ilk basımı 1997 olan eduardo galeano'nun "gölgede ve güneşte futbol" kitabından;
kötü bir şöhrete sahip olan "hooligan"lair 1985 yılında brüksel'deki eski heysel stadı'nın tribünlerinde 39 italyan seyircinin ölümüne neden oldular. "hooliganlar saldırdıkları sırada, ingiliz takımı liverpool, italya'nın juventus takımıyla avrupa kupası'nın finalini oynamaktaydılar bir duvara karşı sıkışıp kalan, boşluğa düşen ya da birbirlerini ezen insanların can verişlerini televizyon canlı olarak yayınlarken bir yandan da maçı vermeyi ihmal etmiyordu.
o olaydan sonra ingiliz seyircilerin italyan topraklarına ayak basmaları yasak edildi; ingiliz taraftarların ellerinde iyi bir aileden geldiklerini gösteren bir belge olması dahi bir işe yaramadı. 90 dünya kupası'nda italya, ingiliz laraftarların sardunya adası'na ayak basmasına izin vermek zorunda kaldı, çünkü ingiltere karması da şampiyonada oynayacaktı, ama tribünlerde futbol seyircisinden çok scotland yard ajanları bulunuyordu ve seyircilere göz kulak olma işini bizzat ingiliz spor bakanı üzerine almıştı.
yaklaşık bir asır önce, 1890'da londra'nın the times gazetesi şöyle bir uyarıda bulunuyordu: "bizim 'gholigan'lar işi giderek azıtıyorlar ve işin kötüsü her geçen gün sayıları arttıkça artıyor. onlar medeni toplumumuzun birer yüzkarasıdırlar." ne ilginçtir ki günümüzde bu yüzkaraları futbolu kullanarak suç işlemeye devam ediyorlar.
"hooligan"ların olduğu yerde her zaman dehşet havası eser; bunların vücutları dövmelerle kaplı olup mideleri alkolle doludur; boyunlarında ya da kulaklarında milliyetçilik amblemleri asılıdır, ellerinde de kalın sopalar yahut muştalar vardır; imparatorluklarının dağılmasından duydukları öfkeyi tribünlerden "rule britannia" diye uluyarak kusarlarken, çevrelerinde
dehşet ve panik yaratırlar, ingiltere'de ya da öbür avrupa ülkelerinde nazi amblemleri taşıyan birtakım zorbalar, sık sık zencilere, araplara, türklere, pakistanlılara ya da yahudilere saldırmaktadırlar. ispanya'da real madridli bir fanatik, bir zenciyi feci şekilde döverken bir yandan da "afrika'ya defolup gitsinler! onlar ekmeğimizi elimizden almaya geldiler!" diye bağırıyordu.
italyan "naziskin"leri futbol bahanesiyle zenci oyuncuları ıslıklayıp yuhalarken seyircilere de "yahudiler" diye bağırıyorlardı.
fakat futbola gölge düşüren demir çubuklar yalnızca avrupa'ya özgü değildir. bundan bütün ülkeler payını almaktadır; birinde çok, öbürlerinde az olsa da bu tür olaylar hemen hemen her ülkede yaşanmakta ve futbolun bu kuduz köpekleri her geçen gün daha da çoğalmaktadırlar. birkaç yıl öncesine kadar şili, dünyanın en centilmen seyircisine sahipti. kadın, çocuk ve erkek, tüm seyirciler tribünlerde müzik eşliğinde eğlenip yarışmalar düzenlerlerdi. bu günlerde ise şili kulüplerinden colo-colo "beyaz pençe" adı verilen bir çeteye sahiptir. şili'nin bir diğer kulübü universidad'ın da "alttakiler" adında, bela çıkarmakta öbüründen aşağı kalmayan kalabalık bir ayaktakımı vardır.
1993'te jorge valdano'nun hesaplarına göre son on beş yıl içinde arjantin statlarında meydana gelen şiddet olaylarında ölenlerin sayısı yüzün üstündedir: valdano, şiddet olaylarının halkın günlük yaşamında karşılaştığı sosyal adaletsizliklerle doğru orantılı olarak arttığını belirtiyor. dünyanın her yerinde iş bulamayan, umudunu yitiren, içleri öfkeyle dolu gençler bulunduğu sürece bu olaylar artmaya devam edecektir.valdano'nun bu düşüncelerini açıklamasının üzerinden birkaç ay geçmişti ki, buenos aires'in boca juniors takımı, ezeli rakibi river plate tarafından 2-0 yenildi. stadın çıkışında riverli iki taraftar kurşunlanarak can verdi. genç bir boca taraftarı televizyon kamerası karşısında şöyle dedi: "şimdi 2-2 berabereyiz."
eski çağlarda yapılan sporlar konusunda bir kronik tutan dione crisostomo is ii. yüzyılda romalı seyirciler hakkında şöyle yazıyordu: "stadyuma geldiklerinde sanki uyuşturucu kullanmışlar gibi kendilerinden geçiyorlar ve ağza alınmayacak küfürleri ve hakaretleri hiç utanmadan söylüyorlar." o tarihten dört yüz yıl sonra, 512 yılında spor tarihinin en büyük faciası yine roma'da gerçekleşti ve binlerce insan hayatını kaybetti; iki rakip seyirci grubu arasında çıkan ağız dalaşı daha sonra otuz bin kişinin öldüğü, günlerce süren bir sokak çatışmasına dönüşmüştü. tabii bunlar futbol seyircisi olmayıp iki tekerlekli yarış arabalarını seyreden fanatiklerdi.
şimdiye kadar bir futbol stadında en fazla sayıda kurban 1964 yılında peru'nun başkentinde verildi. maçın sonlarına doğru arjantin'e atılan bir golün hakem tarafından iptal edilmesi üzerine sahaya portakal, teneke bira kutuları yağmaya başladı. polisin gaz bombası atması halkın panik içinde kapalı kapılara doğru hücum etmesine yol açtı ve üç yüzden fazla insan ezilerek öldü. o gece sokaklara dökülen öfkeli halk, polisi değil de hakemi protesto etti.