fahriye yen, stada eşinin ismi verildiği için çok memnun. sadiye beken de ilk futbol formalarını nasıl diktiğini anlatıyor
halit kıvanç
gözleri nemli, ama sözleri mutlu idi ikisinin de... biri, 21 yıllık eşiydi ali sami yen’in... öteki, 4 yaş küçük kızkardeşi...
«ali sami ile mecidiyeköy'de ayaklarımız çamurlara batarak dolaştığımız arsada, şimdi o'nun adını taşıyan bir stadın yükseldiğini görmek, spora
âşık ali sami’nin hâtırası için en güzel armağan» diyordu fahrive yen. «ne kadar çırpınmış, ne kadar uğraşmıştı. yalnız galatasaray’ın değil, türkiye'de spor'un kurucularındandı. spor'u ve kulübünü öz çocuğu sayar. o şefkat ve dikkatle korurdu. başkanlığı sırasında kulup lokalini süpürdüğünü, koltukları yerleştirdiğini çok görmüştüm. spor aşkının zirvesindeydi ali sami... ve işte bu aşkı dile getirdiği için, adını taşıyan stadın açıldığı günü hayatımın en mutlu anlarından sayıyorum.»
fahriye yen, türkiye'de futbolun doğduğu günlerde daha doğmuş bile değildi. yetişememişti galatasaray'ın kuruluşuna, ingilizler tarafından ilk futbol topunun ali sami'ye verilişine... haydarpaşa'da ingilizlerle rumların maçını seyreden küçük ali, futbolcuların ilgisini çekmiş, nihayet bu meraklı gence bir futbol topu hediye etmişti ingilizler... ve doğru «mektebi sultani» ye (galatasaray lisesi’ne) koşmuş, topu arkadaşı emin bülent’e götürmüştü. ertesi günü okulda 600'e yakın öğrenci, 300‘er kişilik takımlara ayrılarak «ilk futbol maçı» na başlamışlardı. ama çok geçmeden başı, gözü kan içinde yaralanan bu «ilk futbolcu» ların sayısı artacak, daha önemlisi, padişah abdülhâmit «şemsettin sami'nin oğlu top atmış» jurnalıyla telâşa düşecekti. fakat bir gün gerçek futbol maçları başlıyor, galatasaray kuruluyor, ali sami'nin ideali gün ışığına çıkıyordu.
kızkardeşi sadiye beken, o günleri iyi hatırlıyordu şimdi: «ilk futbol topunu aldığı gün eve nasıl geldiği, gözlerimin önünde... sonra galatasaray'ı kurduklarında, ablamla bana sarı - kırmızı parçalı formalar diktirişi...» sadiye beken, «türkiye'nin ilk kadın seyircilerinden biri» olmak hüviyetini taşıyordu. ağabeysi ali sami, alıp götürmüştü. babaları şemsettin sami, sâkin bir insan dı. yazar, hem de ünlü bir yazardı. fakat anneleri emine hanım, çok dinamik, o günün anlayışına göre «sporcu» bir kadındı. sadiye beken de bu gerçeğe dokunarak «galiba ağabeyime sporcu ruhu, annemin karakterinden mirâs» diyordu. 72 yaşında, fakat tam bir spor dinamizmi içindeydi ali sami'nin kızkardeşi de. cok da mutluydu şimdi: «türkiye'nin en büyük spor tesisinin o'nun adını taşıması, ağabeyimin ruhunu şâd edeceği için sevinçliyim,..»
ve eşi fahriye yen tamamlıyordu konuşmayı: «ali sami, yarattığı eserlerle zâten yaşıyordu. stada adını vermek kadirşinaslığı, onun hâtırasını daha canlandırıyor. günümüzün bu maddi dünyasında, insanların çabuk unutulduğu çağda, böylesine yaşatılmak çok güzel...»
evet, eserleriyle âbideleşen; ali sami yen, şimdi de adını taşıyan stadla yıllar yılı bir sporculuk âbidesi olarak yaşayacak...