ilk basımı 2003 olan jimmy burns'ün "tanrının eli: futbolun kayan yıldızı diego maradona'nın yaşamı" kitabından;
john f. kennedy'nın uğradığı suikasttan sonra, başka hiçbir haber uluslararası alanda maradona'nın doping testinin pozitif çıktığı haberi kadar büyük bir tepki yaratmamıştı. turnuvanın ilk günlerinde maradonaya duydukları nefretin yavaş yavaş azalmakta olduğunu hisseden ingiliz gazetecilerin büyük kısmı, yeniden o eski nefret duygusuna kapılmışlar ve maradona'nın sabıkası kabarık bir hilekar ve futbolun yüzkarası olduğunu ileri sürmeye başlamışlardı. ancak independent on sunday gazetesinden ian ridley gibi bazı gazeteciler, maradona'ya hala biraz daha sevecen yaklaşıyorlardı. "futbol izlemeyi, maradona'nın futbol oynamayı sevdiği gibi tutkuyla sevenler, gördüklerini uzun süre hatırlamaya devam edecekler; teksas'ın kırk derecelik sıcağında kavrulanlar, haberleri duydukları zaman kafalarından aşağı boşalan bir kova soğuk suyu unutmayacaklardır. haberlerin doğru olmadığını söyle diego!"
maradona'nın çoktan beri bir tanrıya dönüşmüş olduğu dünyanın başka yerlerinde de benzer sesler yükseliyordu. dakka'da 20.000 bangladeşli bir anda sokaklara dökülerek bir gösteri yapmaya başlamıştı, "maradona'nın oynamasına izin verilmezse dakka'yı yakarız" diye bağırıyorlrdı. en büyük şokun arjantin'de yaşanmış olması şaşırtıcı değildi. ülkesindeki insanların onu tekrar büyük bir coşkuyla bağırlarına basması, maradona'nın yarı emeklilik halinden kurtularak, kariyerini sürdürmek için son bir hamle daha yapmasını, amerika'daki dünya kupası'nda milli takımla sahaya çıkmasını sağlamıştı. "tek amacım, milli takımın renklerini bir kez daha sırtımda taşımak ve sonra futbolu bırakmak" demişti maradona turnuvadan önce. binlerce arjantinli taraftar turnuvanın ilk maçlarını izlemek için boston'a giderken, milyonlarcası da radyolarının ve televizyonlarının önüne mıhlanmıştı. 1986 dünya kupası sırasında maradona'nın ingiltere'yi yenmelerini sakladığı maçtan bu yana, arjantin ulusunu bu kadar heyecanlandıran bir şey olmamıştı.