sezon başından bu yana böylesine temposu yüksek, böylesine hırslı ve azimli futbolu dün gece izleyebildik. her iki takımın da temposu nefisti. bir trabzon, bir galatasaray şahlanıyor. adeta top mekik dokuyordu. kolay değil. her iki takım taraftarları da tribünlerde izlerken hop oturup, hop kalktılar.
galatasaray önceleri hata yaptı. defansın sağ tarafı tem yolu gibi akıyordu. daha sonra fatih terim bunu gördü ve defansın önünde hiçbirşey oynamayan filipescu'yu sağ kanada kaydırdı. g.saray o madeni kapatınca, trabzon da durmuştu. fatih terim, ‘‘ya herro, ya merro’’ deyip, defans güvenliğini elden bıraktı ve kaptan bülent'i oyundan aldı ve lutu'yu hücuma dördüncü kuvvet olarak soktu.
galatasaray'ın yediği ikinci gol kesinlikle ofsayttı. ancak trabzon'un da bir penaltısı vardı. galatasaray galibiyeti yakalayınca, defans da anlamsız bir telaş içine girdi. telaş edenlerin başında fatih geliyordu.
bu arada yine fatih terim ‘‘tehlike geliyor’’u sezdi liberoya feti'yi aldı. daha sonra da oyun boyunca bir tek pas hatası yapan ve en güzel pasları atan emre'yi oyundan alıp, yerine kurt suat'ı sürdü. suat, attığı kafa golüyle g.saray'ın sigortasını garantiledi.
hakem havaya göre her futbolcuya prim verdi. ama zaman zaman da yanlış düdükler çaldı. bir şey söylemek lazım. günahıyla sevabıyla sahneye galatasaray-trabzonspor maçı adeta harikalar kumpanyası gibiydi.