemli kararlar alırlar. kentte ses getiren bu girişimde elli iş adamı yer alır. büyük kervansaray oteli toplantı salonunda bir araya gelen iş adamları diyarbakırspor için yeni hedefler belirler. diyarbakırlı iş adamı aziz efe, mehmet ipek ve arkadaşlarının desteğiyle, mehmet sakin’den sonra tekrar sahipsiz kalan kulübün başkanlığına getirilir. kurulan müteşebbis heyette aziz efe kadar mehmet ipek de söz sahibidir. diyarbakır kelebek mobilya’nın sahibi aziz efe, görevini beş ay sonra, iş adamı ve güneydoğu sanayici ve işadamları derneği’nin (günşıad) kurucularından olan mehmet ipek’e bırakır. diyarbakırspor’da yeni bir dönem başlar. bu dönem, aynı zamanda kulübe yönelik devlet nezdinde ve şehirde siyasi saldırıların da arttığı dönemdir.
bir önceki dönemde aziz efe’nin başkanlığında kurulan yönetim kurulunda yer alan iş adamı mehmet ipek, efe’nin görevinden çekilmesinin ardından başkanlık koltuğuna oturur. bu dönemde ankara ile ilişkilerde gerginlik başlar. ıpek’e yakın aziz efe’nin sert demeçleri nedeniyle, diyarbakırspor’un federasyon ve devlet’le olan ilişkileri iyice gerginleşir. fakat federasyonla gerginleşme anormal bir boyuta ulaşırken, devlet’le olan ilişkiler ilginç bir biçimde normale döner. devlet’in, kürt sorununa bakışında önemli bir aktör olarak gördüğü diyarbakırspor ile ilişkisi, bu dönemden sonra daha da önem kazanacaktır. ipek’in başkanlığında diyarbakırspor beklenmedik bir şekilde bir çıkış yakalar. bu dönemde takım iyi sonuçlar alır ama 1. lig’e çıkma şansını kaçırır.
maddi ve manevi anlamda bir toparlanma yaşayan diyarbakırspor, 1994-1995 sezonunda, play-off grubunda karşıyaka ile karşılaşmış, rakibine 3-2 yenilerek, ilk 5 şansını kaçırmış ve umutlarım bir sonraki sezona ertelemiştir. 1995-1996 sezonuna yine ipek başkanlığıyla giren diyarbakırspor yine play-offa kalır ve ankara’da oynanacak maçlara hazırlanır. diyarbakır büyük bir umutla ankara’ya diker gözlerini: rakip zeytinburnuspor’dur. yeşil kırmızılı takım, uzatma dakikalarında yediği şansız bir golle zeytinburnuuspor’a boyun eğer ve bir kez daha 1. lig’in kapısından döner.
o sezona damgasını vuran maç, bir özel maç olacaktı: sezonun ikinci yarısında galatasaray bir dostluk maçı oynamak üzere diyarbakır atatürk stadyumu’na misafir olmuştu. bu maçta tribünde açılan bir pankarta, uzun yıllar atıfta bulunulacak, üzerine çok konuşulacaktı. pankartta: “seni seviyoruz. seni seveni de...” yazıyordu. “seni seven”le, koyu galatasaray taraftarı olduğu bilinen abdullah öcalan’m kastedildiğini herkes anlamıştı tabii...
1996-97 sezonunda takımın başında yine mehmet ipek vardır. uzunca bir dönemden sonra ilk defa daha ciddi ve daha disiplinli bir yönetim takımın başındadır. diyarbakır halkı takımdan çok şey beklemektedir. ipek başkanlığındaki diyarbakırspor, ligde başarılı sonuçlar alır. yeşil-kırmızılı ekip, son sezonda olduğu gibi yine play-off maçlarına kalır. maçlar bu kez eskişehir’de oynanacaktır. rakip denizlispor’dur. diyarbakır-spor, ekstra play-off maçlannda bu kez denizlispor’a 3-0 yenilir. 1. lig bir kez daha hayal olmuştur.
devlet’in diyarbakırspor’a ilgisi
bu dönemde diyarbakırspor yöneticileri, bölgede artan siyasi bilince paralel olarak ve taraftarın karakterini göz önünde tutarak, devlet kurumlan ve politikacılarla ilişkilerini sadece spor düzleminde tutmaya çalışırlar. kısmen başarılı da olurlar. son iki sezon sonunun play-off maçlarında diyarbakırspor’un kaybetmesi şehirde kuşkuyla karşılanmıştır. devlet ile ilişkileri normale çeken ve buna özen gösteren bazı yöneticilerin kimi zaman devlet’e yakın kesimlerce tehdit edilmesi kuşkuları ar-tmr. diyarbakırspor üzerinde politik hesaplar yapanlar, kulübe sızmaya çalıştıklarında mehmet ipek ve arkadaşlan tarafından deşifre edilirler. kulüp başkanı ipek, bu ilişkilerden dolayı idareci ve bazı yöneticilerle zaman zaman sert tartışmalara girer. kulübe bu dönemde kirli teklifler de yapılır. bu tekliflerin en dikkat çekeni, adıyamanspor ile yapılacak maç öncesinde gelir. bu maçta diyarbakırspor’un yenilmesi istenir. bu teklife ohal valiliği’nin aracılık ettiğini dair söylentiler de çıkmıştır.
o sezon, diyarbakırspor’da mehmet ipek kulüp başkanlığa adnan öktüren genel kaptanlık, ramazan kahraman ise genel menajerlik görevini yürütüyordu. adıyaman ile batman petrol arasında inanılmaz bir çekişme vardı. batman petrol play-offa çıkmak istiyor, adıyaman da küme kalmaya çalışıyordu. son hafta adıyaman milletvekilleri, bazı bürokratlar ve ülkü güney, devlet bakanı salih yıldırım’a, diyarbakır’ın maçı adıyaman’a vermesini rica eder. ülkü güney, bu isteğini de mehmet ipek yerine doğrudan ohal bölge valisi, il valisi nazif kayalı ve genel kaptan adnan öktüren üzerinden dile getirir. bu arada adıyaman tarafından adnan öktüren ile ramazan kahramaner’e para ödendiği söylenir. şehir dedikodularla çalkanır. istenmeyen ve spor ahlakına uymayan bir dizi olay yaşanır. mehmet ipek, “bu parayı almayın,” diyerek teşvik iddialarına ve takımda bu tür ilişkilere girenlere karşı tavır alır; hatta bir dizi tehditte bulunur. nihayet maç günü gelir. ilk yari" da diyarbakırspor çok kötü oynar ve mehmet ipek küplere biner. üstelik il valisi de mehmet ipek üzerinde bir baskı kurar ve “bu maçı adıyaman’a vereceksiniz,” der. maçın devre arasında mehmet ipek soyunma odasına inerek, teknik direktörü, menajeri, genel kaptanı kovar. üç futbolcuyu değiştirir, oyuncuları koyar ve sonuçta maç adıyaman’ın değil, batman’ın lehine bir skorla sonuçlanır. dolayısıyla anap’lı devlet bakanı salih yıldırım, ıı valisi, ohal valisi bu sonucu kendilerine yediremezler. yaşananlardan sonra mehmet ıpek’e devlet nezdinde ve politikacılar arasında düşman gözüyle bakılır. mehmet ipek’in kuyusu kazılmaya başlanır. aslında kuyusu kazılan sadece mehmet ipek değildir. bölgedeki devlet bu dönemden sonra diyarbakırspor’a bilinçli ve planlı bir şekilde el atmanın hesaplarını da yapmaktan geri kalmaz.
mehmet ipek, şehirde katıldığı tv programlarında ve konuştuğu yerel gazetelerde, maçla ilgili olarak, kulübe dışarıdan bir müdahale yapıldığını, yapılmak istenenleri reddettiği için kendisine yönelik bir saldırının başlamış olduğunu ifade eder, hatta bir komplonun düzenlenmek üzere olduğu bilgisini de paylaşır. halk ve kulübe gönül veren taraftarlar mehmet ipek’in yanında durur.
mehmet ipek o dönem yaşananları şöyle özetliyor: “il valisi nazif kayalı başta olmak üzere, mesut yılmaz’ın kirvesi ve adıyaman anap milletvekili mahmut bozlakçı ve bazı bürokratlar, bize maçın kendi lehlerinde bir sonuçla bitmesi gerektiğini ilettiler. bu yönde şeyler kulağıma geldi. ben de bu müdahaleye karşı çıktım. hiç kimsenin de piyonu olamayacağımızı dile getirdim.” abdullah öcalan türkiye’ye getirilirken diyarbakır’da bir başka hesap devreye girer: devlet bürokrasisine göre, diyarbakırspor ele geçirilmeli ve kürt muhalefeti karşısında kullanılmalıdır. bu uğurda her yola başvururlar.
dip not: bu maça kadar yaşanan süreci geniş olarak anlattığı için buraya yazdım.