beğenirsiniz, beğenmenmezsiniz. henüz süper lig deneyimi yaşamadan kendisini avrupa arenasında bulan trabzonspor teknik direktörü mustafa akçay’ın 4 maçlık karnesi aslında hiç de fena değil. rakamlar bu tespiti onaylıyor. ikisi deplasmanda üç galibiyet ve bir beraberlik. attığı sekiz gole karşılık yediği iki gol. peki, istatistikler trabzonspor’u başarılı gösteriyor da, saha içi ne diyor? işte orası pek iç açıcı değil. dün akşamki minsk maçı da dahil trabzonspor’un taktik anlayışı, takım olma ve oyun disiplinini koruma gibi konularda eksikleri var. daha ciddi rakipler karşısında bu olumsuz yanları can yakıcı olabilirdi. lakin derry city ve minsk gibi bordo-mavililerin ayarında olmayan iki takım bu açıklardan faydalanamadı. kendi evindeki ilk maçı kaybeden minsk’in ofansif oyunu tercih edeceği belli iken, trabzonspor’un özellikle çizgi halindeki rakip savunmayı açacak formül üretememesi ise düşündürücü idi. minsk tüm riskleri üstlenip maçın ikinci yarısında bu bölgede daha çok açık vermesine rağmen, olcan, henrique ve zaman zaman volkan girdikleri kolay gol pozisyonlarında bitirici vuruşları yapma becerisi gösteremedi. buna karşın minsk’in daha çok pozisyon üretmesinin nedeni, trabzonspor orta alanının oyundan düşmesi, göbeği kapatan aykut ve soner’in yorulmasıydı kuşkusuz. aynı beceriksizliği stasevich ve figueredo’nun göstermesi ise maçın trabzonspor açısından zora girmesini engelledi. kaleci onur iki kritik kurtarışı ile turun gelmesi sağlayan oyuncu oldu. mustafa akçay’ın elindeki kadro belli. geçen yılın üzerine koyacak oyuncular şimdilik ortada yok. malouda tek yeni isim. ancak o da fizik olarak hazır değil. yani kulübeden katkı beklemek için zamana gereksinim var. dolayısıyla mevcut oyuncularla play-off oynayabilmek şu aşamada yadsınamayacak bir başarı. bundan sonraki rakip elbette öncekilerden daha güçlü ve ciddi olacak. ligin başlaması ile birlikte sırıtan eksikleri gidermek ve takım oyununu oturtmak için bordo-mavili ekibin şansı var. aksi takdirde avrupa’da yola devam edebilmek oldukça zor.