8 kânunusani (ocak) 1932 tarihli akşam gazetesinden;
atinadaki maçlar
zeki futbol hayatının son senesini yaşıyor
«biz artık unumuzu eledik, eleğimizi astık, vazifemizi yaptık» diyor
atina 5 (hususî muhabirimizden) — galatasaray - fenerbahçe muhtelitinin ilk maçta 4-1 mağlûp olmasının akisleri burada hâlâ devam edip duruyor. yunan muhtelitinin oyuncuları anform bir halde idiler. fakat uzun zaman yanyana oynamış olmamaları ve takıma şimdiye kadar tecrübe edilmemiş bazı oyuncuların alınması, yunan efkârı umumiyesinde, ümitsizlik doğurmuş, takımı teşkil edenlerin şiddetli bir surette tenkit edilmesine sebebiyet vermişti. eğer ilk maç takımımızın tutukluğu ve muhacim hattımızın, nasıl diyeyim, korkak ve çekingen oyunu neticesinde, yunanlıların galebesile neticelenmeseydi, muhakkak ki takımı teşkil edenler halktan dayak yiyeceklerdi.
yunanlıların da, bizde olduğu gibi, bir takım şöhretli oyuncuları vardır. çolinas, mesaris piyarokos, ıpofantislere herkes âdeta kahraman nazararile bakar. bunlara bize karşı oynayan takımda yer verilmemiştir.
fakat halkın tahminleri hilâfına olarak yunan takımının kazandığı ilk muvaffakiyet, takımı teşkil edenlerin hesaplarında aldanmadıklarını gösterdi ve yapılan şiddetli tenkitleri de susturdu.
takımımızın ilk maçta, mağlûp olmasının yegâne sebebi, dün yunan gazetelerinin bildirdiğim mütaleatında, pek haklı bir surette kayıt ve işaret edildiği gibi, muhacim hattımızın beceriksizliği ve korkakça bir oyun oynamasıdır. yunan müdafi ve muavinleri, bu çekingen oyunu görünce, daha sert oynamağa başlamışlar, ve muhacimlerimizi kalelerine yaklaştırmamağa muvaffak olamamışlardır. tabiî, bu şerait tahtında, uzaktan yunan kalesine havale edilen şutlar, ya hedefi bulamıyor, kaleye isabet etse bile, kalecinin elinde kalıyordu.
ilk maçta diğer bir hatamız, bütün hücumlarımızı soldan yapmağa ısrar etmemiz ve sağ cenahımızı bütün oyunun devamı müddetince muattal tutmamız oldu. bu tabiyemiz, hem yunan müdafaasını şaşırtmıyor, hem de yalnız bir cenahtan yaptığımız bücümların daha kolay kırılmasına ve oyuncularımızın asabibiyete düşmelerine sebep olıyordu.
yunanlılarla bu temasta yüzümüzü agartan yegâne nokta, müdafaamız oldu. ilk maçta dört gol yemiş olmamıza rağmen müdafaamız kendisine terettüp eden vazifeyi yapmıştır, daha büyük bir farkla yenilmemizin sırrını, müdafilerimizin fedakâr oyunlarına medyunuz.
bize karşı oynıyan muhtelit takıma beş oyuncu veren fnosis takımının kaptanı negropontis, vaktile fenerbahçede sağ açık olark oynamıştı. takımımıza mihmandar tayin edilen bu zat, zekinin eski bir arkadaşıdır. iki arkadaş futbolcunun karşılanması pek heyecanlı oldu. iki emektar futbolcu, akropol otelinde yanyana oturarak eski hatıralarını yadettikten sonra mesele futbolcuların yaşına intikal etti. fnosis kaptan,ihtiyarlığından bahsle kendisine artık takımda yer verilmek istenmediğinden zekiye dert yanarak:
— daha 34 yaşına gelmediğim halde bana ihtiyar diyip duruyorlar. halbuki başka memleketlerde bir futbolcu, ancak bu yaşta kemale gelir.. dedi ve zekiden yaşını sordu.
zeki biraz düşündükten sonra 33 yaşında olduğu cevabını verdi.
negropoutis devamla:
— ben düşmanlarımın tenkitlerine rağmen daha üç sene oynıyacağım. çünkü beni istihlâf edecek bir oyuncu göremiyorum.
zeki de, arkadaşına cevap vererek:
— ben futbol hayatımın son senesini yaşıyorum, dedi. ıhtiyarladım, bu günkü oyunu muhafaza edemiyorum. ben de senin gibi, teknika, zekâya müstenit, tecrübeye mühtaç bir oyunun oyuncusuyum. halbuki bu günkü oyun atletlerinin mezayaya, vücuda, sürate lüzum gösterir. bu gün sürate ve atletlerinin meziyetlere malik bir genç, yukarıda saydığım meziyetlere hacet kalmadan daha çabuk temeyyüz edebilir.biz unumuzu eledik, elğimizi astık, vazifemizi yaptık. artık gençlere yerimizi terketmeliyiz....,,