2011-2012 Sezonu Spor Toto Süper Lig Süper Final Şampiyonluk Grubu 6. Hafta Maçı 12.05.2012, Cumartesi, 19:00 Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu İstanbul, Türkiye
kenan başaran'ın "arkadan müdahale: 3 temmuz şike davası süreci" kitabından;
12 mayıs isyan kalkışması
sağcısından solcusuna bütün fenerbahçeliler, 3 temmuz sürecinde "taraftar" kimliklerini sahip oldukları tüm kimliklerin üzerinde tuttular ki, bu, söz konusu futbol olunca çok da şaşırtıcı bir tutum olmuyordu; hele de türkiye'de...
taraftar kimliğini öne çıkartan insanların memleket sorunlarından tamamen bihaber yaşadığını söylemek ölçüsüz bir yargı olur ama yine de 3 temmuz süreciyle birlikte memleketteki bazı gerçeklerle daha çıplak halde yüzleştiler. bu yüzleşmede denilebilir ki, son 10 yıllık süreçte türkiye'de iktidarı ellerinde tutan güçlere karşı tekel, taksim için yapılan 1 mayıs ve hopa eylemlerinin yanısıra en büyük eylemlerden birini de fenerbahçeliler koydu. onca eylem ve olayın içinde 12 mayıs 2012'de yaşananlara ayrı bir sayfa açmalı.
lig oynanır mı oynanmaz mı, fenerbahçe küme düşürülsün mü düşürülmesin mi tartışmalarıyla başlayan 2011-12 sezonunda kimin şampiyon olacağı, gelip gelip son maça dayanmıştı. daha doğrusu "dayandırılmıştı" her ne kadar metris'te bir süre aziz yıldırım ile kader ortaklığı yapan cübbeli ahmet hoca, kendi dualarıyla puan farkını erittiğini söylese de esas marifet tff ile yayıncı kuruluşundu. tff'nin yayıncı kuruluşun da isteğiyle devreye soktuğu "play-off sistemi" sayesinde fenerbahçe, normal sezonu 9 puan gerisinde kapattığı galatasaray ile final maçı -üstelik de evinde 50 bin seyircinin önünde- oynama şansı bulmuştu.
bir önceki sezon şike yapmakla suçlanan takım, küme düşürülmenin eşiğinden dönüp sezonu şampiyon bitirme ihtimaline sahip oluyordu. bu olasılığın hayat bulacak olması acaba birilerini rahatsız mı etti ki, 12 mayıs'taki olaylar yaşandı? fenerbahçelilerin iddia ettiği gibi, 3 temmuz kanarya'yı ele geçirmek için yürütülen güdümlü bir operasyonsa, o vakit 12 mayıs'ta saraçoğlu stadı'nda yaşananlara da farklı bir gözle bakılabilir. galatasaray'ı şampiyon ilan eden bitiş düdüğünden epey sonra bir anda taraftar sahaya daldı ama rakip futbolculara değil de polise saldırmak için! esasında "bir anda" değildi olan bitenler. çok daha öncesi vardı. her şeyden önce 3 temmuz 2011'den beri süregelen bir "taraftar-polis gerginliği" bulunuyordu. fakat o gün için maç öncesinden başlayan polis tacizlerinden de söz ediliyordu. maçın başlamasından saatler önce polis, stat önünde bir grup taraftara çok da gerekli olmadığı halde, müdahale edip gaz sıkmıştı. maçın bitiş düdüğünden sonraysa galatasaraylı futbolcular sahanın ortasında sevinmeye başlarken, polisler abartılı bir şekilde san-kırmızılıları bir çembere alıp adeta taraftarın saldırması için bir "motivasyon figürü" yarattı. amiyane tabirle uyuyan dev uyandırılmak istemiyordu sanki. buna rağmen sarı-lacivertliler taraftarlar, sahaya girme teşebbüsünde bulunmadı. ne zaman polis söğütlüçeşme tren istasyonu istikametine düşen kale arkası tribünün sağ tarafındaki küçük bir taraftar grubunun taşkınlığını derhal biber gazına başvurarak bertaraf etmeye başladı, mevzu o zaman koptu! gazla birlikte adeta nevri dönen taraftar, sahaya doğru hareketlendi. bunu gören aynı tribündeki diğer taraftarlar da polise hücum etti. sonrası hakikaten "sahalarımızda ender gördüğümüz" bir sahneydi. yüzlerce taraftar kovalıyor, coplu, silahlı ve biber gazlı polisler ise kaçıyordu. bir ressama ilham verecek kadar "epik bir tablo"ydu çimler üzerinde cereyan eden.
bu "geri çekilme" polis açısından ise "oyun taktiği"ydi galiba. çünkü polisler kendilerini taç çizgisine atar atmaz -adeta amerikan futbolundaki gibi "touchdown" yaptılar-dışarıdan veyahut futbol tabiriyle yedek kulübesinden sahaya giren kalkanlı çevik kuvvet ekipleri taraftarı tekme tokat, cop ve yine biber gazıyla gerisin geri püskürtmeye başladılar. polis gaz sıkma işini o dereceye vardırdı ki, stadın bütün tribünleri etkilendi. en üst tribünlerden birinde yer alan basın odası dahi içinde durulamaz hale gelirken, hamile kadınlar ve küçük çocuklar "biber"den nasiplerini aldılar. yaşananların bir sorumlusu olarak görülen gazeteciler de -özellikle de foto muhabirleri- bazı taraftarların hışmına uğramıştı. stat içinde başlayan olaylar artık bütün kadıköy'e yayılmıştı. bahariye'den kızııltoprak'a kadar geniş bir alanda polis ve taraftar çatıştı. onlarca taraftar gözaltına alındı. futbolseverler polisin "orantısız gücü"yle de tanışmıştı.
gece 02.00'ye kadar polis ve taraftar sokaklarda çatışırken, saraçoğlu'nda da 90 dakikası çoktan bitmiş fenerbahçe-galatasaray rekabetinin "psikolojik harp" safhası sürüyordu. galatasaray, 6-0 gibi acı hatıraları bulunan saraçoğlu'nun çimlerinde şampiyonluk kupasını kaldırıp o travmayı silmek istiyordu. fenerbahçe yönetimi ise buna mani olmak için pasif bir direniş içindeydi. önce stat ışıklarını kapattılar, sonra çimleri sulamaya başladılar. ama sahada iyi bir mücadele vererek şampiyonluğu kazanan galatasaray da pes etmiyor ve "saraçoğlu'nda kupa kaldırma inadı" ndan vazgeçmiyordu. fenerbahçe'nin direnişini, fenerbahçeli başbakan açtığı bir telefonla kırdı ve aslan kupasını saraçoğlu'nun loş ışıkları altında havaya kaldırdı.
bitkin bir halde gece eve dönerken sokaklarda adeta bir "intifada" havası aldım: yerlerinden sökülüp atılmış kaldırım taşlan, yol ortasına kurulmuş bariyerler ve hâlâ havada asılı duran polisin biber gazı kokusu... 12 mayıs, polis şiddetinin bir kez de futbol taraftan üzerinde uygulamasının gerçekleştirildiği bir tarihti. bu ülkede biber gazıyla insanlar öldüğünde inanmayan binlerce, hatta milyonlarca insan bu ihtimale artık daha fazla hak verecekti.
futbol taraftarlarına dair genellemeler yaparak onların apolitik oldukları söylenemez ancak en azından kendisini sadece "taraftar" kimliğiyle sınırlandıranlar için 12 mayıs gecesi bir dönüm olsa gerekti. tıpkı "polis fezlekesiyle yargısız infazların nasıl yapıldığını, iddianamenin nasıl hüküm yerine sayıldığını ve memlekette "özel yetkili" mahkemelerin olduğunu öğrendikleri gibi o gece de polisle sıcak çatışmayı öğrenmişlerdi. hasılı, fenerbahçelilerin "yaşadıklarından öğrendiği çok şey vardı" 3 temmuz sayesinde. bedeli ağırdı ama kazanından da büyüktü; tabii bunlara sahip çıkabilirlerse...