11 eylül’ü 12 eylül’e bağlayan gece sabaha karşı saat dörtten itibaren radyolarda askerî marşlar çalmaya başladı. genelkurmay ve milli güvenlik konseyi başkanı kenan evren adına, “türk silahlı kuvvetleri’nin iç hizmetler kanunu’ndan aldığı yetkiye dayanarak emir komuta zinciri içinde ve emirle ülke yönetimine bütünüyle el konulduğu” duyuruldu. parlamento ve hükümet feshedilmiş, bütün ülkede sıkıyönetim ilan edilmiş, saat 05.00’ten itibaren sokağa çıkma yasağı konulmuştu. aynı gün türkiye saatiyle 03.30’da, yani askeri darbenin türkiye’ye duyurulmasından sadece yarım saat önce abd güvenlik konseyi türkiye masası şefi paul henze, abd başkanı jimmy carter’ı arayarak “our boys did it” (bizim çocuklar becerdi)” cümlesiyle haberi vermişti. jimmy carter’a devamında aktarılan bilgi notu ise şöyleydi: “türk ordusunun komuta heyeti ankara’daki yönetime el koydu. herhangi bir kuşku ve kaygıya gerek yok. müdahale etmesi gerekenler müdahale etti.” darbenin olduğu yönündeki haberler radyolardan an be an halka duyurulurken, bir gün sonra, yani 13 eylül’den başlayarak bütün siyasi partiler, demek ve kültür evleri, demokratik kitle örgütleri kapatılarak yöneticileri hakkında soruşturma başlatıldı. siyasi parti liderleri gözaltına alındı.
ülke derin bir sessizliğe gömülmüştü. bir gün önce grevde olan işçilerden çıt çıkmıyordu. kürt illerinde yer yer küçük çaplı çatışmalar yaşanıyordu. muhalif denilen il ve ilçelere adeta ölü toprağı serilmişti. ülke tam anlamıyla postal altında kalmış, ezilmişti. 12 eylül bir silindir gibi ülke insanının üzerinden geçiyordu. 12 eylülle birlikte, tbmm ve partilere kilit vuruldu, 650 bin kişi gözaltına alındı, 1 milyon 683 bin kişi fişlendi, 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı, 7 bin kişi için idam cezası istendi, 517 kişiye idam cezası verildi, 50 kişi idam edildi, 388 bin kişiye pasaport verilmedi, 30.000 kişi “sakıncalı” diye işten atıldı, 14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarıldı, 300 kişi kuşkulu bir şekilde öldü, 171 kişinin işkenceden öldüğü belgelendi, 937 film sakıncalı bulunduğu için yasaklandı, 23 bin 677 derneğin faaliyeti durduruldu, 400 gazeteci için toplam 4 bin yıl hapis cezası istendi, 31 gazeteci cezaevine girdi. başta diyarbakır ve mamak olmak üzere birçok cezaevinde tutuklular işkencelerden geçirildi. kürtçe konuşmak tamamen yasaklandı. ülkede bir anda kürtler ve azınlıklar yok sayıldı. bundan sonra yapılan darbe anayasasıyla da herkes türk ilan edildi.
diyarbakırspor da bu gelişmelerden nasibini aldı. futbolcular, siyasi partiler, demek üyeleri, sendikacılar ve muhalif yurttaşlar kadar baskı görmüyordu. evlerine yapılan bir baskında ya da bir kimlik denetiminde işleri sorulduğunda, “diyarbakırspor’da futbolcuyum” cevabı baskılan görece hafifletmeye yetiyordu. buna karşın darbenin en çok kendim hissettirdiği kentlerin başında gelen diyarbakır’da sabaha karşı evleri baskınlarla aranan futbolcu ve yöneticiler lig maçlarına konsantrasyonlarını yitirdiler. bu arada yakınlan siyasi olaylara karışan kimi futbolcular da gözaltına alınıp devlet güçlerinin yakın ilgisine mazhar oldular.
12 eylül'den önce saç uzatan futbolculann çoğu sadece futbol ile ilgilenmiyordu. darbeden sonra yoğunlaşan baskı koşullarında, futbolcuların ülke yönetimiyle, demokrasi ve demokratikleşme ile ilgili fikir beyan etmeleri takımlarından dışlanmalarına neden oluyordu.
öte yandan, taraftarlar için aynı durum söz konusu değildi.
karşılaşmalarda eskisi gibi coşkulu olmayan seyirciler; yenilmişlik duygusuyla takımlarını destekliyorlardı. statta daha önce atılan “kahrolsun faşizm” sloganından eser kalmamıştı. hafta içinde cenaze törenlerine, cılız da olsa protesto gösterilerine, eylemlere ve yürüyüşlere katılan diyarbakırsporlu taraftarlar, hafta sonu ise diyarbakırspor maçlarına giderek kendilerini ifade etmeye çalışıyorlardı.
bütün bu olumsuz koşullara rağmen, biraz da rakiplerinin zayıf olmasının da etkisiyle ligde iyi sonuçlar alan diyarbakırspor, bir sene önce veda ettiği 1. lig’e, 1980-81 sezonunda tekrar yükseliyordu.
sezona yönetim sorunu ile başlayan diyarbakırspor'da bu sefer başkanlık görevine mehmet maçit getiriliyordu.