ilk basımı 2000 olan ahmet çakır'ın "o bir imparator" kitabından;
fatih terim, bütün bu gürültü patırtı içinde bir tek oyuncuya çok kızdığını gizlemiyordu. bugüne kadar hiçbir futbolcusunu kamuoyu önünde suçlamamış, gerekeni yüzüne karşı söylemişti.
genç kaleci mehmet bölükbaşı, chelsea karşısındaki ilk maçta 30. dakikada kırmızı kart gören taffarel'in yerine oyuna girdikten sonra iyi oynamış ve 1 golden fazlasına izin vermemişti.
fakat istanbul'daki maçta mehmet'i tanıyabilmek mümkün değildi. son derece acemice yediği ilk iki golle takımının çöküşünü hazırlayan adam olmuştu mehmet.
"yediği gollere bir sözüm yok, "diyordu imparator, "her kaleci kötü goller yiyebilir. ancak daha maça çıkarken öyle tedirgin bir hali vardı ki, o anda da dikkatimden kaçmamıştı ama yapabilecek bir şeyim yoktu... sonra sen galatasaray kalesine ilk defa geçen bir adam değilsin ki! iki yıl önce geldiğinde, hemen kaleye koyduk ve galatasaray onunla şampiyon oldu... ayrıca, deplasmanda oynadığımız maçta da chelsea karşısında iyi oynayıp güven kazandı. biz böyle düşünürken, kalemizde bambaşka bir mehmet gördük... üstelik, taffarel'in arkasında böyle bir şans insanın eline çok az gelir. onu değerlendirmek için her zamankinden daha büyük çaba göstermesi gerekirken, daha baştan işi kaybetmiş bir mehmet görünce çok üzüldüm ve sinirlendim."
aslında imparator, yedek kaleciler konusunda başa gelebilecekleri çok önceden biliyordu. o nedenle, deplasmandaki adanaspor maçında görmeyenin inanamayacağı kadar hatalı goller yiyen taffarel'le ilgili eleştiriler artınca, "parkinson hastalığına bile yakalansa yine kaleye onu koyarım," diyerek bu konudaki eleştirileri göğüslemişti. sonradan da galatasaray'a uefa kupası'nı getiren performansını görünce, herkes imparator'a hak verecekti... taffarel'in yokluğu cim bom'u adeta bitirmiş, böylece bu sezonki şampiyonlar ligi de böyle büyük bir fiyaskoyla noktalanmış gibiydi...