ilk basımı 2003 olan jimmy burns'ün "tanrının eli: futbolun kayan yıldızı diego maradona'nın yaşamı" kitabından;
yunanistan'la yaptıkları maçta, maradona takım arkadaşlarından üçüyle gerçekleştirdiği olağanüstü paslaşmalar sonucunda takımına üçüncü golünü kazandırdığında, arjantin'in en sevilen radyo sunucularından biri şöyle bağırıyordu: "gardel yaşıyor, gardel yaşıyor!" 1930ların sonunda paris'te ölen efsanevi tango dansçısı gardel'i hatırlatıyordu dinleyicilerine.
ama doping testi sonuçlarına dair haberler yayılmaya başladığı zaman, herkesin hatırladığı, gardel'in o sihirli tangoları değil, 1935 haziran'ındaki ölümü olmuştu; gardel'in ölümü de, tıpkı peron'un ölümü gibi, bütün arjantinlileri perişan etmiş ve kendilerini yetim kalmış gibi hissetmelerine neden olmuştu. arjantinliler haberler karşısında şaşkınlıkla karışık bir şok yaşıyorlardı, herkes ortalıkta aglaşıyordu. ama insanların yaşadığı o buyuk hüzün, arjantin'in falkland savaşı'nı kaybettiği günlerde olduğu gibi yavaş yavaş, bulunan günah keçilerine duyulan öfkeye dönüşecekti. bu olayda maradona'nın ne kadar sorumluluğu bulunduğunu tartışmaya açmak isteyen arjantinliler ise azınlıkta kalmışlar ve diğer insanlar tarafından hemen hain ilan edilmişlerdi. bunlardan biri de, reytingini yükseltmek için rakiplerinin tam tersi görüşler öne sürmesiyle tanınan bir televizyon yorumcusu olan bernardo neudstadt'tı. maradona'ya karşı amansız bir saldırıya geçen neudstadt, onu sorumsuz bir uyuşturucu bağımlısı ve ulusun yüzkarası olarak göstermeye çalışıyordu. ama arjantin'de kamuoyunun çok büyük bir kısmı maradona'nın yanında yer alıyordu. durum, sadece insanların duygusal olarak maradona'nın yanında yer almasından ibaret de değildi. o olmayınca insanların bir kısmı paralşarını, konumlarını ve güçlerini yitirecekti. öyle ya da böyle, bütün varlığı maradona na'nın geri dönüşüne başlı olan bir futbol endüstrisinin üstesinden gelmek kolay değildi.
maradona herkesin önünde özür dilemeyi tercih etmiş olsaydı, belki de butun toplumun gerçekten arınması mümkün olabilirdi. ama maradona bunun yerine yine haksızlığa uğrayan, komploya kurban giden bir dahiyi oynamayı seçmişti.
"bacaklarımı kesip kopardılar benden" diyordu maradona doping açıklamasından sonra yaptığı ilk basın toplantısında.. sonrasında başkan joao havelange ve genel sekreter joseph blatter'in şahsında fifa'yı, geçmişte onlara başkaldırısının intikamını almaya çalışmakla suçluyordu. "bu, çok pis bir iş. havelange'ye ve bilatter'e inanmak isterim, ama bu olaydan sonra... bir şey söylemek istemiyorum." üyesi olan pek çok ülkede maradonanın ne kadar sevildiğinin farkında olan fifa, bu suçlamayı kendi yöntemleriyle yalanlamayı tercih edecekti. bu kitabın hazırlanma aşamasının sonlarına doğru, 1996 martı'nda yaptığımız bir röportajda joseph blatter, maradona'yı "dünya futbolunun ailesi" içine katabilmek için durup dinlenmeksizin çabaladığını iddia edecekti: "her zaman diego maradona'nın muhteşem bir futbolcu olduğunu düşünmüşümdür. amerika'da maradona'nm doping testinden geçemediğini öğrendiğim gün, hayatımın en kötü günlerinden biriydi. bütün çabalarımdan sonra büyük bir hayal kırıklığı yaşamıştım."
ancak 1994'te maradona minik kartopunu yuvarlayıp yokuştan aşağı bıraktığı andan sonra, arjantin'deki komplo tacirleri hikayenin suyunu çıkarmayı başarmışlardı. bu konudaki en yaratıcı örneklerden biri de, italya'daki dünya kupası sırasında başkan menem'i maradona'yı 'spor elçisi' ilan etmeye ikna eden arjantinli gazeteci fernando nıembro'dan gelmişti. maradona'nın onayını alan niembro, başka bir gazetecinin yardımıyla innocent (masum) isimli bir roman yazmıştı. sıradan okurun her şeyin mümkün olduğuna inanması için romanda gerçeklerle kurgusal öğeler birbirine karıştırılmıştı. niembro'nun kendi gözünden anlattığına göre. 1994 dünya kupası, maradona'nın kupada düzenin ve dengenin sağlanabilmesi için cia tarafından düzenlenen bir komploya kurban gittiği, olağanüstü bir hikayeye sahne oluyordu. bir ara cia için çalışan bir ajan, papaz kılığına girerek. maradona'nın içine doping maddeleri enjekte edilmiş kutsal ekmek yediriyordu.
oysa nijerya maçından önce maradona'ya 'doping kokteylini' veren adam. bir cia ajanı değil. maradona'nın sürekli değişen güvenilir arkadaşları ve akıl hocalarından oluşan 'yakın çevresinden" daniel cerrini'ydi. cerrini, maradona'yla 1993 yazında, maradona napoli sonrasındaki dönemde kısa bir süre sevilla'da oynadıktan sonra arjantin'e döndüğü günlerde tanışmıştı.
maradona geçirdiği başarısız sezonda aşırı kilo almış, formunu kaybetmiş ve depresyona girmiş bir haldeydi. onun tersine cerrini, tam bir adonis gibiydi: özenle heykel gibi işlenmiş, kaslı bir vücudun üzerinde, sürekli güneş altında kalarak bronzlaşmış, yakışıklı bir yüz taşıyordu ve sakin, karşısındakine güven veren tavırları vardı. cenini, buenos aires'teki new age jimnastik salonunu çalıştırıyordu. aynı zamanda, ünü, sekiz yıl önce güney amerika kıtasının en iyi genç vücut geliştirmecisi seçilmesine dayanan bir vücut geliştirme sporcusuydu. sahip olduğu diğer 'belgeler1 ise, arjantin'deki resmi kurumlar tarafından geçerli sayılmayan, herkese dağıtılan türden antrenör ve diyetisyen diplomalarıydı.
cerrini ile tanıştığı andan itibaren maradona, onu fiziksel ideali olarak görmüş ve cerrmi'nın yöntemiyle çabucak ve garantili bir şekilde iyileşip kendine gelebileceği düşüncesi aklını çelmişti. cerrini'nin yöntemi, yoğun bir antrenman, abartılı bir diyet, vitamin ve minerallerden oluşan katkı maddeleri ve sınırlı bir süre için bunların üstune alınan kilo düşürücü ve enerji verici haplardan oluşuyordu. maradona, newell's old boys formasıyla yer alacağı futbol sezonunun başına yetişebileceği sürede kilo verebilmek ve gücünü tekrar kazanabilmek için bu yöntemin ustune atlamıştı. dışarıdan göründüğü kadarıyla cerrini, maradona'rıın bedeninin bambaşka bir görünüm kazanmasını sağlamıştı. maradona'rıın fazla yağlarından eser kalmamış ve kasları tekrar ortaya çıkmıştı. sevilla'daki son haftalarında iyice tombul bir hal alan yüzü incelmiş ve kemikleri ortaya çıkmıştı, hatta bir deri bir kemik kalmış gibiydi.