34 maçta 2 galibiyet, 27 mağlubiyet alıp -60 averajla küme düşen ve 4 ayrı dalda türkiye birinci futbol ligi tarihinin en kötü performansına imza atan bir takımın, zeytinburnuspor’un hikayesi…
bir gün, bir türk şirketinin yetkilileri azerbaycan uçağıyla yolculuk eder. uçak, bakü semalarına yaklaştığında pilot anonsunu geçer:
“mohteşem sernişenler… az sonra tayyaremiz meydana düşecektir… kuşaklarınızı möhkem bağlayasınız…
birden türk yolcuları büyük bir telaş kaplar. bağırıp çağıranlar hatta bayılanlar olur. nihayet gerçek ortaya çıkar. azeri türkçesi’ne hakim olan bir kişinin uyarısıyla ‘düşmek’ kelimesinin aslında ‘inmek’ anlamına geldiği kısa sürede öğrenilir. herkes rahat bir nefes alır.
bazı takımlar da hikayedeki uçak gibidir işte. bas bas düşüşe geçtiği anonsu geçilir ama anons gerçektir. bu sefer yolcular inanmak istemez. bir nevi şaka sanırlar. o düşen takımlar arasında kimler yoktur ki…
aralarında rekorlara imza atarak düşen zeytinburnuspor’u ise saymadan olmaz.
1996-97 sezonunda 34 maçta 2 galibiyet, 5 beraberlik ve 27 mağlubiyet alıp 11 puan ve -60 averajla küme düşen ve 3 ayrı dalda türkiye birinci futbol ligi tarihinin en kötü performansına sahip zeytinburnuspor’un hikayesi…
zeytinburnuspor, kirazlıbahçe semtinin ileri gelenlerinden olan sümerbank fabrikası genel ustabaşısı kemal alev’in başkanlığında ve onun arkadaşları tarafından 15 ağustos 1953’te “zeytinburnu gençlik” adıyla kurulur. ilk kulüp binası ve lokali zeytinburnu meydan sokak’taki “kirazlıbahçe kahvehanesi”dir.
kulüp, 1960’lı yıllarda adını istanbullu futbolseverlere duyurmaya başlar. o dönemde kulüpler arası birleşmeler oldukça kabul görür. 1962 yılında yapılan bir kongre ile “zeytinburnu mithatpaşaspor” adını alan kulüp, renklerini sarı-yeşil olarak değiştirerek müsabakalarına devam eder. 1968 yılında tekrar bir değişikliğe gidilir, takımın renkleri ve amblemi yeniden seçilir. kulübün amblemini; dönemin yöneticisi veli duman’ın oğlu tamer duman, ‘fenerbahçe spor kulübü’nün ambleminden esinlenerek çizer.
takım, 1984 yılında tekrardan başlatılan türkiye üçüncü ligi’ne, 2. grup’tan katılır. 1986-87 sezonunda üçüncü lig 10. grup’ta şampiyon olur ve ikinci lig’e yükselir. 2 yıl sonra ise tarihinde ilk kez türkiye birinci ligi’ne yükselme başarısını gösterir. iki sezon oynadığı birinci lig’e 1990-91 sezonu sonunda veda eder lacivert beyazlılar. git gellerle iki lig arasında asansör görevi görür.
nihayet 1995-96 sezonunda bir kez daha şampiyon olarak, yeniden birinci lig’e yükselir. unutulmaz (ya da unutmak isteyecekleri) bir sezon onları bekliyordur.
oysa 1996-97 sezonu türk futbolu için mihenk taşıdır. o yaz ilk kez milli takım avrupa şampiyonası’nda yer almıştır. her ne kadar kötü performans sergilese de milliler büyük bir başarıya imza atar. üstelik o sezondan itibaren tüm 1. lig kulüplerinin, hakları kadarıyla yayın gelirlerinden yararlanmalarını sağlayan “havuz sistemi”ne geçilir. ayrıca kısaca 3+1 olarak bildiğimiz ve 1 tanesi kulübede olma şartıyla 4 yabancı futbolcunun kadroda bulunması kuralı da türkiye liglerinde ilk kez o sezondan itibaren uygulanmaya başlar. bir nevi günümüzün ‘marka değeri’nin temelleri atılır.
neyse biz hikayemize geri dönelim…
sezona, ahmet bulut , gürses kılıç , hasan yazıcı , galip gündoğdu , dubayic slobodan , ahmet arslaner, ersin güreler, onur tütüncü, mehmet kabak, bülent bilgir , ali nail durmuş , diallo mamadou , tutic nedim, cvikl mathias kadrosuyla başlayan takımın antrenörlüğünü de bahri kaya yapar. ilk hafta ankaragücü karşısında 4-1’lik bir mağlubiyet alınır. ikinci hafta bursa’ya kaybedilir. üçüncü hafta vanspor beraberliği umut verse de arka arkaya mağlubiyetler kaçınılmaz olur.
dokuzuncu hafta sonunda, mağlubiyetlere dur demek için ‘sözde’ çare bulunur ve teknik direktör bahri kaya ile yollar ayrılır. yerine güvenç kurtar getirilir. oysa, o da takıma merhem olamaz. takım ilk galibiyetini ancak 17. haftada evinde karşılaştığı antalyaspor karşısında (2-1 skorla) alır. ama takım ikinci ve son galibiyet için çok beklemez. lacivert-beyazlılar 20. haftada, yine evinde, vanspor’u aynı skorla yani 2-1 yener. sonra yine şarkının nakarat kısmı başlar yine mağlubiyetler serisi onları bekliyordur. 6-1, 0-1, 4-1…
kimse düşüşe dur diyemez ve takım 34 hafta sonunda sadece 2 galibiyet alır. beş beraberlik de ekstrasıdır. üstelik dört ayrı dalda da rekora imza atar: en az galibiyet (2), en çok mağlubiyet (27), en kötü averaj (-60 gol), üst üste en fazla mağlubiyet (10 maç).
ikinci lig’in yolunu tutan takım, 1999-2000 futbol sezonu sonunda üçüncü lig’e düşer. bu sefer ikinci ve üçüncü lig arasında bir asansör takım hüviyetine bürünen 2010-11 sezonunda spor-toto üçüncü lig 3.grup’ta sonuncu olarak bölgesel amatör lig’e düşer. artık takım son sürat düşüşe geçmiştir. burada da iyi bir sezon geçiremeyen lacivert-beyazlılar önce istanbul süper amatör lig’e düşer. sonra ise 1. amatör kümeye.
bir takım en zirveden en alta yani birinci amatör kümeye düşebiliyorsa; kimsenin ne zaman, nereye kadar düşeceği belli değil demektir. bizden ve tarihten söylemesi. buradan, bu sene düşen istanbul büyükşehir belediyespor, mersin idman yurdu ve orduspor’u anarak yazıyı bir başka azeri anektoduyla bitirelim:
bir azeri, türkiye’de minibüse biner. ineceği yere yaklaşırken şoföre seslenir: “düşeceğim… düşeceğim…” şoför şaşırır. anlam veremez ve yolcuyu tersler: “kapılar kapalı kardeşim, nasıl düşeceksin”.