rahat bırakın! tanıl bora 14/08/2013 radikal.com.tr
süperlig, süper önlem heyecanıyla başlıyor. tribünlere 'yakın ve açık tehdit' gözüyle bakıyorlar! bol 'seyircisiz maçlı' bir sezon mu geliyor?
senenin başlarında avrupa birliği’ne bozuk atarken, ‘şanghay beşlisi’ne katılırız icabında’ dediydi ya başbakan… lig arifesindeki asayiş teyakkuzu, insanın aklına, acaba futbolda da doğu asya tribün kültürünü mü örnek almayı tasarlıyorlar diye bityeniği düşürmüyor değil. daha doğrusu eski doğu asya’yı (belki kuzey kore’de hâlâ berdevamdır). on beş yirmi yıl önce güney kore, çin statlarından, içişleri bakanı muammer güler’i saadetten mayıştıracak izlenimler dinleyebilirdiniz. herkes mum gibi oturuyor, güzel bir hareket olduğunda hoparlörden ‘ne güzel bir hareket, alkışlayalım’ anonsu yapılıyor, uslu uslu alkış tutuluyor. ara ara, yine anonsla başlatılan nizamî tezahüratlar eda ediliyor, sonra yine efendice susuluyor.
şimdi oralar da yozlaştı. gerçi kore’de hâlâ makul alkışı ve takribi 80 desibeli aşan bağırıp çağırmalar, ‘abartılı’ coşku tezahürleri bizzat seyirci çoğunluğunca hoş karşılanmıyormuş. örgütlü taraftar grupları da askeri koro disipliniyle iş görüyorlar orada. ama neticede onların da ultra’ları falan var artık. en önemlisi, ‘idare’ fazla bir şeye karışmıyor. birçok statta içki satışı serbest, isteyen içkisini yanında getirebiliyor. kore’de kulüpler maça gelmeyi cazip kılmak için debeleniyorlar. çin’de kulüpleri ve ‘idare’ daha pasif, tribünleri kendi haline bırakmış. internette çin izlenimlerini aktaran bir ingiliz futbolsever ‘böylesi iyidir’ diye yazmış: ‘eğer oluşumuna katkın yoksa bari tahrip etme!’ evet, işin özü budur: rahat bırak! kırıp dökmedikçe, vurup kırmadıkça taraftara karışma.
süperlig’deyse sezon, kombine bilet sözleşmelerine bile sokuşturulan ihtarlarla, tehditkâr ve keyfî ‘siyasi slogan’ yasaklarıyla, taraftar kitlelerini potansiyel suçlu görerek başlıyor. statlarda polisin, üstelik gezi isyanında taraftarlara iyiden iyiye iç düşman gözüyle bakar olmuş bir polisin görev yapacak olması, başlıbaşına bir gerginlik unsuru. unutmamalı ki, sadece çarşı’nın değil mesela başhasımları bursasporluların da, fenerlilerin de, birçok taraftar grubunun da, nicedir polisin haşin tutumundan sıtkı sıyrılmıştı. gezi’yle ‘uyanmış’ olmaktan çok, orada kendilerini buldular.
spor bakanı, elektronik bilette de kararlı olduklarını söylüyor. bu teknolojiyi polisiye bir şehvetle uygulayan italya’yı iyi bilelim. kombine veya maçlık bilet alabilmek için zorunlu tutulan taraftar kimliğinin elektronik teçhizatı, her türlü sicil verisinden nerelerden alışveriş yaptığına kadar bütün kişisel bilgileri ‘yetkililerin’ kullanımına sunuyor. deplasmana niyetlenen taraftarın, en az bir hafta önce bankaya gidip bu kimliğini, vergi numarasını beyan ederek bir sözleşme imzalaması gerekiyor. netice: cenova’da misafir tribününe tek başına bayrak asan udinese taraftarı gibi magazin sahneleri… uygulamanın başladığı 2010’dan beri ortalama seyirci sayısı her sene biner biner düşüyor serie a’da.
taraftarların en fazla ciddiye alındığı almanya’da bile, tribünlerin kriminalizasyonuna büyük tepki var. bundesliga’nın başladığı gün korsanlar partisi bir basın toplantısıyla güvenlik önlemleri furyasını protesto etti. taraftar inisiyatiflerinin yürüttüğü kampanyanın taleplerini sahiplendiler: bireysel suçlardan ötürü kolektif ceza uygulanmamalı; taciz edici aramalar yapılmamalı; taraftarları fişlemeye son verilmeli; meşale denetimli olarak serbest bırakılmalı; statlardaki polis memurlarının sicil numaraları görünür olmalı. korsanlar, birçok statta bu talepleri içeren bildiriyi dağıttılar. kampanyanın sloganı açık: ‘insan hakları stat kapısında sona eremez’! türkiye’de futbol ortamının umudu, tribün gruplarıyla, taraftar hakları derneği’yle, eleştirel yorumcularıyla, taraftarların reşit insanlar olarak hak ve söz sahibi olması gerektiğini düşünen seslerin çoğalmasıdır.