varşova, poznanda boyun eğmediğimiz polonya karşısında çözüldük 3-2
mithatpaşa efsanesi de yıkıldı
dünya kupasına hazırlanan millî takımımız kötü oynadı. gollerimizi aydın ve metin attılar
kahraman bapçum
inanılmayacak kadar güzel hareketleri ve insanı güldürecek kadar garip komiklikleri aynı anda yaptığımız bir millî maçtı bu...
yakın geleceğin en büyük yıldızı olmağa namzet bir lubanski’nin attığı golü hayranlıkla seyredip, iki dakika sonra aydın'ın attığı gole «bu daha güzel» diyebiliyorduk... adam adama oynama fikri içinde topu alıp kaçan rakibi bırakan ve marke etmesi gereken adamı arayan candemir’e bakarak şaşırıyor, metin'in yuvarladığı nefis paslara bakarak gurur duyuyorduk.
eğer ilk yarım saati sadece bir gol yiyerek atlattık ve sağ müdafaa kanadımızın tamamen boş bıraktığı geniş koridordan kaçanlara mahkûm olmadıksa bunu önce şansımıza, sonra da ismail'e borçluyuz. ikinci devrede şerefi hafa, talât’ı orta hafa, nedim'i de forvete alarak yaptığımız değişik liğin geri hatları toparlamak bakımından çok faydalı olduğu da muhakkak.
neresinden bakılırsa bakılsın büyük bir rakiple oynadık, bizden çok iyi futbol oynayan bir takımla oynadık ve... dosta, düşmana açıkça ilân edebiliriz ki: ucuz kurtulduk.
oyunun düğümü bizim defanstaki (man to man) tutumun polonyalı forvetler karşısında darmadağın oluşu ile çözüldü, çabuk, kısa, kıvrak deplâsmancıklarla defansımızı bir manialı yarış koşucusu gibi aşıyorlardı. ve ileride bir lubanski vardı ki, türk seyircisi ileride «bu adamı seyretmiştik» diye iftihar edecek.
ilk dakikalar
oyunun rölantide devam eden ilk dakikalarından sonra ercan'ın yaptığı bir faulde serbest vuruşu geri yuvarladılar. lubanski ceza çizgisi üzerinde aldı, sağa sola bakıp pas verecek adam aradı. birden patlatıverdi topun dibine. topun ağlara takıldığını turgay da biz de hayretler içinde seyrettik ...
iki dakika sonra metin ortalarda bir top aldı. tersten bir vuruşla şerefe kaldırdı. şeref'in kafa pası solda aydın’ın önüne düştü o da düzeltmeden çektiği enfes vole ile topu ağlara gömdü.
devreyi berabere bitirmek bizim için mükemmel bir sonuç olurdu. ama kısmet olmadı. 42 nci dakikada liberda, şükrü'yü ve talât'ı yerlerinde kendi hallerinde bırakıp ortaya dönüverdi. bastırdı ismail, fakat top onun adamı banaz'ın önüne düşerken kendisi de yere düştü. yerden havaya doğru kurşun gibi bir şüt ve turgay gene ancak seyretti topu...
ikinci devrenin üçüncü dakikasında solaçık yerinde, ceza sahasının beş metre dışında ve avut çizgisinin beş metre içinde bir frikik kazandılar. pohl, turgay'ın başının üstünden kaleyi buldu.
bundan sonra oyun karşılıklı akınlarla ve büyük sür'atle geçecekti. maçın bitmesine 12 dakika kala birol ceza çizgisi üzerinden frikik atarken topu ortaya yuvarlayacak ve günün en iyilerinden metin sıyrılıp plâse ederek kaleyi bulacaktı.
zor bir oyunu 3-2 gibi kötü olmayan bir skorla kapatıyorduk. ama milli takımımız için unutulmayacak bir başarısızlık günüydü bu...