erkan göksel’e göre her şey çok farklıydı: “devre arası bitti, sahaya bir çıktık… nasıl bastırıyor ispanyollar… malta da mahalle takımı gibi. goller arka arkaya geliyor. allahım! ben böyle şey görmedim.”
ispanya 38 dakikaya tam dokuz gol sığdırdı. ikinci yarının ilk golü 46’ıncı dakikada poli rincon’dan, son golse 85’inci dakikada john senior’dan geldi. hatta ispanyollar 13’üncü golü de attılar ama bu gol ofsayt gerekçesiyle sayılmadı.
maçın bitimine daha birkaç dakika vardı ama faul düdüğünü duyan ispanyollar maç bitti sanıp sahaya daldılar. onları tekrar tribüne göndermek epey zaman aldı. son üç dakika oynandıktan, ispanya 12-1’lik zaferini ilan ettikten sonra yeniden aynı sahne… yan hakem yahya diker topu alıp soyunma odasına gitmek için atak yaptı ama ne mümkün! “topa hamle yapmamla birlikte bir taraftar güruhu üzerime çullandı. topu güç bela kurtarabildim, beniyse allah kurtardı!”
hakem üçlüsü maç çıkışında da coşkudan nasibini aldı. özcan oal anlatıyor: “erkan abi bir arabaya, yahya ve ben başka bir arabaya binmiştik. önce kalabalık bizim arabanın etrafını sardı. ben onlara maçın hakeminin öndeki arabada olduğunu işaret ettim. işaret etmemle birlikte erkan abinin arabasını havada görmemiz bir oldu.” erkan göksel devam ediyor: “araba sanki uçak olmuş, uçuyordu. hiç umut etmedikleri bir maçı kazanınca elbette coştular.”
hakemler, o gün ispanya kralı kadar itibarlıydılar. ertesi gün şehirde tur atarlarken sonradan ispanyol futbolcu rincon’un bir akrabasının işlettiğini öğrendikleri mağazaya girdiler. erkan göksel bir kemer almak istiyordu. “bizi tanıdılar. içeri girince dükkandaki herkes ayağa kalktı. ‘kemeri alırım ama bir şartla: parasını alırsanız’ dedim. hediye etmek istiyorlardı” diye anlatıyor göksel. aynı gün ispanya büyükelçisiyle de görüştüler. o da erkan göksel’e “ben beş senedir buradayım. ama benim türkiye için yapamadığımı siz 90 dakikada yaptınız” diyordu. bir köşe yazarı da maç raporunda “bugün bir türk, ispanya’da seçime girse kazanır” şeklinde yazıyordu.