ilk basımı 2000 olan ahmet çakır'ın "o bir imparator" kitabından;
normal süresi golsüz biten maçın uzatma bölümünün daha ilk dakikalarında hagi'nin kırmızı kart görerek oyun dışı kalışı, galatasaray'ın son direncinin de kırılması gibi görülmüştür. fakat cim bom öylesine inançlıdır ki, 10 kişiyle de rakibine soluk aldırmaz ve iş penaltılara kalır.
ergün'le başlayan penaltılarda hakan şükür ve ümit topu ağlara gönderirken, arsenal 4 penaltının 2'sini gole çeviremez. popescunun dördüncü penaltıda topu ağlara göndermesi halinde iş bitecek, galatasaray kupanın sahibi olacaktır.
tribündeki binlerle, tv başındaki milyonların soluklarını tutup bildikleri ve hatta bilmedikleri duaları mırıldandıkları, sahaya ve ekrana bakamadıkları anlardır bunlar.
sonunda popescu topu seaman'ın uzanamayacağı yere vurur ve galatasaray'ın kazandığı uefa kupası'nın çılgın coşkusu başlar...
sadece kopenhag ve türkiye'de değil, dünyanın dörtbir yanında yaşanan bir coşkudur bu. şaka ya da abartı değil, ertesi günkü gazetelerde galatasaray'ın uefa kupası'nı kazanmasının avustralya'dan malezya'ya, japonya'dan türk cumhuriyetlerine kadar bir bayram sevinci içinde kutlandığı belirtilmektedir.
sonraki günlerde bu coşku türkiye'de sürer. özellikle galatasaray kafilesinin yurda dönüşünde yapılan karşılama son derece görkemli olur. sarı kırmızılı futbolcular üstü açık bir otobüsle atatürk havalimanı'ndan alınıp taksim meydanı'na kadar götürülür. yol boyunca on binlerce insan büyük bir sevgiyle galatasaraylıları bağrına basar. taksim meydanı'nda ise yıllardır görülmemiş bir kalabalık toplanır ve adeta bu futbol bayramı kutlanır.