güzelim stâd... yemyeşil bir sahada iyi bir maç seyretmeye koşmuş sporseverler... fakat o üzücü olaylar üzerine herkesin eli, ayağı kesiliverdi. kimde neş’e, kimde maç seyredecek hâl kaldı ki... belki çıkabileceklerini bilselerdi ben dahil birçok seyirci stadda kalamaz, çıkar giderdik. geçmiş olsun, büyük geçmişler olsun.
bu ruh hâleti içinde üzülen, düşünen, susan seyirciler önünde oynanıp biten tatsız maçı, yazmaya inanın elim gitmiyor. yalnız şunu söyliyeyim ki, sahada herşey dün, milliyet'te yazmış olduğum türk - bulgar futbolünün mukayesesi yazımda belirttiğim şekilde cereyan etti. bulgarların fizik kondüsyon üstünlükleri, oynadıkları tarzı iyi hazmetmiş oluşları, oyunda anlaşmaya yardımlaşmaya basit, yapıcı oynamaya gayret edişleri, bütün bunlardan yoksun bizleri kendi sabamızda çok silik bırakıverdi.
oyuncularımızdan ve adları üzerinde durup konuşmaktan bir fayda ummuyorum. zira bu sahadan silinişin adlarla ve onların yerine başkalarının bulunmasını arzulamakla izahı imkânsızdır. bir an evvel futbolümüzü elbirliği ile modern futbolün gerektirdiği sağlam basamaklar üzerine oturtmaya gayret etmeliyiz. hem de birini iyice yerleştirip, diğerine geçmek şeklinde, mantıklı ve metodlu bir çaba ile. bunlar da hemencecik olmaz tabiî... fakat o yola gidilmezse de hiç olmaz...