6 ilkteşrin (ekim) 1935 tarihli ulus gazetesinden;
avrupa ve biz
christion science monitor dergisi yazıyor:
harbtanberi bütün ulusların sosyal yaşayışında büyük bir rol oynıyan spor, türkiyede hayrete değer sonuçlar vermiştir.
bundan yarım asırdan önce bu memlekette futbol oynıyanlar, korkak kızıl sultan hamid tarafından hapise atılırdı. bugün bu spora gönül vererek oynıyanlar ve bütün yıl onları seyredenler sayılmıyacak kadar çoktur. yazın dehşetli sıcakları bile ne oyuncuları, ne de seyircileri spor alanlarına gitmekten alıkoymamaktadır. bu sporda türk ulusunun ne derece ileri gittiğini anlıyabilmek için mesela fenerbahçe kulübünün birçok memleketlerden daha kuvvetli on birlik takımlar çıkardığını düşünmek yeter. aşağı yukarı her gün kendi kulübiyle öğünmektedir.
fakat bu sporun türkiyeye girip ilerlemesine ön ayak olanlar pek umud kırıcı denemeler görmüşlerdir. bunlar, türkiyede oturan ingilizlerin çalışmalarından örnek ve hız alan bir takım yerli gençlerdir. bunlar, kendi aralarında futbol oyunları oynamayı kararlaştıarrak kaptanlarının evinde toplanmışlar ve ingiliz assosiyeyşin tüzüğünü ingilizceden türkçeye çevirmişlerdi. bunun için epice uğraşılmış, ondan sonra bir top ve oyun için gerekli öteki gereçler satın alınmıştı.
ilk sınamalarda oyun kuralları üzerinde bazı anlaşmazlıklar, bazı aytışmalar oluyor, bunun için de üyelerin evlerinde toplantılar yapılıp görüşülüyordu.
bundan sonra sıra hafiyelerin çalışmaya geçmesine gelmişti. bunlar, futbolcuları gizli bir tüzük ile çalışan gizli bir cemiyet olarak sultana jurnal etmişler, bunların tuhaf üniformalar giyerek geceleri dışardan gelen bir takım rapor ve diyagramları incelemekle uğraştıklarını haber vermişlerdi. hafiye, bu anarşistlerin bir topla denemeler de yaptıklarını gördüğünü bildiriyordu. bu, size çocukça bir şey gibi görünür. fakat kızıl sultan, bundan adamakıllı kuşkulanmıştı. çünkü türkçede "top,, kelimesi hem oynanan yuvarlak nesne, hem de bir yeri bombardıman için kullanılan büyük silah anlamına gelir.
onun için hükümet hemen harekete geçmiş ve zavallı ilk türk sporcuları sorgusuz hapse atılmışlardı. bunlardan bir tanesi üç yıl hapis hükmü giymiş, ötekiler de dostlarının etkisi kuzeyinde yakalarını kurtarabilmişlerdi.
bu suretle türkiyede ilk spor takımı kurulması girişimi yarıda bırakılmıştı.
türkiyede hafiyelerin gayretleri bir kriketçiye de zarar vermiştir. 1901 yılında avrupah bir kriket takımına karşı oynayan bu kurban, genç bir deniz subayı idi. durumu düşününüz, bu genç tam oyun oynarken zaptiyeler gelmişler ve teslimini istemişlerdi. fakat bu adam, yiğit bir adamdı ; onun için oyununu bitirmeden zaptiyelere teslim olmadı. oyun bitinciye kadar zaptiyeler tuhaf bir merak içinde bekleşmişler, ondan sonra genç subayı alıp götürmüşlerdir. bu gencin akıbeti ne olduğu hakkında tarih susmaktadır.
ingiliz kriketçileri türkiyede bundan altmış yıl kadar önce ilk spor tohumlarını ekmişlerdir. o zaman meşhur bir banker aylesinden olan hansonslar kandilli kulübünü kurmuşlar ve boğaziçinde bir alanda bu oyunu oynamışlardı.
1880 yılında kurulan kandilli kulübünün çalışmaya başlamasından pek az zaman sonra ingilizler rugby futbolunu da ortaya atmışlardır.
bu oyunu istanbulda ve izmirde bulunan yabancılar oynıyordu. yerlilerin bu oyuna ne kadar az ilgi gösterdikleri bu iki şehir kulübleri arasında yapılan bir maç esnasında görülmüştür.
kuşkulu hükümet bu maçın polisin gözü önünde yapılmasında ayak diremekte idi. maç günü jandarmalar, alanda bulunuyor, baysallığı korumak ve seyirciler arasında bir hareket çıkarmamak için tetik üzerinde duruyorlardı.
her şey yolunda gitti; nihayet oyuncular biribirlerine fena halde giriştikleri bir sırada jandarmaların başında bulunan subay dayanamadı; askerlere süngü taktırarak oyuncuları zorla biribirinden ayırttı. kendisine uzun uzadıya bu oyun izah edildikten sonradır ki subay, askerlerini geri çağırmış ve çılgın ingilizleri oyunlarına devam etmekte serbest bırakmıştı.
tabiiğ, bu, çok uzun bir zaman önce olmuştu. o günden bugüne kadar türkiyede spor hayatı ilerlemiş ve arsıulusal değet vesilesi ve bir eğitim aracı olmuştur.
balkan yarım adası, bugün hükümetleri arasındaki ayrılık ve düşünce değişikliklerine rağmen bugün bir spor alanı haline gelmiştir.
hele balkan olimpiyatları dolayısiyle türkiye, yunanistan, yugoslavya, romanya, ve bulgaristan gençleri biribiriyle spor alanlarında dostça yarışmaktadırlar.
halbuki bunlar, hanb öncesinde bütün enerjilerini politika alanında dalaşmak ve çekişmekle tüketiyorlardı.
hokey ve tenis de türkiyede çok sevilmektedir ve bu, türkiyede kadın hayatının ne kadar değişmiş olduğunu gösterir.
eskiden olduğu gibi kalın kafesli pencerelerin ardında bütün dünyadan uzak yaşamak yerine bugünkü türk kızı, en son spor modalarına göre giyinerek çıkıyor ve büyük heyecanla bu oyunları oynıyor.
sultan hamidle onun kuşkulu akıl hocaları bunları görselerdi, kim bilir ne diyeceklerdi!